English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ H ] / Hastalık

Hastalık traduction Anglais

9,089 traduction parallèle
İyi ki sevgili değiliz çünkü "sarılık" ölümcül bir hastalık.
Thank God we're not together, because that is a deadly liver condition.
Bu uzun süren bir hastalık mı?
Yeah? - Is this a disease that you've had long?
Hastalık olsa neyse ama cinayet?
Disease is one thing, but... murder?
Belli ki iştahını da kaybetmiş çünkü midesi yarı yarıya küçülmüş. Önce hastalık yüzünden olduğunu düşünmüşsünüz.
And she clearly lost her appetite, because her stomach shrunk to half its size.
Psikiyatrik anlamda bir hastalık geçmişi var mı?
Has she ever undergone psychiatric evaluations?
Tüm bu çocukların beyninde farklı bir hastalık var.
All these kids... they have another malady in their brain.
Bu hastalık bulaşıcı değildir.
The illness is not contagious.
1. dereceden kuzenlerin doğum kusuru veya kalıtsal hastalık riski olmadan çocuk sahibi olabildiklerini biliyor muydunuz?
Did you know that first cousins can have children without great risk of birth defect or genetic disease?
Sesler duyarsanız, onlar sizleri güvende tutmaya çalışan hastalık kapmamış arabuluculardır.
So if you hear voices, these are uninfected peacekeepers who are there to keep you secure.
Son 72 saat içinde hastalık belirtisi gösteren biriyle fiziksel temas kurdunuz...
In the past 72 hours, have you had any physical contact - with a person who exhibited...
- Hastalık kapmadım ben.
- I'm not infected.
Bu hastalıkla savaşmanın en kötü yanı onun da sana karşılık vermesi.
That's one of the more difficult things about fighting it fights back.
Jon eskiden Hastalık Kontrol Merkezi'nde çalışıyordu.
Jon used to work for the Centers for Disease Control.
Yakın bir arkadaşımı bu hastalık yüzünden kaybettim.
I lost a good friend to this thing.
Önce sadece birkaç münferit hastalık olarak lanse ettiler.
I mean, one day, they're talking about a few isolated cases of this crazy flu.
Hastalık Kontrol Merkezi'nin gizli mesajları.
Classified burst transmission from the CDC.
Eğer Hastalık Kontrol laboratuvarlarından birindeyseniz ve sesimi duyuyorsanız...
If you are hearing the sound of my voice and are located in any of the labs listed on the CDC...
Ben hastalık.
I am disease.
Erkek arkadaşım Phillipe bana cinsel hastalık bulaştırdı.
My boyfriend Phillipe gave me an STD.
Beynimde hastalık var sonuçta.
I got a brain disease.
- Otoimmün bir hastalık.
- It's an autoimmune disease.
Kafandaki hastalık seni kuruntulu biri yapmış.
That sickness in your head has made you delusional.
Yalanın bir hastalık gibi hızlıca yayılıyor.
Your lie has spread like the plague.
Otoriteye karşı gelme, hastalık seviyesinde depresyon öfke patlamaları.
"Anti-authority disorder, clinical depression, violent outbursts."
Hastalık beni de öldürmeden son birkaç ayı beraber geçirmek istedik.
We just want the next few months together before... Before it kills me, too.
Her ne kadar hastalıklı derecede huysuz bir eş ve çığlık atan çocuklar yüzünden uzun günler ve uykusuz geceler geçirsem de kendimi kitaba adayacağım.
And I will rededicate myself to the book, despite the fact that that means long days and sleepless nights, since I don't sleep anyways with my screaming kids and morbidly grumpy wife.
Bu bir hastalık ama son üç haftadır daha iyiyim.
I mean, it's a sickness, but I've been better the last three weeks.
Oyuncak hayvan ve cinsel yolla bulaşan hastalık koleksiyonuna ne diyeceksin?
What about your collection of beanie babies and STDs?
Bir hastalık dedikodusu var.
( horemheb ) there's talk of an illness.
Yokluğunda, hastalık Teb'e komple yayıldı.
In your absence, it has spread throughout thebes.
Hastalık bakımları memurlara, yüksek mevkidekilere ve zenginlere yetiyor.
This disease cares little for uniform, position, or wealth.
Hastalık belirtisi gösterenleri Karantinaya alın.
Quarantine any who show symptoms.
Benimkisi bu hastalık tarafından zayıflatılmışken.
While mine is weakened by this illness.
- Hastalık şehirlere bulaşıyor.
Disease plagues the cities.
Beni bayıltan hastalık değil.
It's not the illness that makes me faint.
Hastalık yayılmaya devam ettikçe askerleri de zayıflamaya devam edecek.
And as the illness continues to spread, It will further weaken their ranks,
Bu hastalık Teb'e nüfuz ederse güneye ve Mısırdaki her yere ulaşır.
If this illness passes through thebes, It will reach the north and every city in egypt.
Hastalık, bu duvarın içindeki setler gibi büyüyor.
This sickness grows like a dam within those walls.
Hastalık çok can aldı.
the disease took so many.
Hastalıktan çok acı çektik ve bu doğrudur ama Mitanni kuraklık ve açlıktan dolayı çok daha kötüsünü çekmiştir.
We have suffered from illness, that much is true, But the mitanni have suffered worse From drought and starvation.
- Ned. Şehir şehir gezip virüsün yayılmasını bekliyoruz. Sonra da bizim gibi hastalık kapmayan insanları ayıklıyoruz.
- Ned. - ‭ Running from town to town, waiting for people to get the virus, and then picking through survivors looking for punters like us.
Yani bu kimyasal bir dengesizlik, hastalık ve... - Utanman gerekmeyen bir şey, değil mi?
I mean, it's a chemical imbalance, an illness, it's not something that I have to be...
Lucifer ile Habil'i öldürmek için anlaşma yaptığımda dünyaya bir hastalık yaydım.
When I made my bargain with Lucifer, killed Abel,
Ama kurtulmayı başardım ve şu an sahip olduğum hastalık...
But I managed to pull through and it's an illness I have and...
Bana hastalık izni aldırdınız, unuttunuz mu?
You made me call in sick, remember?
Çiçek hastalığının kuluçka dönemi hakkındaki kısmı yeterince tahrik edici buldun mu?
Did you find the part about the variola incubation periods stimulating enough?
Modern dünyanın bundan çıkaracağı sonuç, hastalığın ilerlemeye başlaması ile müdahale aşaması arasındaki zamanın oldukça kısa olduğudur.
But the lesson is that in our modern world, the time between the small spark of a disease and our barn burning down is very short.
Amerikan yerlilerinin başından geçen onca şeyden sonra topraklarının elinden alınması, çiçek hastalığının perişan etmesi televizyonda yerlileri Meksikalıların oynamasını izlemek zorunda kalmaları şimdi bir de hâlâ bu saçmalık var.
After everything Native Americans have been through... Robbed of their land, ravaged by smallpox, forced to watch Mexicans play them on TV... And now still with this nonsense.
Hastalığın ilk belirtisi kemik kırıklarıdır.
The first manifestation of the disease is the broken bones.
sadece bu hastalığın derin bir nostaljiden, yanımda olmamandan kaynaklandığını umup, bu karanlık duygulardan dolayı beni affetmen için yalvarabilirim.
I can only hope that this disease is caused by the deep nostalgia of not having you beside me, and I beg you to forgive me for expressing these dark feelings.
Bildiğim, Conrad'un tutuklanmasından kısa bir süre sonra Teddy'nin hastalığı giderek kötüleşti.
Well, all I know is that shortly after Conrad's arrest,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]