English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / Wherever that is

Wherever that is traduction Turc

328 traduction parallèle
Wherever that is.
Her nereyse.
You're going home, Wherever that is.
Evine gideceksin. Orası neresiyse. Hayır.
I won't harm a hair on its head, wherever that is.
Başındaki, her neresiyse, bir saç teline bile zarar vermeyeceğim.
I'll find it, wherever that is, and show you there's nobody here.
Sigortalar her neredeyse bulacağım. Kimsenin olmadığını sen de göreceksin.
- Probably at home, wherever that is.
- Büyük ihtimalle evde, o da neredeyse.
The book says his purpose is to bring the Father... back from the dark side, wherever that is.
Kitap, amacının "babasını karanlıklardan geri getirmek" olduğunu söylüyor. Orası neresiyse!
That means I'm goin'along for the ride, the whole ride, all the way to the end of the line, wherever that is.
Bu da demektir ki bundan sonra olacaklara göğüs gerecektim ta sonuna kadar, her ne olursa olsun.
Because wherever that is I'm seeing to it that they go back there.
Her nereli iseler oraya geri göndereceğim.
By the time we get down this mountain he could be halfway to his desert stronghold, wherever that is.
Biz bu dağdan inene kadar o çöl kalesine varmış olur ya da her neresi ise.
But just remember... we're only ever just a dream away... wherever that is.
Ama sadece hatırlatma... Bir rüya kadar uzaktayız... O rüya her nerde ise.
All I ask is that you let me leave here in peace, to go wherever the gods decide.
Böylece sen de kalbini ve yuvanı benim rızamla alırsın.
Now, wherever that boy Breck Coleman is at, he's a-lookin'out for hisself.
Breck Coleman şu an her neredeyse kendi başının çaresine bakıyordur.
Here's hoping that Hyde rots wherever he is... and burns where he ought to be.
İnşallah bu Hyde denen adam her ne delikteyse orada çürüyüp... layık olduğu yerde yanıp geberir.
Now tell that weak fool to get that scroll, wherever it is, and hand it to his Nubian servant.
Şimdi, o aptal sıskaya, parşömen neredeyse ortaya çıkarmasını söyle ve onu adamın Nübyeli uşağına ver.
Here's hoping that Hyde rots wherever he is.
Umarım o Hyde denen mahluk her neredeyse çürüyüp gider.
And that is true, for now, wherever I am, some of my blood is with you and some of yours with me.
Artık nerede olursam olayım kanımın bir kısmı seninle, seninki de benimle.
And if you could find it in your heart make it that we're together, wherever it is.
Eğer yapabilirseniz, elinizden gelebilirse Cora'yla bizi birleştirin, nerede olursa olsun.
Besides, wherever it is, what could you do that you couldn't do here with me to help you?
Üstelik nereye gidersen git, Benim yapamadığım yardımı sana kimse yapamaz?
And then, do it later on but that seems like such a hack's way of getting married, so we're going to drive up-state, or over to Jersey, or wherever it is that you do it, and do it.
Gerisini de sonra yapacaktık. Ama bu çok sıradan göründü, o yüzden... Jersey'e veya bu işler nerede yapılıyorsa oraya gidip... yapacağız.
THE FACT THAT WHEREVER I GO, THERE HE IS. WHEREVER I STOP, I SEE HIM.
Biraz kasvetli gibi, biraz çekingen.
Because wherever that saucer is, The only one who can fly it out of there is Sheila.
Çünkü o uçan daire neredeyse, onu uçurabilecek tek kişi Sheila.
That's why we take what is ours wherever we go.
Bu nedenle de gittiğimiz her yerde bize ait olan her şeyi alıyoruz.
Septimus, wherever we may be from, you must believe that it is one of our most important laws that none of us interfere with the affairs of others.
Nereden olduğumuz önemli değil ama en önemli kanunumuz hiçbirimiz başkalarının iç işlerine karışmayız.
Wherever the hell Bolivia is, that's where we're off to.
Bu Bolivya denen yer neresi ise, gideceğimiz yer orası olacak.
There is a serious fear that this man could leave a trail of blood and death wherever he goes.
Ancak zanlının hala yakalanmaması... gittiği yerlerde yeni cinayetler işleyeceği korkusunu yaşatıyor.
The point I resent very much is the fact that wherever I go, I'm beat up.
Söylemeye çalıştığım şey, nereye gidersem gideyim genelde dayak yiyorum.
We can only hope that he is well, wherever he is.
Her neredeyse sadece iyi olmasını umabiliriz.
And we both know that wherever there's gold there's going to be lawlessness and Pool is our only way of counteracting it.
Biliyorsun ki, altın varsa kanunsuzluk da vardır ve bununla da ancak Poole başa çıkar...
Wherever your thought is, that is where your body is going to be, sooner or later.
Düşüncen neredeyse, bedenin de eninde sonunda orada olacaktır.
whatever you do, wherever you go, nothing that you see has any importance, everything you do, you do in vain, nothing that you seek is real.
Ne yaparsan yap, nereye gidersen git gördüğün hiçbir şeyin önemi yok yaptığın her şey boşu boşuna aradığın hiçbir şey gerçek değil.
My task is to seek them out, wherever they are, and to see that they are filed away.
Benim vazifem, onları nerede olurlarsa olsunlar bulmak ve yok olmalarını sağlamaktır.
That is something you will take with you wherever you go.
Bu, nereye gidersen git, yanında taşıyacağın bir şey.
This is the key that'll get us wherever the teachers go every night.
Bu, bizi öğretmenlerin her gece gittikleri yere sokacak olan anahtar.
Wherever you go, tell everyone that he is a tyrant, a devil thirsting for blood and his only pleasure is to impale innocent people.
Gittiğiniz her yerde onun bir zorba ve kana susamış bir şeytan olduğunu, ve tek zevkinin masum insanları kazığa oturtmak olduğunu anlatın.
I only hope... that wherever he is now...
Umarım şimdi neredeyse...
Anyway, she's living with him in Corfu, wherever the hell that is.
Her neyse... Onunla birlikte Corfu'da yaşıyormuş, artık orası her neredeyse.
But I want you to know that, wherever it is you're going, I hope you'll be very happy.
Ama bilmeni isterim ki, her nereye gidiyorsan, umarım orada çok mutlu olursun.
Uh, he told me that a true Cherokee believes... that, wherever he is, he is at the center of the universe.
"Gerçek bir Cherokee nerede olursa olsun evrenin merkezinde olduğuna inanır." demişti.
But there is no velocity of any magnitude that can possibly bring us... wherever this is.
Ama bizi burası her neyse, buraya getirecek kadar... büyüklükte bir hız mümkün değil.
Wherever he is, Lois I know that he would want to thank you.
Her neredeyse, Lois sana teşekkür etmek isteyeceğinden eminim.
- Wherever she is, that little child is in mortal danger.
- Jamie Lloyd'dan mı bahsediyorsun?
Whatever you do, wherever you go, THAT clock in San Dimas is always running. Important :
En önemlisi :
Wherever fate has taken her, I'm sure that she is grateful for what you've done for her.
Kader onu her nereye götürdüyse eminim onun için yaptıklarına minnettardır.
All I know is that wherever I'm from... I was the last.
Tüm bildiğim, her nereden geldiysem ben sonuncuyum.
" This is a main show in the sense that wherever America goes,
"Bu bir bakıma Amerika'nın gittiği her yerde yaptığı başlıca bir şov."
I know that what you found is special, whatever it is, and wherever it leads you, it's thrilling.
Bulduğun o özel şey her ne ise peşinden seni nereye götürüyorsa, heyecan verici olmalı.
I know that wherever he is he would want us to look to ourselves now...,... to believe in ourselves and always to remember him.
Biliyorum ki, her neredeyse... Artık kendi ayaklarımızın üstünde durmamamızı isterdi... Kendimize inanmamamızı isterdi...
I guess we've learned that happiness is wherever you find it.
Sanırım hepimiz mutluluğun aranınca bulunduğunu öğrendik.
Only in Paris, where the light is pink, could that song make sense but I'll have it in my pocket when I get home and I'll take it with me wherever I go from now on.
Ancak ışığın pembe olduğu Paris'te bu şarkı mantık kazanıyor. Fakat eve döndüğümde cebimde olacak ve bundan sonra hep yanımda taşıyacağım.
Mmm. Wherever that is.
Orası nerede?
Mud will be deposited wherever the current that is carrying it in suspension slows down.
Çamuru taşıyan suyun hız kestiği yerde çamur dibe çöker.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]