English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ U ] / Unheard of

Unheard of traduction Turc

338 traduction parallèle
Until recently bread was almost unheard of here.
Ekmek yakın zamana kadar Las Hurdeslilere yabancıydı.
But that's unheard of!
Ama bu işitilmemiş birşey!
By the mighty Valda, who will perform an unheard of feat... of supporting six men at the same time, unaided.
... güçlü Valda, aynı anda hiç yardımsız, altı adamı birden taşıyarak görülmemiş bir güç sergileyecek!
If I understand you correctly, and for the benefit of my family and students... the loathsome abominable crime... against his excellency, the Reich Protector... or more correctly, the unheard of... traitorous behavior of my countrymen... in failing wholeheartedly to fall in line with their "German" protectors... compels you to hold me hostage... together with others in whom, I presume, until the assassin is surrendered..
Eğer sizi doğru anladıysam ailemin ve öğrencilerimin iyiliği için... Reich Koruyucusuna karşı işlenen... bu mide bulandırıcı iğrenç suç... ya da daha doğrusu iş birliği yapmayan... Alman koruyucuyu tüm kalbiyle desteklemeyen... aynı duyguları paylaşmayan hain vatandaşlarım yüzünden... katil yakalanana kadar diğerleriyle birlikte... sanıyorum beni rehin tutacaksınız...
It's not unheard of in cases of egomania.
Egomanyak vakalarında duyulmamış bir şey değil.
But this is unheard of.
- Bu eşi görülmemiş bir şey.
Unheard of!
İşitilmedik birşey!
- This is really unheard of.
- Bu gerçekten görülmemiş bir şey.
That meteor is either very light, which is unheard of, or it's hollow.
Bu meteor ya çok hafif, ki böyle bir şey olamaz, ya da içi bos.
There were cornflowers and gladioli everywhere, morning glories and day lilies born again from the ashes, with an extraordinary vitality unheard of in flowers before then.
Her yanda mavi kantaronlar, kuzgun kılıçları... ve o güne değin görülmemiş bir coşkunlukla... küllerin altından fışkıran... kahkaha çiçekleri, sabah sefaları.
Of course, but in these parts it's unheard of...
Elbette, ama bu bölgede bir erkeğin yukarı...
It's unheard of.
Duyulmamış şey.
A $ 50 raise is unheard of.
50 Dolar'lık bir artış görülmüş şey değil.
IT'S UTTERLY UNHEARD OF.
Bu tam anlamıyla hiç duyulmadı.
Sixty clients a day is not unheard of on Saturdays or holidays
Örneğin, tatil günlerinde altmış müşteriye kadar ulaşanlar bile olur.
In Gleneyre? Unheard of.
Gleneyre'de mi?
Unheard of.
Duyulmamış bir şey.
Unheard of.
Duyulmamış şey.
Shameful debaucheries, flagrant treacheries,... unheard of cruelties soon taught her vassals that nothing would guarantee them security against the remorseless fangs of this petty Caligula.
Yüz kızartıcı ahlaksızlıklar, alenen yapılan hainlikler açıklanamayacak kötülükler hizmetkarlarına, güvenlikten yoksun olduklarını ve bu dişi Caligula'nın yırtıcı pençelerinden asla kurtulamayacaklarını hatırlatıyordu.
Unheard of. Absurd.
Duyulmadık, saçma.
Unheard of!
Duyulmadık!
Unheard of!
Duyulmamış!
I'm going to have to put up with unheard of atrocities... in order to pump the information you need out of him.
Ondan gereken bilgiyi alabilmem için... Daha önce hiç duyulmamış bir zulümle karşılaşabilirim.
- This is unheard of.
- Bu duyulmamış bir şey.
A couple of cases in the US, but almost unheard of.
ABD'de bir iki dava olduysa da neredeyse duyulmadı.
- Unheard of. Unheard of.
- Duyulmuş, görülmüş şey değil.
That's unheard of!
Duyulmuş şey değil.
This is unheard of!
Duyulmuş şey değil.
It is unheard of!
Hiç beklemezdim.
Something unheard of is happening down there in Munich.
Münih'de hiç duyulmamış şeyler oluyor.
It's not unheard of for people to vanish while traveling, is it?
Yolda kaybolmak işitilmedik bir şey değil, öyle değil mi?
This isn't something unheard of Colonel, two dead men shooting each other.
İki adamın birbirini vurup öldürmesi duyulmamış şey değil Albay.
A demolition derby with a car coming out without a scratch is unheard of. An absolute miracle.
Çarpışan araba yarışı bitti ve kazanan arabada tek çizik bile yok, ki bu mutlak bir mucize.
Nobody shoots chicken, that's unheard of!
Tavukların vurulduğu nerede görülmüş?
There are some weeds, but the roses are unheard of.
Yabani otlar var fakat güllerden eser yok.
Well, it's the most unheard of thing I've ever heard of.
Bu, bugüne kadar duymuş olduğum, en duyulmadık şey.
Running for political office is extremely expensive, unless you win. And it's unheard of to do it with your own money.
Seçimlerde adaylık yarışı pahalıdır ve insanın kendi parasıyla bunu yaptığı duyulmamış birşeydir.
That's unheard of!
Kimse böyle bir şey duymamıştır!
But not unheard of.
Ama duyulmadık şey değil.
Wouldn't be unheard of.
Hiç duymamıştım.
It's unheard of, Sir
Duyulmamış bir şey, efendim
Isn't this something! Unheard-of!
İşte bu hiç duyulmamış bir şey!
It's an unheard-of procedure!
Bu şekilde çalışılmaz!
Not an unheard-of occurrence.
Duyulmamış bir şey değil.
Let the name of... Moses be unheard and unspoken, erased from the memory of men for all time.
Musa'nın adı... duyulmamış ve konuşulmamış olsun... insanların anısından silinsin... sonsuza dek.
This is unheard-of.
- Bu duyulmamış bir şey.
Like most of my prayers, it went unheard.
Dualarımın çoğu gibi bu da kabul olmadı.
More precisely, special gloves that use anti-gravity and could result in unheard-of...
Tam olarak çekim gücünü etkisiz kılan bir çift eldivenle ilgilidir ve bunun eşsiz faydaları ola... - Nerede peki bu eldivenler? Onlar hâlâ birer hayal.
... and a hitherto unheard-of rate of successful kills close to 100 %.
... ve şimdiye dek duyulmadık % 100'e yakın isabet oranıyla.
Such an unheard-of incident... could speed them up.
Emsali duyulmamış böyle bir olay onları biraz hareketlendirir.
Two crushed disks, two temporal fractures... one major pneumothorax, perforated stomach... a hundred bouts with unheard-of tropical diseases... a shitload of arm and leg fractures... dyscrasia, dysentery, dyspepsia, dysuria... dysphoria!
İki disk ezilmesi, iki şakak kırığı.. bir büyük pneumothorax, mide delinmesi... duyulmadık tropik hastalıklara bağlı onlarca nöbet... bir sürü kol ve bacak kırığı... diskrazi, dizanteri, dispepsi, disüri... disfori!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]