Anlaşılan traduction Anglais
11,048 traduction parallèle
Bu ruhun onun ölmesini istediğini düşünüyor ve anlaşılan doktoru doğaüstü sebeplere ihtimal vermemiş.
She feels that this spirit wants her dead, and apparently her doctor's dismissed the possibility of supernatural causes.
Evet, anlaşılan babam San Jose'nin her yerindeymiş, şimdi ise annem şu küçük bebek bibloları biriktiriyor.
Yeah, well, apparently, he was in San Jose, of all places, and now, you know, she collects these little baby figurines.
- Anlaşılan beni sepetliyor.
Looks like I'm getting the boot.
Ama anlaşılan beceremedik.
Looks like that didn't go so well.
Ne olacağımıza zaman karar veriyor anlaşılan.
I guess time would judge us all.
Anlaşılan şans hep en az ihtiyacı olandan yana.
Seems like those that need the least always get lucky.
Anlaşılan bebeği erken doğuracak.
Looks like she might have the baby early.
Anlaşılan tıraş senin fikrinmiş.
Apparently, the shave was your idea.
Houston anlaşılan sinyali kaybettim.
Houston, I seem to have lost the signal.
Anlaşılan yapacak daha güzel bir şeyi var.
She's obviously got something better to do.
İyi bir şeyler dinleyeceğiz anlaşılan.
Well, this should be good.
Anlaşılan zafere ulaşmışsın.
It would seem you've arrived.
Hey, çocuklar, bir mezarlıkda yaşıyorsunuz anlaşılan. Bu muhteşem.
Yeah, you guys live on a cemetery, that's awesome.
Son martini fazla gelmiş anlaşılan.
That last Martini was a... too too many, I think.
Anlaşılan Keenan her zaman kötü değildi.
Turns out Keenan wasn't always bad.
Miss Somers parasız bir dul olduğum için bana zorbalık yapabileceğini düşünüyor anlaşılan belli ki Frederica'nın bir Vernon olduğunu unutmuş durumda.
Miss Summers must be under the impression that as a widow without fortune, I may be bullied. Evidently, she's forgotten Frederica is a Vernon.
Kedilerini çok seviyorsun anlaşılan.
Well, you certainly love your cats.
Anlaşılan sen de öylesin.
It sounds like you are, too.
Anlaşılan Japonya'da insanların gidip kendilerini öldürdüğü bir orman varmış. Jess de oraya gitmiş.
Apparently, they have a forest in Japan where people go to kill themselves and Jess went into it.
Anlaşılan bir keşe dönüşmüş.
Turns out he's a junkie.
Anlaşılan senin için karşılama komitesi koymamışlar Kasıntı.
Didn't exactly sent out a welcome committee for you, stiff.
- Birbirimize çok benziyoruz anlaşılan.
It seems like we're 2 peas in a pot.
Sen hiç yapmamışsın anlaşılan.
I don't see you making any.
Anlaşılan sadece bacağını değil!
I was just like, " um, don't get up.
Anlaşılan emeklilik sana yakışmamış, golf oynamaktan mı sıkıldın?
Clearly retirement doesn't suit you, get tired of shooting golf?
Ve bu tür bir olayda, dedektif, Anlaşılan aile tartışması,
And in this kind of situation, detective, apparently a family dispute,
Anlaşılan annem başka birini bekliyormuş.
Yeah, I guess my mom was expecting somebody else.
200 DOLAR Anlaşılan İzleyiciler ikimizi beğenmiş.
Apparently the Watchers like us together.
Anlaşılan bir hayâletimiz var.
We got a ghost. Wow.
Anlaşılan çok vakti kalmamış.
He hasn't got much longer apparently.
Westeros'a yakın zamanda yelken açamayacağız anlaşılan.
Well, we won't be sailing to Westeros anytime soon.
Anlaşılan, İzlanda iyi kâr getirmiş?
I'd say Iceland paid off handsomely, huh?
Anlaşılan ben de onlardanmışım. Dinle.
I'm on the list, apparently.
Seni öldürebilirlerdi ancak, anlaşılan görevleri seni esir almakmış.
They could have killed you... but clearly their mission was to capture you.
Anlaşılan, çocuklarını hayal kırıklığına uğratmak her ana baba için tam bir felaket.
It seems it's the curse of every parent to disappoint their child.
Mahalleden birinin, uyuşturucu satıcısı anlaşılan.
A local guy, a drug dealer, obviously.
Anlaşılan ikisi de göğsünden bir kez vurulmuş.
It appears they had both been shot once in the chest.
- Anlaşılan, Miss Hamer, Başkan tarafından susturulduk.
- It appears, Miss Hamer, we've been preempted by the president.
Anlaşılan babam küfür konusunda sana bir şey demiyor.
I see Dad's not getting on you about the cursing.
Anlaşılan haklıymışsın.
Turns out you were right.
Bu büyük ot paketini alıp kendi başıma içeceğim anlaşılan.
I guess I'll just take this big bag of weed and smoke it all by myself.
Anlaşılan dün gece burada küçük bir kargaşa çıkmış.
I understand you guys had a little commotion here last night.
Anlaşılan... Emily, Owen'dan ayrılmış.
Apparently Emily broke up with Owen.
Anlaşılan bazılarını kızdırmışsın.
And the perception... is that you rubbed some people the wrong way.
Anlaşılan kötü bir elbise giydim.
Apparently I wore an awful dress.
Anlaşılan onu kızdırmışsın.
It appears you've managed to rub him the wrong way.
Anlaşılan...
Looks like it's... - Ha-ha-ha.
Anlaşılan Erin yükselecek.
Well, apparently Erin is moving up in the world.
Anlaşılan, ben burada bu gece kalıyorum.
Apparently, I'm staying here tonight.
Anlaşılan, bu iyi bir şey.
Roger, this is a good thing.
Yalan söylemeyi pek beceremiyorsun anlaşılan.
( JP ) Not a good liar, are you?
anlaşılan o ki 22
anlaştık 1085
anlaşıldı 2701
anlasana 51
anlaşıldı mı 1385
anlaşma 49
anlaştık o zaman 44
anlaştık mı 503
anlaşalım 38
anlaşıldı tamam 19
anlaştık 1085
anlaşıldı 2701
anlasana 51
anlaşıldı mı 1385
anlaşma 49
anlaştık o zaman 44
anlaştık mı 503
anlaşalım 38
anlaşıldı tamam 19