Böyle bir durumda traduction Anglais
1,055 traduction parallèle
Bence, Teksaslılar böyle bir durumda, asla bizi bırakmazdı.
I was thinking these Texicans wasn't as neighbourly as they might be.
Çünkü Nazi Almanya'sında böyle bir durumda insanların yüzüne... bakabilmeleri mümkün olmaz.
Because in Nazi Germany, he'd lose face. I've fought these people before.
Böyle bir durumda, ona yardımcı olacağından... hiç kuşkum yok.
In such circumstances, I have no doubt... you will be helping him.
Böyle bir durumda benim de bazı haklarım var.
I've got some rights in a situation like this.
- Böyle bir durumda nasıl yiyebilirim ki?
- How can I eat at a time like this?
- Böyle bir durumda konyak en iyisidir.
- Brandy is best in these cases.
Böyle bir durumda tüm gerçekler elde olmadan karar vermek için beklerdim.
I'd hold off judgement on a thing like that until the facts are in.
Böyle bir durumda neler yapabileceği belli olmaz.
No telling what he might do in a fit of despondency.
Robbo, Koca Jim'in başına bir şey gelebileceğini böyle bir durumda şerifin koruma isteyip istemediğini sormuştu.
Robbo said something would happen to Big Jim and asked the sheriff if he wanted protection.
Bay Savage, böyle bir durumda en ufak bir yardıma bile minnettar oluruz.
Well, in a case like this, Mr Savage, we are grateful for small mercies.
Selefleriniz böyle bir durumda hastaneye giderdi.
Your predecessors would go to the clinic.
Böyle bir durumda oldukça pişman olmalısın.
With such a consequence You're in a sorry state
Böyle bir durumda yıldızlara bakarak yönümüzü belirleyebiliriz.
I can navigate by the stars.
Unutma, böyle bir durumda dürüstçe, davran : yalan söyle.
Remember now, in a situation like this, always do the honest thing, lie.
Yani demek istediğim böyle bir durumda parasal şeyler düşünmek doğru değil.
No! What I mean to say is that it seems so commercial to think of money at a time like this.
Son kez yine böyle bir durumda olduğumda... Adamlarım döğüşürken, Ben uzanıp sarhoş oldum.
The last time I was in a position like this... while my men fought, I lay dead drunk.
Bir yerlerde çocukların yoksa böyle bir durumda bir babanın ne hissedeceğini bilemezsin.
Unless you've got kids of your own somewhere how could you know how a father feels in this situation?
Böyle bir durumda asla.
In this situation, never.
Böyle bir durumda ne yapılır, adet nedir?
So, and what's the practice in such a case?
Böyle bir durumda, şöyle yaparsanız, görüyor musunuz?
In a situation like that, you do this, you see?
Böyle bir arabayı böyle bir durumda bırakan birini düşünebiliyor musun?
Can you imagine somebody leaving a car like that in a situation like this?
Böyle bir durumda herkes gergin olur.
A situation like this gets everyone on edge.
- Böyle bir durumda buna ben karar veririm.
- In this case, I decide.
Böyle bir durumda son sözü annen söyler ve O da bizimle hemfikir.
In this case, your mother has the last word and she agrees with us.
Böyle bir durumda yarışmanın ne amacı var ki?
What's the point of even racing?
Anladığım kadarıyla inatçı, yaşlı denizcimiz devam etmek istiyor. Fakat doktor hayır diyor. Ve böyle bir durumda doktorun sözü kanundur.
And I understand that Harry, crusty old salt that he is, wanted to stay on in the marathon, but the doc says "no," and when it comes to something like this, the doctor's word is law.
Böyle bir durumda, hareket halinde olmayan gemi parçalanıp bir karton gibi ezilebilir.
At such a time, a ship which can't keep moving... can be caught and crushed like a cardboard carton.
Böyle bir durumda illâ ki biri kırılır Hal.
In a situation like this, somebody has to get hurt.
Böyle bir durumda kalmak istemiyorum.
I don't like being put in that position.
Doğru, fakat böyle bir durumda, kim açık bir biçimde düşünürki?
That's true, but in a situation like that, who thinks clearly?
Böyle bir durumda kendisine 50.000 $ nakit olarak ödenir.
In return for which, she will receive a cash payment of $ 50,000.
Şey, bilirsiniz, herkes böyle bir durumda telaşlanır.
Well, you know, everybody gets uptight in a situation like that.
Böyle bir durumda çok önemlidir.
That's important in a negotiation.
Ve, böyle bir durumda, kurtulmayı başarabileceğinden emin değilim.
And I'm not so sure you can survive it.
Ama sizin böyle bir durumda... makyajı düşünmenizi çok garip buluyorum.
But I find it most peculiar... you would even discuss makeup.
Böyle bir durumda bizimle bağlantıya geçeceğinizi umuyorum.
In that case, I hope you will try to get in touch with us.
Böyle bir durumda sessiz kalmak ki, bu bir baş sayfa hikayesidir yalnızca kötü sonuçlar üretebilir.
To keep silent in such a case - this is a front-page story - could only have bad implications.
Böyle bir durumda, Komutan'a gerekli yetkiyi veriyor.
'It empowers the Commander to act in a situation like this.'
Bir başkanla bir kabile şefi arasındaki fark... ... böyle bir durumda ortaya çıkıyor. Başkan, sırası gelmeden harekete geçmesini biliyor.
The difference between a President and a chief in a situation like this is a President knows enough to retaliate before it's his turn.
Böyle bir durumda bile biraz yüreklilik göstermez misin sen?
Couldn't you show a little spirit at a moment like this?
- böyle bir durumda... beni ararsın.
- in that case... you call me.
Bizi böyle bir durumda nasıl bırakabilirler?
How could they leave us like this? How could they?
Doğrusu basının böyle taraf tuttuğu bir durumda olaya ilgisiz kalınmasını doğru bulmuyorum.
When the press take this kind of attitude We can't go on ignoring
Bir gün ben de böyle zor bir durumda kalırsam, aynısını kendime kullanabilirim.
In a pinch I have been known to use it myself.
Böyle bir acil durumda anlaşılabilir.
It's understandable in an emergency like this.
Bu durumda, sosyalist bir stratejinin başlıca sorunu, bundan böyle kitlesel devrimci eylemi mümkün kılan burjuvaziyle güç savaşına girilip kazanılabilecek nesnel ve öznel koşulların yaratılmasıdır. "
So the main problem for socialist tactics is how to create the objective and subjective conditions which make a mass revolutionary action possible and which render the use of force against the bourgeoisie feasible.
Hayır! Böyle ciddi bir durumda seni asla yalnız bırakmayacağım.
No, I'm not leaving you.
Sonrasında, Yahudilere ilgi duymaya başladım. Sanırım böyle bir durumda bu tartışmalı veriler imkânsızdır.
The fact that the French government agreed to turn in French nationals, and even people to whom France had traditionally granted asylum, proves that the government wasn't worthy of its country, and of all that we loved and respected about France.
Bu durumda haklı olarak "böyle bir şey bizi açıktan ya da gizliden bir saldırıya açık bırakıyor ve bu saldırı başarıya ulaştığı takdirde tamamen savunmasız kalıyoruz" diye düşünebilirsiniz.
You may rightfully say that this leaves us wide open to an attack frontally and subversively and if that attack were successful it would in effect leave us defenseless.
Seni böyle rezil bir durumda görmek için geldim
I've come back to see you take off your clothes
Homo Sapiens'lerin, düşman tehdidi altında böyle savunmasız bir durumda uzun süre kalabilmeleri çok şaşırtıcı.
It's astonishing that Homo sapiens spends so much time in this vulnerable condition, at the mercy of its enemies.
böyle bir şey yok 21
böyle bir şey olmayacak 25
böyle bir şey 44
böyle bir şey olamaz 25
böyle bir yerde 16
böyle bir zamanda 26
böyle bir şey olmadı 17
böyle bir şeyi nasıl söylersin 18
böyle 531
boyle 17
böyle bir şey olmayacak 25
böyle bir şey 44
böyle bir şey olamaz 25
böyle bir yerde 16
böyle bir zamanda 26
böyle bir şey olmadı 17
böyle bir şeyi nasıl söylersin 18
böyle 531
boyle 17
böyle iyi 244
böyle olmaz 92
böylece 530
böyle devam et 79
böyle yapma 93
böyle şeyler söyleme 28
böylelikle 44
böyle konuşma 236
böyle olsun istememiştim 16
böyle gelin 49
böyle olmaz 92
böylece 530
böyle devam et 79
böyle yapma 93
böyle şeyler söyleme 28
böylelikle 44
böyle konuşma 236
böyle olsun istememiştim 16
böyle gelin 49
böyle iyiyim 107
böyle mi 243
böylesi 17
böyle işte 52
böyle şeyler 30
böyle olsun istemedim 34
böyle söyleme 179
böyle gel 42
böyle değil 53
böyle mi düşünüyorsun 72
böyle mi 243
böylesi 17
böyle işte 52
böyle şeyler 30
böyle olsun istemedim 34
böyle söyleme 179
böyle gel 42
böyle değil 53
böyle mi düşünüyorsun 72