English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ H ] / Hayat

Hayat traduction Anglais

241,293 traduction parallèle
Durumu hakkında konuşmam özel hayatına müdahale etmek olur.
Yeah, and me talking about how it went Would be an invasion of her privacy.
Hayatını mahvetmekten çok korkuyorum.
I'm terrified I'm gonna mess her up.
Hayatını mahvedeceğimi biliyorum.
I mean, of course I'm gonna mess her up.
Doktorların sosyal hayatı olmaz.
Doctor. No social life.
Bu bebeğin hayatını kurtardın diyecektim.
Actually, I was going to say That you saved that baby's life.
Hayatımın her günü onu düşünüyorum.
I think of her every day of my life.
Ben bütün hayatımı sana göre yaşadım!
I have built my entire life around you.
Hayatımı sana adadım!
I have dedicated my life to you.
Evet, Reis Jorgensen tanrıları mutlu etmek ve onurlandırmak için hayatını kurban etmeye hazır mısın?
So, Earl Jorgensen, are you ready to sacrifice your life to appease and honor the gods?
Hayatım boyunca beni ya manipüle ettin ya da aşağıladın.
Most of my life, you've either manipulated or humiliated me.
- Tanrı hayatın boyunca seni korusun ve gözetsin.
- May God save and protect you, all the days of your life.
Elveda hayatım.
Farewell, my heart, farewell.
Hayatımı hiçbir şey için tehlikeye atmayı seviyorum.
I love endangering my life for nothing.
Hey, hayatı yaşamak yanlış bir şey değil, değil mi?
Hey, there's nothing wrong with having a life, right?
Hayatım...
Aye, my life.
Takımdaki herkes zor bir hayat geçirdi.
- Everyone on the team's had it rough.
O benim hayatımı kurtardı.
He saved me.
Ama sana ölü olan biri olsan bile çekilecek bir hayat var demiştim.
But I told you even in death there is life to be drawn.
Zor bir hayat geçirmiş birçok insan var.
There are a lot of people who've been handed a rough life.
Hayatımda gördüğüm en güzel şeydi.
Most beautiful thing that I'd ever seen.
- Hayat sihirli değildir Anne.
- Life is not magic, Anne.
Hepinize büyük bir teşekkür borçluyuz. Özellikle sevgili Anne'e. Hızlı bir şekilde harekete geçip hayatını riske attın.
We owe you all a great debt of thanks, especially dear Anne, risking your life for us and taking such quick action.
Hayatımın kalanı boyunca beni bir hastaneye kapatırsan seni hiç suçlamam.
If you want to send me to the hospital for the remainder of my days, I will completely understand!
Hayatımın en kötü günüydü.
Worst. Day. Ever.
- Merhaba hayatım.
Oh, hello, dear.
Gelecekte hatıran yalnız hayatımın üstünde yıldız gibi parlayacak.
In the years to come, your memory will shine like a star over my lonely life.
Çocuğun hayatını o kurtardı, bu kadar basit.
She saved that child's life, pure and simple.
Hayat böyle garip işte.
Life's funny... like that.
Öncelikle, hayatının istediğin herhangi bir döneminde evlenmeyi seçebilirsin. Bu doğru.
First : you can get married anytime in your life if you choose to do so.
Umarım hayatım boyunca görüşebiliriz.
You are an inspiration. And I hope I know you all my life.
O zamanlar istediği hayat oydu.
He had the life he wanted, then.
Birlikte uzun ve harikulade bir hayat yaşadık.
And we had a full and wonderful life together.
Vermen gereken karar sadece bu Anne. Hayatını pişmanlık duymadan yaşamak.
That's all you really have to decide, Anne, to live a life with no regrets.
Bu benim hayatım boyunca sahip olduğum, en çok sevdiğim şey.
- It is my very favourite thing that I have ever possessed in life.
Hayat sigortam ikinizi de uzun zaman idare eder.
My life insurance. It would hold you both in good stead.
Sanırım London'a alışık olduğu hayatı sağlamak zorunda olduğun için.
Suppose you do have to keep London in the manner to which she is accustomed, though.
Hayatımın geri kalanı boyunca saklanamam.
I can't just hide for the rest of my life.
Teknik olarak sadece onun hayatının geri kalanı boyunca saklanman gerek.
Well, technically, you only need to hide for the rest of his life.
Hayat sigortası poliçesi yok, emeklilik planı yok, şu an engelsiz bir şekilde yaşıyor.
No life insurance policy, no retirement plan, he lives unencumbered in the now.
Zengin bir hayat sürüyor, zenginliğe götürecek bir hayat değil.
He leads a rich life, not a life that will lead to riches.
Hayatı boyunca söyleyeceği tek kelime.
For the rest of his life,
- O an sona eren hayatı boyunca.
A life that was now ending.
Hodor hayatı boyunca kaderinde küçük arkadaşını kurtarmak olduğunu biliyormuş.
Hodor knew his whole life That his destiny was to save his little friend.
- Hayat kurtarıcısı.
- Oh, lifesaver.
Ne yani, hayatım boyunca yalnız olacağımı mı düşündün?
What, so... You thought I was going to be alone for the rest of my life?
Annem bir eş bulamayacağımı düşünmüş eşim ise kendi hayatımı yürütemeyeceğimi düşünüyor.
So my mother thought I was incapable of finding a mate, and my mate thinks I'm incapable of running my own life.
Bütün hayatını değil!
Not your whole life!
O nasıl hayatınızın en kötü kavgasına dönüştü anlamadım.
I don't understand how that turns into the worst fight of your life.
- Bebekle hayat nasıl?
Hey, how's life with your baby?
Belki de hayatıma devam etmem için... buna gerek var.
It's probably... what I need to... move on.
Tüm hayatın boyunca onu takip etmen öğretildi.
You were taught to follow her your whole life.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]