You and her traduction Turc
68,135 traduction parallèle
Me and you ain't you and her.
İkinizin durumu bizimkinden farklı.
I love what you did with the Exes'site, all the graphics and everything on the new single.
Exes'in sitesiyle yaptıklarınızı seviyorum, Tüm grafikler ve her şey yeni single'da.
You know, once we're living together and we're with each other every day, it's gonna be different.
Biliyorsun, bir zamanlar birlikte yaşıyoruz Ve biz her gün birbirimizle beraberiz, Farklı olacak
It's always been about you and Frost.
Her zaman sen ve Frost'la alakalıydı.
It shouldn't surprise you that... every single ingredient in this soup is the product of years of research, taste testing, genetic modification, to deliver the most extraordinary texture and flavor profile.
Bu çorbanın içinde bulunan... her içeriğin yıllarca yapılmış araştırmaların ürünü olması seni şaşırtmamalı. lezzet testi, genetik değişiklik, en olağanüstü doku ve lezzeti yakalamak için.
You know, it's a big house, and they've got everything you need.
Biliyorsun, orası büyük bir ev ve ihtiyaç duyacağın her şeyleri var.
We were praying every day that our benevolent Hosts would bring you home, and they did.
Cömert konuklarımızın seni eve getirmesi için her gün dua ediyorduk, ve getirdiler.
I'm afraid you lack both the skill set and the constitution to be an officer.
Korkarım sende, bu görevde bulunmak için gereken, yetenek ve yasaya bağlılık eksikliğinin her ikisi de var.
Just let her see you graduate, and then after that, you can do whatever the fuck you want with your life.
görmesine izin ver sonraki hayatında ne bok yersen ye.
You know, Joanie loves her mother and wants to be with her.
Joanie annesini seviyor ve onunla birlikte olmak istiyor.
And she was in so much pain, you could almost see the film of grief over her eyes.
Ve çok acı çekiyordu, neredeyse keder filmini gözlerinde görebiliyordun.
So if she needs to call and yell at me and then hang up, if that makes her happy, well, it's a, small price to pay for a beautiful family, you know?
Bana telefon etmesi, bağırması ve telefonu kapatması eğer onu mutlu edecekse güzel bir aile için küçük bir bedel bu, anlıyor musun?
Where she left you, shattered your heart in a million pieces, and then ground the shards between her teeth, yeah?
Seni terk etti, kalbini parçaladı. Bir milyon parça halinde ve o parçaları dişlerinin arasına alıp çiğnedi.
And so you needed to save her because you murdered your mother.
Onu kurtarmalıydın. Çünkü anneni öldürdün.
I just want to meet a cute girl, you know, with a cute little red streak in her hair and a tattoo of a bird while we're both reaching for the same Talking Heads LP.
Sadece tatlı bir kızla tanışmak istiyorum saçında küçük sevimli kırmızı bir tokası olan ve kuş dövmesi olan ve kendisiyle Talking Heads albümü hakkında konuşabileceğim.
And I have you over for dinner one night, and then there's empty Thai containers in the garbage and we're done before we've even had a chance kind of thing?
Seni yemeğe çağırmak zorunda kalacaktım. Çöpte dışarıdan ısmarlanmış Tayvan yemeği poşetleri olacaktı. Böylece daha başlama fırsatı bulamadan her şey sona erecekti.
No, you just have to get a drink with her and distract her so I can grab her phone.
Hayır, onunla bir şeyler içip dikkatini dağıtmak zorundasın, böylece telefonunu ele geçireyim.
And she gave you her cell.
Ve de cep telefonunu sana verdi.
And you're choosing to trust her.
Ve ona güvenmeyi tercih ediyorsun.
You'll have to stand by and watch her walk this planet, trampling everyone underfoot.
O bu gezegendeki herkesi ezip geçerken kenara çekilip izlemek zorunda kalacaksın.
And Supergirl is out there about to have the biggest skirmish of her career and I thought maybe you want to go out there and report?
Supergirl de kariyerinin en büyük mücadelesine hazırlanıyor yani belki gidip muhabirlik yapmak isteyebilirsin?
Now, you go out there and you tell Supergirl that we are all rooting for her.
Şimdi gidip Supergirl'e hepimizin arkasında olduğumuzu söyleyin.
You must decree the English Lords'reduce their guards, or they will form them into private armies and rise up at every tax you levy.
İngiliz Lordların, korumalarını azaltması konusunu hüküme bağlamalısın. Yoksa özel bir ordu kurup aldığın her vergiye itiraz ederler.
And she has had her trading licenses revoked so you should shut your mouth!
Kendisinin ticaret lisansı iptal oldu. Bu yüzden çeneni kapasan iyi olur!
We will call with you this afternoon and if she begs forgiveness for her sins, perhaps, my son will grant it.
Öğleden sonra sizi çağırırız. Eğer günahlarına karşılık af dilerse, belki oğlum günahlarını bağışlar.
If you refuse, you will insult her and the Yorks will rise up in her defense.
Reddederseniz, onu aşağılamış olursunuz ki Yorklular da onu savunmaya geçer.
Every little child you see go in that house and come out, they done sold them some drugs.
O eve girip çıkan her çocuk uyuşturucu alıyor.
And you took that away from her.
Ve siz ondan bunu aldınız.
In the end, it's always me and you.
Yine sonunda, her zamanki gibi sadece sen ve ben kaldık.
I understand that sarcasm is your thing and I want to love and accept all parts of you, but can you please not make jokes about dying right now?
Alaycılık senin huyun, biliyorum ve seni her yönünle sevip kabullenmek istiyorum ama şu anda ölmekle ilgili espri yapma lütfen, olur mu?
Okay, we can, um, carry her to the pharmacy and try to find something, like... that's the... the opposite of the shit you gave her.
- Eczaneye taşıyıp verdiğin ilacın tam tersi etki yaratacak bir şey bulmaya çalışabiliriz. Ama acele etmeliyiz!
There have been a lot of kids who grew up here, and I'm sure every single one of them felt exactly the way you do right now.
Çok çocuk var Burada büyüdü ve eminim her birinin Tam şu anki şeklinizi hissetti.
I mean, I haven't heard from her in months, and... but then one of her friends... said that he heard that she was here, but the blood and the bullets... if you know where she is,
Arkadaşlarından biri burada yaşadığını duymuş. Ama burada kan ve mermi, Nerede olduğunu biliyorsan,
Take every item you own and ask : does it still bring me joy?
Sahip olduğunuz her bir eşyayı alıp sorun : Bana hâlâ keyif veriyor mu?
Marge, before you go cuckoo with cleanliness and throw everything out, think of the kids.
Marge, aklını temizlikle bozup her şeyi çöpe atmadan önce çocukları düşün.
Your mom and me dropped you off there every Wednesday afternoon while we tuned up our marriage.
Annen ve ben her Çarşamba öğleden sonrası evliliğimizi yoluna koymaya çalışırken seni oraya bırakırdık.
We come here every week, and you get lost.
Her hafta buraya geliyoruz ve sen hep kayboluyorsun.
And you keep throwing away everything we get.
Ama siz elimize geçen her şeyi çarçur ediyorsunuz.
She was on her way back to Mars, to be with you, but... She was badly injured in transit, and she died.
Sizinle birlikte olmak için Mars'a geri dönüyordu ama aktarma esnasında kötü şekilde yaralanıp hayatını kaybetti.
And in the interests of transparency, you're welcome to examine her power armor as well.
Ayrıca apaçık ortada olduğu gibi dilerseniz savaş kıyafetini de inceleyebilirsiniz.
Whoever the fuck you are, stand down and let her speak.
Dinlenmesi gerek. Her kimseniz kenarda durun da Çavuş konuşsun.
So, you meet a girl with a discoloured iris and your first thought is she might have a lizard in her brain?
Yani, bir rengi bozulmuş iris olan bir kızla tanışmak ve ilk düşünce onun beyninde bir kertenkele olabilir mi?
You're safe in here and you always will be.
Burada güvendeyiz ve her zaman olacaktır.
She's making you part of her, and you can never come back.
Sana onun bir parçası haline, ve sen asla geri dönemez.
And then, when the opportunity arose, you killed her.
Ve fırsatını bulunca onu öldürdün.
Come near her again, I'll fit you up for a nonce and have you in chokey so fast you'll wonder what's hit you.
Bu seferlik karışmıyorum, bir daha kızıma yaklaşırsan.. .. seni o kadar hızlı deliğe tıkarım ki ne olduğunu anlamazsın.
I'd like to go home to her right now, if I'm honest, walk away and leave you to it.
Ben de eve karıma gitmeyi, öylece çıkıp seni böyle bırakmayı.. .. isterdim aslında.
I'm instructed to inform you that Her Majesty the Queen has graciously approved the award of the George Medal to our trusted and well-beloved subject
Kraliçe Elizabet'in George nişanını güvenilir ve değerli vatandaşına.. .. Dedektif Baş Müfettiş, Frederick Albert Thursday'a.. .. ülke savunmasındaki özel..
I loved her, and you killed her!
Onu seviyordum, ve sen onu öldürdün!
We have to establish where you were before and after her death, seeing as how you were the last person to see her alive... besides whoever killed her.
Ölümünden önce ve ölümünden sonra bulunduğunuz yeri belirlemeliyiz, Onu hayatta görmek için son kişi olduğun gibi görüyorsun... Onu kim öldürdü.
But you have to end it and never see her again.
Ama onu bitirip bir daha asla görmemelisin.
you and me 2253
you and me both 228
you and me together 41
you and what army 19
you and i 1254
you and your brother 31
you and your sister 16
you and your family 21
you and your wife 27
you and i have a lot in common 16
you and me both 228
you and me together 41
you and what army 19
you and i 1254
you and your brother 31
you and your sister 16
you and your family 21
you and your wife 27
you and i have a lot in common 16
you and your friend 16
you and your friends 27
you and i need to talk 36
you and i are done 20
you and i both know 34
you and i are friends 19
you and your husband 19
you and i together 16
you and i both know that 16
you and dad 20
you and your friends 27
you and i need to talk 36
you and i are done 20
you and i both know 34
you and i are friends 19
you and your husband 19
you and i together 16
you and i both know that 16
you and dad 20
you and your 24
you and mom 16
you and mr 71
you and 111
you and dr 42
you and him 50
you and you 80
and here 683
and here you go 26
and here i was 16
you and mom 16
you and mr 71
you and 111
you and dr 42
you and him 50
you and you 80
and here 683
and here you go 26
and here i was 16
and here you are 183
and here we go 118
and here they are 24
and here it is 109
and here they come 18
and here he comes 19
and here's the kicker 17
and here it comes 20
and here's the thing 41
and here we are 249
and here we go 118
and here they are 24
and here it is 109
and here they come 18
and here he comes 19
and here's the kicker 17
and here it comes 20
and here's the thing 41
and here we are 249