Your dinner traduction Turc
3,245 traduction parallèle
Give your dinner at our shelter so that we can give to the poor.
Akşam yemeğimizi alabiliriz, fakirlere verebiliriz.
Your dinner will get cold.
Yemeğin soğudu.
I left your dinner in the fridge.
Sana dolapta yemek bıraktım.
Not until you finish your dinner.
Yemeğini bitirmeden olmaz.
- Enjoy your dinner.
- Afiyet olsun.
You take two small unrelated things, find your dinner in a bottle of scotch, and look what you get.
Alâkasız iki küçük şey alıyorsun kendini akşam yemeğinde bir şişe viskiyle buluyorsun, bulduğuna bak.
Thought I'd bring your dinner over and tell you in person.
Yemeğini getirip bizzat söylemem daha iyi olur dedim.
Well, I should lie, but Cynthia told me all about your dinner.
Valla bunu söylememem gerekirdi, ama Cynthia bana Heinz yemeğinizle ilgili her şeyi anlattı.
I'll give you your dinner.
Size yemeğinizi koyayım.
Is that what they said at your dinner with the Tories?
Öyle mi söylüyorlar, Muhafazakârlarla yediğin yemekte?
You haven't finished your dinner yet.
Yemeğini bitirmedin bile.
Papa, eat your dinner.
Baba, yemeğini ye.
How was your dinner?
Yemek nasıldı?
Still, I mustn't interrupt your dinner.
Ama yemeğinizi bölmemeliyim.
I'm just disappointed that you don't trust me, and that you can't put aside all your petty judgemental bullshit for the duration of one simple dinner.
Bana güvenmediğin ve basit bir yemekte bile şu eski kafalı önyargılarından vazgeçemediğin için hayal kırıklığına uğradım.
You know, you and your brother can come over for dinner, you can stay the night, we'll hang out.
Sen ve kardeşim bize akşam yemeğine gelebilirsiniz, akşamlarız ve biraz takılırız.
Uh-oh, Carol. Dinner's over, and it looks like Ivy just served you your last supper.
Aha, Carol yemek sona erdi, ve görünen o ki Ivy az önce sana son yemeğini ikram etti.
Apparently, you did have a dinner tonight, or so I read from a newsfeed about you getting your sister arrested.
Belli ki, bu akşam bir yemek falan varmış çünkü bir kaynaktan kız kardeşini tutuklattığını okudum.
By the way... speaking of positions... I'm having dinner with your group editor tonight.
Bu arada. Pozisyon demişken. Grubunuzun editörüyle bu gece akşam yemeğim var.
Tell your clients not to shoot anyone while we're having dinner.
Müvekkillerine biz yemek yerken kimseyi vurmamalarını söyle.
In other news, your father and I are gonna go into the city tomorrow night for dinner.
Diğer habere gelince babanızla ben yarın akşam şehirde bir yemeğe davetliyiz.
I promised my sister your heart... on a dinner plate!
Kardeşime yüreğini tabakta getireceğimin sözünü verdim.
I wanna need somebody to take over the shop while I'm off in DC, and if I let your brother do it, he's gonna have all the grey small monkeys wearing white dinner jacket.
Ben D.C.'deyken tamirhaneyle ilgilenecek birine ihtiyacım var ve eğer kardeşine bu görevi verirsem... -... tamirhanedeki bütün işçilere beyaz smokin ceket giydirir.
You can't leave your own state dinner.
Kendi devlet yemeğinden ayrılamazsın.
"Meet your neighbors" dinner party.
Komşularla kaynaşma yemeği.
And you, bring your girlfriend to dinner!
Ve sen, kız arkadaşını yemeğe getir!
McNab, call your wife. Tell her you won't be home for dinner.
McNab, karını arayıp, akşam yemeğine evde olamayacağını söyle.
Well, you're gonna have dinner with your daughter.
Kızınla yemek yemen lâzım.
Lane, I think Roger and I, and probably Don, should take your friend out to a dinner which is strictly business.
Lane, bence Roger, ben, muhtemelen Don dostumuzu sadece iş konuşulacak bir yemeğe çıkaralım.
Have your lawyer tell my lawyer what time dinner is.
Yemeğin saat kaçta olduğunu avukatın avukatıma söylesin.
Your sister has cooked dinner.
- Yemeği kız kardeşin yaptı.
People have to want to invite you in for dinner, and right now, you and your wife are standing in their doorway, 3 feet apart, not looking at each other, letting in the cold air.
İnsanlar sizi akşam yemeğine davet etmeli ama şu an eşinle bir kapının eşiğindesiniz ve aranızdan tren geçiyor gibisiniz.
Well, I'm looking at you, and I'm wondering what to get you for your birthday dinner.
Ben sana bakıyorum. ve doğum günün için sana ne alsam diye düşünüyorum.
Well, your father and I invited Holden and his family over for dinner Sunday.
Baban ve ben Holden'ın ailesini Pazar günü için yemeğe davet ettik.
Okay. I will get dinner and meet you back at your house.
Yemek yerim, sonra da sizin evde görüşürüz.
Do you want dinner before or after your next appointment?
Yemeğinizi randevunuzdan önce mi, yoksa sonra mı istersiniz?
I couldn't believe that you actually said yes to dinner, and I wanted to throw you off your game.
Yemek davetini kabul etmene bir türlü inanamadığımdan oyununu bozmak istedim.
You and your husband went to dinner with Mr. Barrett when he was in town.
Bay Barrett şehirdeyken o ve eşinizle birlikte yemeğe çıkmıştınız.
Stopped sharing your feelings, spent hours fixing a bread maker that wasn't broken just to avoid another silent dinner.
Duygularını paylaşmayı bıraktın, sessiz bir akşam yemeğinden yırtmak için bozuk olmayan ekmek makinasını tamir ediyormuş gibi yaptın.
I hope you like your beef tough and dry because that's what I want for dinner tonight.
Bifteğini sert ve kuru seviyorsundur umarım çünkü akşam yemeğinde önüne bu gelecek.
Just try to enjoy your dinner, sweetie.
Sadece akşam yemeğinin tadını çıkarmaya bak, tatlım.
Hey, so I just found out that after dinner, your aunt has a city council meeting, so what do you say you get behind the wheel again?
Akşam yemeğinden sonra teyzenin meclis toplantısı olduğunu öğrendim. Sürüşe devam etmeye ne dersin?
Dinner is served, your ladyship.
Yemek hazır Hanımefendileri.
You go and have dinner with your family.
Sen git ailenle yemek ye.
You hacked the specs to the dinner and you helped plan your husband's little stunt.
Yemek planlarını hackledin ve kocana planında - ufak bir yardımda bulundun.
If your parents are splitting up, why would they come to a dinner party?
Eğer ailen ayrılıyorsa neden akşam yemeği partisine gelsinler ki?
I know it is extremely short notice, but I was hoping to convince you and Dr. Hart to join us at the Breeland estate this evening for a dinner in your honor.
Biliyorum çok kısa bir zaman var ama, seni ve Dr. Hart'ı Breeland malikanesinde, sizin onurunuza verilecek yemeğe gelmeye ikna etmek için geldim.
How about we sit next to each other at dinner, and you can tell me more about your ethnic origins.
Yemekte yan yana oturmaya ve etnik kökenlerin hakkında beni bilgilendirmeye dersin?
So I was thinking that maybe it might be nice to order in some dinner at your place tonight.
Düşünüyordum da, belki bu gece senin evinde yemek hazırlamamız güzel olabilir.
Randy, aren't you going to come join your family for dinner?
Randy, aile yemeğine katılmayacak mısın?
- I don't want you to miss your big steak dinner.
- Büyük biftek gecenizi kaçırmanı istemem.
dinner 777
dinner is served 118
dinner is ready 43
dinners 25
dinner tonight 37
dinner time 43
dinner's on me 24
dinner for two 18
dinner and a movie 24
dinner's at 30
dinner is served 118
dinner is ready 43
dinners 25
dinner tonight 37
dinner time 43
dinner's on me 24
dinner for two 18
dinner and a movie 24
dinner's at 30
dinner's ready 204
dinner at 23
dinnertime 36
dinner's almost ready 66
your phone 169
your honor 7894
your own 34
your hat 64
your full name 16
your teacher 17
dinner at 23
dinnertime 36
dinner's almost ready 66
your phone 169
your honor 7894
your own 34
your hat 64
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your name 485
your tea 43
your sister 409
your mum 57
your majesty 3240
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your ex 322
your name 485
your tea 43
your sister 409
your mum 57
your majesty 3240
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your mother is dead 28
your face 246
your heart 112
your call 269
your father called 16
your highness 1544
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your mother is dead 28
your face 246
your heart 112
your call 269
your father called 16