You must be traduction Turc
21,264 traduction parallèle
- You must be Gareth Ritter.
- Siz Gareth Ritter olmalısınız.
No badge, so you must be the husband.
Rozet yok, yani sen koca olmalısın.
Yeah, you must be Tom.
Evet, sen Tom olmalısın.
You must be prepared at all times.
Her durum için hazırlanmalısın.
You must be his girlfriend.
Sen de kız arkadaşı olmalısın.
You must be Quentin.
Sen Quentin olmalısın.
You must be longing for a walk after your journey.
Yolculuğunuzdan sonra yürümek istiyor olmalısınız.
A-ha, you must be Madame D'Artagnan.
Bayan D'Artagnan siz olmalısınız.
Just as you must be with D'Artagnan.
Tıpkı seninde D'Artagnan'a olman gibi.
You must be equal to their challenge, for the sake of your son, for France.
Onlarla aynı şartlar altında olmak için, oğlunun iyiliği için Fransa için güçIü olmalısın.
You must be Sylvie.
Sen Sylvie olmalısın.
You must be Annie.
- Sen Annie olmalısın.
Oh, you must be the wife.
Sen eşi olmalısın.
If you'll hang on for that long, then you must be desperate.
Bu kadar uzun beklediğine göre çaresiz olmalısın.
You must be joking.
- Şaka yapıyor olmalısın.
I can't imagine what you must be going through right now...
Şu an yaşadıklarını hayal bile edemiyorum...
You must be used to seeing ghosts by now.
Hayaletleri görmeye çoktan alışmışsındır.
- You must be the Tarlows.
- Siz Tarlowlar olmalısınız.
You must be sweating this Jerry stuff.
Şu Jerry meselesiyle ilgileniyor olmalısın.
Well, you must be doing all right,'cause he's not crying.
Ağlamadığına göre doğru yapıyor olmalısın.
- You must be new here.
- Burada yeni olmalısın.
You must be grateful for the distraction, ma'am.
Zaman ayırdığı için minnettar olmalısınız hanımefendi.
You must be from the FBI, no?
- FBI'dansınız değil mi?
You must be Jagger.
Sen Jagger olmalısın.
You must be famished.
Miden kazınıyordur.
You must be Vicious Circe.
Sen Ahlaksız Kirke olmalısın.
I can't imagine what you must be thinking of me right now.
Şu an benim hakkımda ne düşünüyorsun hayal bile edemiyorum.
You must be more careful in future.
Diğer sefere daha dikkatli olun.
You must be sorry you married into the family.
Ailemize gelin geldiğin için pişman oldun mu?
You must not approach... Anyone disregarding these orders will be severely punished.
Bu emirlere karşı çıkanlar şiddetli bir şekilde cezalandırılacaktır.
Now, if you have found the Circle's stronghold, that would mean von König must be there as well.
Şimdi, eğer Halkanın sığınağını bulduysanız Von König de orada demektir bu.
I understand it must be difficult there and you want to believe that...
Orada olmanın çok zor olduğunu biliyorum, ve buna inanmak istediğini de...
But there must be something I can do for you.
Ama senin için yapabileceğim bir şeyler olmalı.
I know how difficult today must be for you.
Senin için bugünün ne kadar zor olduğunu biliyorum.
When I found out it wasn't Aramis, I knew it must be you.
Aramis olmadığını öğrendiğimde senin olduğunu anlamıştım.
Well, he must be important if you've brought a Musketeer with you.
Yanınızda bir silahşör getirdiğinize göre çocuk önemli biri olmalı.
I guess socks must be the sixth "S" for you. [Coos ] [ Exhales sharply]
Sanırım çoraplar tam sana göreymiş.
So, I must be doing something wrong'cause I can't seem to get through to you.
Bir şeyleri yanlış yapıyorum galiba çünkü görünüşe göre sana ulaşamadım.
They know it must be a phone you're using covertly.
Senin gizlice kullandığın bir telefon olduğunu düşündüler.
You all must be rejoicing, at the thought of advanced training.
İleri düzey antrenman yapacağınızdan dolayı içiniz içinize sığmıyordur kesin.
This must be tough on you.
Bu senin için zor olmalı.
This must be weird for you.
Tuhaf olmalı senin için.
This must be hard for you.
Bu senin için zor olmalı.
Wow, you must have really lost it to jump from up there.
Vay be, gerçekten kaybetmiş olmalısın Oradan atlamak için
Rachel must be so glad that you're here.
Rachel burada olduğun için çok mutlu olmalı.
- It must be weighing heavily on you.
- Senin için ağır geliyor olmalı.
I'm sorry, it must be a terrible time for you.
Sizin için felâket zamanlar olmalı.
I must be such an embarrassment to you, Sister.
Senin için bir utanç kaynağı olmalıyım kardeşim.
No, nor I, but you said she must be sold, and I've secured a buyer.
Evet, beni de öyle ama satılması gerektiğini söyledin ben de alıcı buldum.
I think I might be able to help you, but you must keep absolutely still.
Sanırım sana yardımcı olabilirim. Ancak kesinlikle kımıldamadan durmalısın.
He must be pretty important to you guys, huh?
Sizin için epey önemli olmalı, değil mi?
you must be tired 132
you must be careful 40
you must be joking 157
you must be busy 17
you must be proud 26
you must be kidding 67
you must be hungry 125
you must be mad 34
you must be new here 18
you must be so proud 34
you must be careful 40
you must be joking 157
you must be busy 17
you must be proud 26
you must be kidding 67
you must be hungry 125
you must be mad 34
you must be new here 18
you must be so proud 34
you must be strong 30
you must be very proud 55
you must be very happy 17
you must be mistaken 82
you must be crazy 59
you must believe me 77
you must be exhausted 87
you must be happy 31
you must be mrs 28
you must be patient 21
you must be very proud 55
you must be very happy 17
you must be mistaken 82
you must be crazy 59
you must believe me 77
you must be exhausted 87
you must be happy 31
you must be mrs 28
you must be patient 21
you must be mr 49
you must be out of your mind 26
you must be thirsty 22
you must be thrilled 22
you must be starving 64
you must be dr 25
you must be freezing 18
you must be elena 17
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be out of your mind 26
you must be thirsty 22
you must be thrilled 22
you must be starving 64
you must be dr 25
you must be freezing 18
you must be elena 17
you mustn't 153
you mustn't worry 18