Bu intihar traduction Anglais
1,830 traduction parallèle
Bu intihar, başımıza iş açar.
In suicide, the parquet come. That sucks.
Oysa biliyorum bu intihar etmek olacak.
Whereas I know it will be suicide.
Bu intihar, Jack.
A suicide play, Jack.
Bu intihar.
This is suicide.
- Bu intihar!
- That's suicide!
Ama tek yazabildiği bu intihar mektubu oldu.
But all he wrote was this suicide note
Bu intihar olur.
That's suicide.
- Fakat bu intihar olur, efendim.
- But it's a suicide mission, sir.
Bu intihar etmek gibi birşey. Fikrini son anda mı değiştirdin?
I feel like I did a suicide and change my mind at the last minute.
Eğer Joe kendini öldürdüyse, seni temenni ederim ki bu intihar değildir.
If Joe killed himself, I promise you it wasn't suicide.
Bu intihar demek.
That's suicide.
Bu intihar.
That's suicide.
Bu intihar etmek demek fakat kutuyu bana verirsen ben de Jennsen için bir hazine haritası çizerim.
Well, it's suicide, but if you hand me the box, I'll draw a treasure map for Jennsen.
Tamam dinle. Ya bu intiharlar, intihar değilse?
Okay, listen... what if these suicides...
Bu intihar olayı beklediğimden de karışık çıktı. Dolayısıyla, Siz kiliseleri bensiz gezip harika resimler çekebilirseniz sizinle saat 3 gibi buluşabileceğimden eminim.
This suicide has turned out to be a lot more complicated than I'd expected, so if y'all could just keep looking without me and take real good pictures,
Bu intihar değil.
It wasn't a suicide
Bu bir intihar.
It's a suicide.
James, bu bir intihar dostum.
James, this is suicide, man.
Eğer onun peşinden giderseniz bu bir intihar olur.
You go after him now, and it's suicide.
İntihar eden birinin kendisini bu şekilde asması imkansız.
There's no way someone commit suicide by hanging herself like that
Cinayet yönetmeliğinde bu bir öldürme davasıdır, intihar davası değildir.
Homicide ruled this as a murder case not a suicide case
- Bu bir intihar görevi!
- This is a fuckin'suicide mission!
İntihar ettiğini ve bu trajik ölümün sizi çok derinden etkilediğini söyledi.
And that the tragic nature of her death has marked you deeply.
Bayan Restarick bu akşam banyoya girdiğinde, Bayan Cary bunu Norma'nın annesi gibi intihar ettiğini kanıtlayacak bir fırsat olarak gördü.
When Mademoiselle Restarick drew her bath this evening, Mademoiselle Cary saw this as the opportunity irresistible of replicating the circumstances of the suicide of her mother.
Bu amacına ulaşmak için de Bay Orwell'in onu Dadı Seagram'ın da kaldığı binaya yerleştirmesini sağladın. Bayan Seagram'ın sadece varlığı bile annesinin intiharından duyduğu suçluluğu unutturmayacaktı ona.
And in order to achieve this end you had Monsieur Orwell install her in the building of apartments that also housed Nanny Seagram - a woman whose very presence would remind her of the guilt she felt over the suicide of her mother.
Önceki saldırıları yapanlar intihar bombacılarıydı, ama bu Radyo alıcısıyla yapılmış gibi.
Except all the other attacks were suicide bombers, and this looks like it's from an RF Receiver, hmm?
Bu yüzden mi intihar etmek istiyorsun, Michael?
Is that why you wanna kill yourself, Michael?
İntihar görevinde bu masumu da yanında mı götüreceksin?
Are you gonna take this innocent with you on your suicide mission?
Ne de olsa, bu bir intihar notu.
This is a suicide note, after all.
Bu intihar planı, Jack.
That's a suicide play, Jack.
Bu konuyu ciddi ciddi tartıştığımıza inanamıyorum ama cennette çörek olsa bile intihar edenlerin cehenneme gideceğine inanılır.
- Right. - Well, A, even if they do have donuts in heaven, and I can't believe I'm actually discussing these issues seriously, what about B, which is the fact that most people don't believe suicides go to heaven, they go to hell?
Gerçekten istediği bu olsa Jeff'in intihar etmesini önlemezdim.
I wouldn't stop Jeff from killing himself, if that's truly what he wanted to do.
Polise göre bu bir intihar.
According to the police, it was suicide.
Bu bir intihar görevi.
That's a suicide mission.
Midori babasını ve bu süreçte seni üzmek için intihar etti.
Midori committed suicide to upset her father and you along the way too.
İntihar aklımdan geçerse, bu fotoğrafa bakmamı,... ve ölü bedenimi gördüğünüzde bu gülen yüzlere ne olacağını düşünmemi söyledi.
Told me to see it if a suicidal thought crossed my mind and imagine what'd happen to your smiles when you see my dead body
Bu senin intihar notun.
Your suicide note.
Bu toplu intihar, eski Maya şehri Tikal'deki bir belgesel ekibi tarafından ortaya çıkarıldı.
This mass suicide was actually discovered by a documentary crew... here in the ancient Mayan city of Tikal.
Hayır, intihar olur bu.
- No, that would be suicide.
Bu bir intihar görevi.
Sounds like a suicide mission.
Bu trajik olay kimseden yardım istemesini bilemeyen stres yüklü bir öğrencinin intiharıyla ilgili.
The tragic suicide appears to be a case of a stressed-out student who didn't know how to ask for help.
Bu, son aylardaki 2. intihar.
It's the second suicide in a couple of months.
Bu arada, Hollywood bölümünden iki devriye memuru, geçen Pazar bir intihar olayı bildirdi.
Meanwhile, two patrol officers from the Hollywood Division wrote up a suicide last Sunday.
- İkincisi, bu bir intihar değil.
- Second, it's not a suicide.
Bu ölüm olayına intihar gibi davranmaya devam edersek, hayat herkes için daha güzel olur.
It will make life easier for everyone if we continue to treat this death as a suicide.
Ben sadece onun intiharını araştırıyorum ama eşyaları ortada yokken bu iş biraz zor oluyor Bayan Crawford.
I'm just investigating his suicide, Ms. Crawford, which has been made much more difficult because his belongings are missing.
- Bu bir intihar.
- This is suicide.
Bu akşamın konusu intihar. Akla hemen şu soru geliyor :
Tonight's topic is suicide, with the implicit question...
"Neden intihar ederler?" Sorunuz bu muydu?
"Why do they do it?" That's your question?
Hayır, yemeyecektir, çünkü gelmiyorum. Bu resmen intihar.
No, she won't,'cause I'm not going in there, it's suicide.
İntihar olasılığını bu yüzden eledik.
That's why we've ruled out suicide.