Bir fincan çay traduction Anglais
914 traduction parallèle
Otur ve rahatına bak. Sana bir fincan çay getireyim.
Now you sit down, make yourself easy, and I'll brew you a cup of tea.
Memur bey, bir fincan çay getireyim mi?
Officer, can I bring her a cup of tea?
Sana bir fincan çay yapayım.
Let me make you a cup of tea.
- Bir fincan çay?
- A cup of tea?
Tek istediğim bir fincan çay ile sandviç.
All I want is a cup of tea and a sandwich.
Bir fincan çay, lütfen.
- A pot of tea, please.
Bir fincan çay, lütfen.
- No. Yes. A cup of tea, please.
Bayan bir fincan çay ve çorba yok.
One tea and no soup for the lady.
Bir fincan çay?
A cup of tea?
Bir fincan çay içebileceğim bir yer var mı buralarda?
Is there a place here where I can get a cup of tea?
Bir fincan çay da alabilir miyim?
Could you extend it to a cup of tea?
Lütfen bir şey iç en azından bir fincan çay.
Now please have something, at least a cup of tea.
Yanında da bir fincan çay ister misiniz?
And a nice cup of tea as well, sir, huh?
Bir fincan çay daha ister misiniz hanımefendi?
Another cup of tea, my lady?
Bir fincan çay alır mıydınız Bay Rafferty?
Would you have a cup of tea, Mr. Rafferty?
Bir fincan çay içip o sabah Boots'tan aldığım kitabı okuyordum.
I was having a cup of tea... and reading a book that I'd got that morning from Boots.
Bir fincan çay içmeye karar verdim.
I decided to go in for a cup of tea.
Onu dünyaya getiren bendim ve onu bu dünyada... Sana bir fincan çay hazırlayayım.
I brought her into the world, and it seems hard that I was the one to- - l'll fix you a nice, hot cup of tea.
- Bir fincan çay iyi olur.
- I could do with a cup.
- Belki bir fincan çay?
- Maybe just a cup of tea?
Önce bir fincan çay içmeye ne dersin?
On, come on, how about some tea?
Bir fincan çay içecek zamanımız var.
There's time for a cup of tea.
Bir fincan çay ve bir doz zehir.
- A drink of tea, is it? And a dose of poison.
Ha bir fincan kahve, ha bir fincan çay.
Coffee is just like tea.
Bir fincan çay hazırlamak için çok pratik.
Handy for getting a cup of tea.
- Buradayım. Bana bir fincan çay getirir misin?
Bring me a nice, hot cup of tea.
Bir fincan çay iyi olurdu.
I'd like a cup of tea.
Gücenmediğimi göstermek için sana bir fincan çay daha yapacağım.
And just to show you there's no hard feelings, I'll make you another cup of tea.
Bir fincan çay için, cine duyduğum heyecandan daha fazlasını duyuyorsun.
You carry on more over a cup of tea than I do over a glass of gin.
- Bir fincan çay içmelisin.
- You must have a cup of tea.
- Bir fincan çay içmelisin.
The tea. - You must have a cup of tea.
İçeri gel ve bir fincan çay iç.
Go in and have a cup of tea.
Zavallı genç adama bir fincan çay ikram etsem iyi olacak.
I'd better give the poor young man a cup of tea.
Hızlı bir fincan çay alayım.
I'll just have a quick cup of tea.
Bir fincan çay ile söz verdiğin şu güzel salatalıklı sandviçlerden bir tane alacağım.
And now I'll have a cup of tea and one of those... nice cucumber sandwiches you promised me.
- Bir fincan çay içelim mi?
I'd love to, but I'm late.
Bana bir fincan çay ver.
Give me a cup of tea.
Bir fincan çay ikram etsem? Wong çayı yaparken, tıpkı bir kadın gibi içine sevgisini de koymuş.
Wong fixed it with all the loving care of a wife.
Bir fincan çay ister miydiniz?
Would you like a cup of tea?
Düşündüm ki uzun süredir buradasınız, bir fincan çay iyi gelir.
I figured you'd been up here for such a time, maybe a cup of tea would taste good.
Eğer o bir otelse konforlu yatağı olan bir oda tutacağım yumurta, pastırma ve sadece bir tarafı biraz kızarmış tost ve bir fincan çay sipariş...
And if it's a hotel... I'm going to get a room with a nice comfortable bed... order up eggs and bacon, toast, lightly browned on one side only... and a pot of tea, no tea bags -
Bir fincan çay içer miydiniz?
I expect you'd like a cup of tea, wouldn't you?
Oh, bir fincan çay için can atıyorum.
Oh, I'm dying for a cup of tea.
Bana bir fincan çay getirir misin, sevgilim?
Will you get me a cup of tea, darling?
Belki bir fincan çay istersin canım.
Perhaps you'd like a cup of tea, dear.
Onu ben bir çay fincanında buldum.
Why, child, I found him in a teacup.
Bir fincan çay lütfen.
A cup of tea, please.
Bir fincan çay ister misin?
Do you want some tea?
- Size bir fincan daha çay koyayım.
Of course, it will. Let me give you another cup of tea.
Paltonu temizleyebilir ve güzel bir fincan sıcak çay ikram edebilirim.
I could clean your coat and give you a nice hot cup of tea.
Hizmetçim size bir fincan sıcak çay ayarlayabilir.
My housekeeper can fix you a cup of hot tea.
bir fincan kahve 36
çay içer misin 17
çay hazır 26
çay ister misin 76
çaylak 57
çay ister misiniz 28
çay alır mısınız 21
çayınız 23
çay mı 42
bir fikir 16
çay içer misin 17
çay hazır 26
çay ister misin 76
çaylak 57
çay ister misiniz 28
çay alır mısınız 21
çayınız 23
çay mı 42
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fikrim var 616
bir felaket 20
bir fikrim yok 77
bir film 23
bir fransız 16
bir fikrin var mı 84
bir fikriniz var mı 26
bir fare 26
bir fikrim var 616
bir felaket 20
bir fikrim yok 77
bir film 23
bir fransız 16
bir fikrin var mı 84
bir fikriniz var mı 26