You must traduction Turc
71,630 traduction parallèle
Mahendra, you must come back here.
Mahendra, buraya geri dönmen gerek.
Oh, you must be thirsty.
Oh, susamış olmalısınız.
Then you must do me the honor. Of dining omakase...
O zaman size omakase yapmak benim için şeref olur.
You must really want to get home.
Gerçekten eve gitmek istiyor olmalısın.
But first, you must be purified.
Ama ilk önce arındırılmalısınız.
You must listen to me.
Beni dinlemelisiniz.
You must think me the fool.
Aptal olduğumu düşünüyor olmalısın.
You must turn him.
Onu göndermelisin.
You must leave before The Wizard locks the gates.
Büyücü kapıları kilitlemeden ayrılmalısın.
You must do that.
- Bunu yapmalısın.
What you must know will be revealed and whatever remains dark belongs in the darkness.
Bilmen gerekenler açıklanır... karanlıkta kalanlar ise öyle kalmalıdır.
You must know Bob Lynn?
Bob Lynn'i tanıyor olmalısın.
You must be important.
Önemli biri olmalısınız.
You must be important.
Önemli birisin herhalde.
- I know how you must feel.
- Neler hissettiğini biliyorum.
And you must be the other one.
Sen de diğeri olmalısın.
You must be special.
Özel biri olmalısın.
And you must walk that road to the end.
Ve sonuna kadar o yolda yürümelisin.
You must be wondering who's next, and why.
Sıradakini ve nedenini merak ediyorsundur.
You must have questions.
Aklında sorular vardır.
I'll be asking you questions, and you must answer them truthfully... unless your attorney clearly instructs you otherwise.
Size bazı sorular soracağım ve avukatınız açıkça aksini belirtmedikçe bunları doğru olarak cevaplayacaksınız.
You must know this.
Bunu biliyorsundur.
Two things you must know if you're gonna be spending time here with us.
İki şeyi bileceksin. Burada bizimle zaman öldüreceksen.
You must dial nine first.
Sen zorundasın önce dokuzu aramak.
You must be really worried if you're trying to split everyone up.
Herkesi ayırmaya çalıştığına göre çok endişeleniyor olmalısın.
Either way, you must've thought it was gonna be the end, coming in on your lonesome like that.
Her hâlükârda, buraya tek başına gelerek sonunun da geleceğini düşünmüş olmalısın.
You must be Rick.
- Sen Rick olmalısın.
You must be in agony.
Acı içinde olmalısın.
If it's an official call, you must hand it back to me.
Resmi bir aramaysa, bana yönlendirmelisin.
You must know, they are confidential.
Onların gizli olduğunu biliyorsunuz.
For it to end, you must end.
Senin sona erdirmen gerek.
You must!
Etmelisin!
You must understand.
Anlamak zorundasınız.
The truth is is I finally realized that I've been feeling exactly what you must be feeling.
Açıkçası şu anda tam da senin hissettiğin gibi hissettiğimi sonunda farkına vardım.
"Deuteronomy"... every seven years, you must cancel all debts.
"Tevrat'ın beşinci kitabı"... yedi yılda bir borçlarını erteleyeceksin.
You must be the ones!
Sende onlardan olmalısın!
There must be something you want.
İstediğin bir şey olmalı.
The wizard must believe you have some capability, or he wouldn't have put you on me.
- Büyücü bazı yeteneklerin olduğuna inanıyor olmalı, yoksa seni üstüme salmazdı.
- How can you possibly know how I must feel?
- Neler hissettiğimi nereden bileceksin?
It must be killing you.
Seni öldürüyor olmalı.
Yeah, it must have frucked you out.
- Evet, sarsilmissinizdir tabii.
I know that I must have frightened you all quite a bit.
Hepinizi bir hayli korkutmus olabilecegimi biliyorum.
♪ Although for you, that must be hard ♪
♪ Bu her ne kadar senin için zor olsa da ♪
That must mean you're about ready for side two.
Demek ikinci yüzü dinlemeye hazırsın.
[ringing continues ] [ Hannah] It must be possible to swim in the ocean of the one you love without drowning.
Mümkün sanırdım, sevdiğinin okyanusunda boğulmadan yüzebilmeyi
It must be possible to swim in the ocean of the one you love without drowning.
Mümkün sanırdım, sevdiğinin okyanusunda boğulmadan yüzebilmeyi
Your neighbours must love you.
Komşuların sana bayılıyor olmalı.
Well, Morty, if you know must know, the syringe is completely unrelated to this discussion, and, therefore, it does not warrant further explanation.
Pekâlâ, Morty, eğer bilmen gerekiyorsa, şırınga konuyla tamamen alakasız, ve bu yüzden daha fazla açıklama gerektirmiyor.
I know you were sucking the Kool-Aid out of the Vindicators'dicks so the fact that I was right about them must be pretty hard to admit.
Takdir ediyorum, Morty, Aklayıcıların sikinden şekerleme emiyordun biliyorum o yüzden kim oldukları konusunda haklı çıkmış olduğumu kabul etmek epey zor olsa gerek.
Supposing you can break into Munk's room, his computer, it must have a password. Of course.
Munk'un odasına girip bilgisayarına eriştin diyelim, onun şifresi olmalı.
I must strongly advise against it, against you and the governor being gone in this moment.
Buna şiddetle karşı çıkıyorum.. .. sizin ve valinin şu anda buradan gidiyor olmanıza.
you must be tired 132
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be careful 40
you must be joking 157
you must be busy 17
you must be proud 26
you must have 63
you must understand 119
you must be kidding 67
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be careful 40
you must be joking 157
you must be busy 17
you must be proud 26
you must have 63
you must understand 119
you must be kidding 67