Belki değildir traduction Anglais
3,253 traduction parallèle
Orada olduğunu sanıyorum. Belki değildir.
I think... it's over there Maybe not.
Belki değildir.
Or maybe not.
Belki değildir.
Maybe not.
Ya da belki değildir.
Or maybe not.
Belki hepsi yalan değildir.
Perhaps they weren't all lies.
Belki de bunlar bizim çocuklar değildir.
Maybe those weren't our kids.
Belki bu da bizim işimiz değildir.
Well, perhaps this isn't our place either, Jean!
Ya da dediğim gibi belki de çocukların umurunda bile değildir.
Or like I said... Maybe... You don't even care about your kids.
Ama belki sorun ben de değildir.
But you know what I think? Maybe the problem isn't me.
Belki pasaportu satın alan Annie değildir.
Maybe Annie didn't buy the passport.
Işık bombası belki öldürücü değildir, ama yakınızda patlarsa, geçici körlüğe ve işitme kaybına neden olur.
Flashbang grenades may not be deadly... but if one goes off nearby, it can cause temporary blindness and hearing loss.
- Belki de bu o kadar kötü bir fikir değildir.
Perhaps that wouldn't be such a bad thing?
Belki de hazır değildir?
That maybe he's not ready?
Belki de bütün kanıtlara göre değildir.
Maybe not all the evidence.
Belki de yüzleşebilecek durumda değildir.
Maybe he... can't face it just yet.
Belki o kadar da kötü değildir. Aralarındaki bağ yeterince güçlü olduğu sürece istediği kişiyi öldürebilirmiş.
Until the bond grew strong enough that it killed whoever he wanted it to.
Belki o değildir.
Maybe that's not him.
Pekâlâ, belki de tarih değildir.
All right, maybe it's not a date.
Belki de Tookit o kadar da kötü biri değildir.
You know, maybe Tookit isn't such a bad guy after all.
Ama senin uzmanlığın değildir belki.
Maybe not your forte.
Belki bu onun ilk yaptığı video değildir.
Maybe it's not the first video he's made.
Medya etrafımızı çevirdiğine göre, belki de bugün daire aramak için iyi bir gün değildir.
Well, given the media circus, maybe today's not the day to be searching for apartments.
Aslında, Lily buradaki mesele, benim babalığa hazır olmamam değildir belki de.
Wow, you know, Lily, maybe the crisis here isn't that I'm not ready to be a dad ;
- Belki şüpheli listemizden değildir.
Maybe moving up our suspect list.
Belki de onun düşündüğü kadar zararsız değildir.
- Maybe he's not as harmless as she thinks.
Yani belki de doğru şey, o kadar da doğru değildir.
[Chuckles] So maybe the right way isn't so right.
Belki de değildir.
Unless he's not.
Jane, demek istediğim belki de ev sahibimizin, patronunun izni olmadan duvarları yıkmak... -... çok iyi bir fikir değildir.
Jane, all I'm saying is, maybe it isn't the best idea to tell our landlord... your boss... that you're hammering down walls without his permission.
Belki de sana göre değildir.
Maybe it's not for you.
Belki öyle ama hiçbir aile göründüğü gibi değildir.
No family is ever what it seems.
Belki de ev hayatı ona göre değildir.
Perhaps she isn't cut out for domestic life.
Benim için önemli olan şey bu değildir belki de.
Maybe that's not what's important to me right now.
Belki de bu çöp gerçekten çöp değildir!
Maybe this garbage isn't really garbage!
Şöyle bir baktım ve kendime ; "Manzara çok güzel belki de bu kaya parçası, o kadar kötü değildir, ha?"
And I looked out and I said, "You know, a view this beautiful, maybe this rock ain't so bad, huh?"
- Belki de sorunlu değildir.
Maybe he's not Troubled.
Belki de Reed değildir.
Maybe it's not Reed.
Peki, Belki Beaudry'leri kendi safımıza çekmek için çok geç değildir.
- Well, maybe it's not too late to get the Beaudrys over to our side.
Bak dostum, belki de Kate'in kazanmasına izin vermen o kadar da kötü bir fikir değildir. Yani... Hayır.
Look, man, maybe it's not such a bad thing if we just let Kate win this thing.
Belki de çok çocuk sahibi olmak o kadar da kötü değildir.
Maybe there's no such thing as too many kids.
Belki de şu anda onu Bluebonnet Çiftliğine göndermek pek iyi bir fikir değildir.
Try impossible. Maybe sending her back to Bluebonnet right now isn't the best idea.
Belki de kesin bir ipucu değildir.
'Not a decisive clue perhaps.
Belki umurlarında değildir.
Maybe they don't care.
Belki de değildir, neyse işte.
Or maybe not, I don't know.
Artie yeterince paranoyak değildir belki de.
Maybe Artie isn't paranoid enough.
Uyuşturucunun etkisindeyim ve belki de bu iyi bir fikir değildir.
Well, I'm high on drugs and maybe this isn't a good idea.
Belki hepsi onun kanı değildir.
Maybe it's not all his.
Belki de değildir.
Maybe not.
Belki göbeği zırhlı değildir.
Maybe its underbelly isn't armoured.
Tamam, sanırım, artılarını eksilerini tarttığında, belki de şu an, çocuk yapmamız için uygun zaman değildir.
Well, I guess, when you weigh the pros and cons, maybe it doesn't make sense for us to have a kid right now.
Belki de bu tek seçenek değildir.
Well, maybe that's not the only option.
Belki de demek istediğiniz şey bu değildir.
Maybe that's not what you meant.
değildir 62
belki 3654
belki de 1259
belki bir gün 64
belki de öyle 45
belki daha sonra 97
belkide 50
belki sen 32
belki değil 57
belki mi 36
belki 3654
belki de 1259
belki bir gün 64
belki de öyle 45
belki daha sonra 97
belkide 50
belki sen 32
belki değil 57
belki mi 36
belki sonra 108
belki de hayır 17
belki biraz 51
belki başka zaman 69
belki ben 27
belki bir dahaki sefere 27
belki bu 38
belki de ben 23
belki biz 32
belki o 36
belki de hayır 17
belki biraz 51
belki başka zaman 69
belki ben 27
belki bir dahaki sefere 27
belki bu 38
belki de ben 23
belki biz 32
belki o 36