They know everything traduction Turc
744 traduction parallèle
They know everything!
Joss olmadan gitmiyorum! Her şeyi biliyorlar.
They know everything.
Herşeyi biliyorlar.
- They know everything.
- Her şeyi biliyorlar.
They know everything, those criminals.
Her şeyi biliyor bu suçlular!
No, but they know something. They know everything that Darby.
Hayır, fakat bir fikirleri var, Darby hakkında her şeyi biliyorlar.
Now they know everything.
Artık herşeyi biliyorlar.
Yes, they know everything, but they can't speak.
Evet herşeyi biliyorlar ama konuşamazlar.
They know everything.
Mektup her şeyi anlatacak.
They know everything. They may be listening now.
Her şeyi bilirler, belki bizi dinliyorlardır.
They know everything, and they let me live it down.
Her şeyi biliyorlar ve bunu geçmişe gömmeme izin verdiler.
They know everything.
Her şeyi biliyorlar.
They know everything.
Onlar her şeyi bilir.
They know everything!
Her şeyi çözmüşler.
'Cause they know everything.
Çünkü her şeyi biliyorlar.
But they don't show that they know everything.
Ama her şeyi bildiklerini belli etmiyorlar.
People think they know everything.
İnsanlar her şeyi bildiklerini zannediyor.
Karen, they know everything about us.
Karen, bizimle ilgili olan her şeyi biliyorlar.
They know everything about you.
- Sahiden mi? Evet. Hakkımızda her şeyi biliyorlar.
You know, if people only knew the tortures of neurasthenia they'd forgive us everything.
Biliyor musun, insanlar nevrasteni işkencesini bilselerdi bizi, herşeyi bağışlarlardı.
You know, they buried everything with them that they used in life.
Yaşarken kullandığı eşyalarıyla beraber gömdüler.
If they assign me to go after you, I've gotta use everything I know.
Eğer beni senin peşine takarsa hakkında bildiğim her şeyi aleyhinde kullanmam gerekecek.
You know how they're doing it now, you know, over the ears and everything...
Utandığının ve muhabbet kuramadığının farkındayım.
Who wants to sleep in tents when they've got their own room with a bath, where they know where everything is?
Hepsinin konforlu odaları, banyoları varken neden onları çadırda yatıracaksın?
Everything they don't know is about Indians.
Yerlileri hiç tanımıyorlar.
In 24 hours, they'll know everything.
24 saat içinde her şeyi öğrenecekler.
You know everything about the job except who they were.
Onların kim oldukları hariç işine yarayacak her şeyi biliyorsun.
Everything people ought to know they just don't want to hear.
Sanki insanlar bilmeleri gereken şeyleri duymak istemiyorlarmış gibi.
They know nothing about the community chest, but everything about community property.
Yardım sandıkları hakkında kesinlikle hiçbir şey bilmezler, ama iş mal ortaklığından söz etmeye gelince ahkam keserler
I know this girl, who she is, where she comes from. Everything. She's as bad as they come.
Bu kızı tanırım, kim olduğunu ve geldiği yeri, her şeyini bilirim, bundan kötüsü olamaz.
You know, they told me about the dance and everything.
Biliyorsun, bana danstan ve olan her şeyden bahsettiler.
I don't know I had everything all packed, then Carlos yelled the stage was ready and I heard somebody saying they weren't going.
Bilmiyorum... Her şeyimi toplamıştım, sonra Carlos arabanın hazır olduğunu söyledi. Birinin gitmeyeceğini söylediğini duydum.
Hey, I don't know. They did everything on their own!
Ben ne bileyim, her şeyi onlar yaptı.
Do you know...? The soldiers broke into our house... They destroyed everything...
Çünkü askerler zorla evimize girdiler her şeyi döküp saçtılar senin ilaç şişelerini kırdılar.
You know, people get awful worked up when they feel their whole way of life, everything they ever worked for is threatened.
İnsanlar yaşam biçimlerinin ve yaşama amaçlarının tehdit edildiğini hissettiklerinde müthiş galeyana gelirler.
And who taught them everything they know and made them like it.
Kanıtlayabilirim Yargıç, ama bu bana hiç önemli görünmemişti.
The tragic part is that even when they know where they're going and who they are, everything is still a mystery. "
Ama işin kötüsü insanlar kim olduklarını ve nereye gittiklerini bilmelerine rağmen diğer her şey hâlâ bir gizem. "
I will tell them everything they need to know about the four vampire sisters.
Dört vampir kız kardeşler hakkında bildiğim her şeyi anlatacağım.
If the Enterprise is taken by the Romulans they'll know everything there is to know about a starship.
Gemi teslim alınırsa, Romulanlar yıldız gemileri hakkındaki her şeyi öğrenecek.
You know everything about the Arctic, they say.
Kutup hakkında her şeyi bildiğinizi söylüyorlar.
We did not have ways to know, although everything indicated that they were.
Bunu belirleyebilecek... Anlayabildiğim tek şey hayatta olmadıklarıydı.
They show everything we need to know if your bodies -
Bu testler, araştırma programına geçmeden önce...
You know they say everything is sex.
Derler ki, her şey sekstir.
Luckily they can't know yet. Everything comes through us.
Neyse ki şimdilik haberleri yok.
You know, when they get hit on the head with a frying pan and their head looks like the frying pan with the handle and everything?
Biliyorsun, ne zaman kafasına... bir tava ile vursalar... kafası... tava biçimi alır...
Tell us everything you know about this god. When I think what might have happened to me if they'd captured me.
Başım çok ağrıyor.
They all know everything about each other, right?
Onlar birbirleriyle ilgili her şeyi bilirler zaten değil mi?
It's like people who know they're dying and have to put everything in order first
Öleceğini bilen insanlar gibi ve öncelikle her şeyi düzene sokmalılar.
I mean, they taught the Incas everything they know.
Yani, İnka'lara bildikleri her şeyi öğrettiler.
The couple not only opened their home to him. They didn't know he was a god. But they laid everything they had in front of him.
08 00 : 54 : 06 : 15 Sadece kapılarını 16 00 : 54 : 09 : 23 tanrı olduğunu bilmedikleri halde... 24 00 : 54 : 14 : 20 neleri varsa önüne koyarlar.
It's still too soon to know everything, but I'm convinced that they are planning some kind of, I-I don't know, action at Red Bluff.
Henüz herşeyi bilmek için çok erken, tam bilmiyorum ama, Kızıl Kayalığa karşı, bir çeşit eylem planlıyorlar, bundan adım gibi eminim.
Tell me what happened, everything they said I don't know, I couldn't hear very well
Anlat bana her şeyi. Tüm olanları anlat. Bilmiyorum.
they know 270
they know nothing 26
they know each other 27
they know me 35
they know we're here 46
they know it 24
they know what they're doing 42
they know you 16
they know that 44
everything is fine 327
they know nothing 26
they know each other 27
they know me 35
they know we're here 46
they know it 24
they know what they're doing 42
they know you 16
they know that 44
everything is fine 327
everything 4202
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17