Här traduction Anglais
487 traduction parallèle
Bu maymun da o yüzden har gür çıkarmaya kalktı.
This monkey tried to run over me about it!
Harıl harıl yeni bir kitap yazıyordu.
He'd been working very hard on a new book.
Har halükarda öğleden sonra telefon edersin değil mi?
You'll phone this afternoon, though, either way, won't you?
Tommy, babanın bizim için harıl harıl çalışması gerektiğini biliyorsun değil mi?
Mum, Pop don't want to lie, does he? Of course not
Har- -
Mustard, yes.
Ama, zamanında aptalca har vurup harman savurdum işte!
But I have been foolish, casting my pearls before...
Burayı sen har vurup harman savurasın diye kurmadım ben.
I didn't spend a lifetime building this thing up for you to fritter it away.
- Ha ha ha, güleyim bari.
Huh? Oh, hardy-har-har.
- Gül bari.
Hardy-har.
Ben mangırları har vurup harman savuran, sonrada bir don bir gömlek kalanlardan değilim..
I'm not one of those guys that gets some dough, squanders it and ends up losing his shirt.
"Ha-ha" kadar mı komik, "ha-ha-ha" kadar mı komik yoksa daha mı komik?
Are you talking about ha-ha funny or ha-ha-ha-ha funny or hardy-har-har funny?
Tamam, daha geniş oyarım.
All right. Har? a hole m?
Hemen hazırlıyorum.
- I? , har Ms. Shiva..
Lütfen ölme.
har? . Do not die.
Bunun anlamı har tarafta bir şeyler var.
It means that... things are abroad.
İyi yiyor, iyi uyuyorduk. Har vurup harman savuruyorduk.
We ate well, we slept late we had money to burn.
Har...
Uh, I've
Günde 24 saat harıl harıl çalıştım.
Ι've beavered away 24 hours a day.
Seter So Har bize zevkin bütünlüğünü yaratan,... on elementin derinliğini gösterir.
Seter So Har shows us the depth of the ten elements, creating integrity of taste.
Har vurup harman savurdum.
Ill got, ill spent.
Har annenin de edeceği gibi ben de merak ediyorum doğrusu.
That's my interest too. Just like any other good mother i know what is important.
Oğlumla uşağım har vurup harman savurmuş.
My son and my servant spend all at the university! What?
Bazı dostlar... Günışığı Eyaleti'nde verilecek küçük bir karşılama partisi için harıl harıl çalışıyorlar.
Some party or parties are busily preparing a little welcome committee in the Sunshine State.
Har saat dünyanın her yerine yeni çikolatalar gönderiliyor.
Every hour new shipments are sent around the globe.
Çocuklar, yağmurda harıl harıl çalışıyor musunuz?
Hey, guys, working hard in the rain?
Bu herifler gürültü çıkartıyor.
Har har har. The guy's a riot.
15 bin. O da anında Nevada'da har vurup harman savurdu. Kumarda tüketti.
Yeah, which he proceeded to gamble... and throw away in Nevada.
Evet, harcıyordu. Yapılması gerekeni yapıyordu, har vurup harman savuruyordu.
He spent his money... as carelessly as everybody's supposed to spend it.
Hayır.
- ♪ Ha har hee - No.
"Ha har hee" hatırlayamadığın kelimelerin yeni geçmez canım. #
"Ha har hee" doesn't make up for a lot of words you can't remember.
Sana bir müşteri buldum.
I got one for you, Har.
Beğenmedin mi, Har?
Don't you like them, Har?
Görüşürüz, Harry.
See you, Har.
Har hangi bir şüpheniz varsa yarın da basabiliriz.
If there's any doubt, we can run it tomorrow.
Har harf böyle okunuyor.
That's what it spells.
Bu resimleri Hollywood harırası satan dükkanlarda 10 dolara satın aldım.
I got these photos at a Hollywood memorabilia shop for ten bucks.
" Onların kolları harıl harıl çalıştı..
" Rolling up their sleeves, they got down to work.
Göster ¡ dek ¡ kizlarimiz har ¡ ka efend ¡ m.
It's an all-girl show, sir.
Kizlarimiz har ¡ ka.
It's an all-girl show.
Kizlarimizin göster ¡ s ¡ har ¡ ka.
It's an all-girl show.
Agaçlar ve ç ¡ çeklerle falan... b ¡ r arada olmak ne har ¡ kadir, deg ¡ I m ¡?
Isn't it wonderful to be with the trees and the flowers like that?
Har ¡ ka görünüyorsun.
You look terrific.
- Ne har ¡ ka, deg ¡ I m ¡?
- It's wonderful, isn't it?
Terz ¡ 1933'te ¡ flas etm ¡ s ve sonra... ¡ nt ¡ har etm ¡ s.
The tailor went out of business in 1933 and later took his own life.
Senin de şu an harıl harıl üzerinde çalıştığın kutulara bakıyordum.
I'm going through my boxes, and I knew you'd still be hard at it.
Bir sabah yerliler yine harıl harıl çalışırken,
One morning, while the Indios were all hard at it,
Hah hay.
Har-har.
Sadece o zaman sizi Kızıl Boğa'nın inine götürecek tüneli bulacaksınız, hah ha.
Only then will you find the tunnel that leads to the Red Bull's lair, har har.
Bilseydim istediğiniz şeyi söylerdim bayan. Ama ben bir kediyim ve bir kedi hiçbir zaman hiçbir şekilde direkt bir cevap vermez, ha har.
I would tell you what you want to know if I could, mum, but I be a cat, and no cat anywhere ever gave anyone a straight answer, har har.
Muhtemelen harıl harıl felaket bölgesiyle ilgileniyorlardır.
They'll be heavily engaged within the stricken area itself.
Karlı tepenin üzerindeki, eski çiftlik evinde harıl harıl yanan ateşin başında.
[Birds chirping ] [ Fozzie] There she is in the old farmhouse... On the snowy hill, nice and cozy by a roaring fire.
harvard 200
hart 48
harold 550
harrington 33
harding 39
harlem 90
harley 183
harriet 124
harikulade 158
harikaydı 604
hart 48
harold 550
harrington 33
harding 39
harlem 90
harley 183
harriet 124
harikulade 158
harikaydı 604
harikayım 109
haru 53
hartman 26
harika görünüyorsun 610
hartley 20
hari 22
harikalar 75
harikasınız 87
harkonnen 24
harika bir gün 57
haru 53
hartman 26
harika görünüyorsun 610
hartley 20
hari 22
harikalar 75
harikasınız 87
harkonnen 24
harika bir gün 57