English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / Where you been at

Where you been at traduction Turc

152 traduction parallèle
- Where you been at Vern?
- Kafan nerelerde Vern?
- Where you been at, man?
Nerelerdeydin yahu adamım?
Where you been at, slick?
Uykuda mıydın ahbap?
If you're that baby's daddy, where you been at?
Eğer bu bebeğin babasıysan şimdiye kadar neredeydin?
Where you been at?
Nerelerdeydin?
Where you been at?
Nerdeydin?
Where you been at, brother?
Nerelerdeydin dostum?
Yo, dickhead, where you been at?
Seni y.vşak nerede kaldın?
Spoon, man, where you been at?
Spoon dostum nerelerdeydin?
Where you been at, man?
Nerelerdesin dostum?
Because you must've been drinking coming up in my house talking about you don't want to tell me where you been at 1 : 30 in the morning?
- Tatlım! Sabahın 01 : 30'nda evime gelip de nerede olduğunu söyleyemiyorsan bir yerlerde kafayı çekmiş olman gerek!
Hey, where you been at?
Neredeydin?
Where you been at?
Neredeydin?
And he goes, "Not where you been at."
Adam da dedi ki "Senin olmadigin yerde."
Where at you been hidin'yourself for the last year, boy?
Bunca zaman hangi delikte saklanıyordun, evlat?
- Can you tell me where you've been, at least?
- En azından bana nerede olduğunu söyler misin?
Where have you been at this hour of the morning?
Sabahın bu saatinde nereden geliyorsun?
I think there was a scene in the play Revenge at Hakone where one of the characters says, "We're deep in the mountains here where snow comes before the leaves fall. You must have been unbearably cold."
Sanırım Hakone'de sahnelenen bir oyundaydı..... karakterlerden bir tanesi şöyle diyordu..... "Burada, dağların derinliklerinde sonbahar bitmeden kar yağmaya başlar"..... "dayanılmaz bir şekilde soğuğu hissedersin".
Since her father's death after being deposed as President, she's been working in research at the government hospital where you, Carlos, have just accepted a residency.
Babası öldüğünden beri Başbakan'ı istifa ettirmeye uğraşıyor devlet hastahanesinin araştırma bölümünde çalışıyor ve Carlos, seninle aynı şehirdeki bir konakta yaşıyor.
Neighbor, I freely give unto you this young scholar... that has long been studying at Rheims... and other universities where he has acquired his learning.
Komşum, bu genç bilgini size sunmak istiyorum, kendisi çalışmalarını uzun süredir Rheims'de ve diğer üniversitelerde sürdürmüş, bu eğitimi kazanmıştır ;
You see, we're still at the stage where questions have been raised.
Gördüğünüz gibi daha soruların sorulduğu bir aşamadayız.
We were just glad to be alive and, in some way, you know, we were rather proud that this kind of army we'd been in for so long, which had done so many daft things and where we'd been bellowed and shouted at
Bir şekilde hayatta kaldığımız için mutluyduk sadece.
The broads, take a look at them and you say to yourself, "Where's this been all my life?"
Kadınlara bakıp "Bunca yıldır boşuna mı yaşamışım?" dersin kendine.
- Where the hell you clodhoppers been at?
- Sizi hödükler, neredeydiniz?
At least I don't have to ask where you've been this time.
En azından bu sefer nerede olduğunu sormama gerek yok.
Where the hell have you been at night?
Geçen akşam neredeydin?
Where you been all your lives, at an orgy?
Hayatınız boyunca neredeydiniz, keyif mi çatıyordunuz?
Yo, little freak, where the fuck you been at, man?
Hey,'Garip Yaratık'! Hangi cehennemdeydin be?
I don't know who you are, young lad... and where you've been not to see who's been at work here.
Kim olduğunu bilmiyorum, genç adam yada bunlar olurken nerede olduğunu.
BUT, I MEAN, SAMMY, IT'S BEEN OVER A WEEK, AND SHE KEEPS ON ASKIN'OVER AN OVER WHERE YOU'RE AT.
Fakat Sammy bir haftadan fazla oldu, ve sürekli nerede olduğunu sorup duruyor.
Where had you and Byron been at 4 : 00 a.m.?
Sabahın 4'ünde Byron'la sokakta ne yapıyordun?
Lisa! You shouldn't be picking up men at lunch... you don't know where they've been.
Lisa, öğle yemeğinde erkek tavlamamalısın.
Well, you see, Winifred this is where you've never been at a pitch.
Peki, bak, Winifred bu senin içinde hiç bulunmadığın bir seviye.
Look at those bruises. Where have you been?
Şu morluklara bak Neredeydin?
Make yourself at home. Where you been?
Kendini evinde farz et.
Looking out at the cosmos makes you think about where we are...,... where we've been...,... where we're going now.
Evrene bakmak şunları düşündürüyor... Nerede olduğumuzu, Nerede bulunduğumuzu,
I'm a man who's been dumped, you know where we're going. Steve : Susan :
Çöplüğe atılmış bir adamım ve nereye gittiğimi biliyosun.
As you stroll around Northfork, take your last walk down the dirt road that leads to where your house may have been, and look at the trees that you once climbed.
Northfork'da gezinip evinizin olabileceği yere giden kirli yolda son bir yürüyüş yap ve ilk tırmandığın ağaçlara bir bak.
It's just that, after all the stuff that you and I had been through, where my head and my heart were at I couldn't have gone and just slept with some stranger.
Seninle yaşadığımız onca şeyden sonra kafamda ve kalbimde bir yabancıyla yatma olayını aşamadım.
Where the hell you been at, Djay?
Sen nerelerdeydin DJay?
Man, when that twister hit and flew off with the house, well, we thought that you were... Look at you! Well, where on earth have you been, Dorothy?
Sen nerelerdeydin, Dorothy?
You ever been to the scene of a shooting where the vic's hand is actually frozen in place?
Sen hiç kurbanın eli yerde donmuş bir vaziyette bir atış sahnesi gördün mü?
Do you know anybody at the airports or- - where? Look, is there any back channel way of you finding out if there's been anything
Bak, bugün bir uçakla ilgili bir şeyler olmuş mu diye duyabileceğin bir...
Where have you been at this hour?
Nerdeydin bu saate kadar?
About this meat, you know the shopping arcade where I work The young boss at Suzuki Butcher's, even though the young boss is over 40, he'd been set up on a date, and he was all for it and wanted to date her, but...
Bu ete gelirsek, çalıştığım alışveriş pasajını biliyorsunuz Kasap Suzuki'nin genç patronuna, genç dediğim kırkını geçmiş bir randevu ayarlamışlar ve kendisi çok heyecanlıymış ve kızla buluşmayı çok istiyormuş, ama...
Criminal infringement liability, the ability to prosecute you and throw you in jail, has been reserved for circumstances of commercial piracy, circumstances where someone has made 500 copies, is selling them on the street as competition for the real thing.
İhlale karşılık cezai yaptırım ve hakkınızda dava açılarak hapse atılmanızı gerektiren durumlar ticari amaçlı korsanlık ile sınırlandırılmıştır : gerçek bir şeyle rekabet etmek üzere sokakta satmak amacıyla o şeyden 500 kopya çıkartılması, cezai yaptırım konusudur.
# Your mama's lookin'at herself and wonderin'"Where you been?" #
# Şimdi Annen kendine bakıyor ve "neredeymişim ben" diyor #
The guy you've been talking to... where is he? Look at it!
Şu konuştuğun kişi, nerede o?
He's at the 20, the 10... Hey, where you been?
- Neredeydin?
One look at you, she'll know where you've been.
Sana baktığında nerede olduğunu anlayacak.
Everybody's been asking, "Have you talked to D? Where's D at?"
Herkes bana soruyor. "D ile konuştun mu?" "D nerede?", "Ondan haber aldın mı?"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]