I don traduction Anglais
803,858 traduction parallèle
- Sana katılmıyorum.
- I don't agree.
- Ben anlamıyorum.
- I don't.
Nerede kaldığını bilmiyorum, ama bu sabah kafeyi açarken buradaydı.
I don't know where she's staying, but she was here when we opened this morning.
Evet, meslektaş olduklarını sanmıyorum.
Yeah, I don't think they're colleagues.
Ekipman umurumda değil.
I don't care about the equipment.
- Bağlantıyı sevmedim. - Benle alakalı mı?
- I don't like the connection.
Bilmiyorum.
I don't know.
Bunun ne kadar tehlikeli olabileceğini size söylememe gerek yok.
I don't have to tell you how dangerous that can be.
O kıza zarar vermek istemiyorum ama sen ve şu izci şeref rozetin beni buna zorladınız ve artık başka seçeneğim yok.
I don't want to hurt that girl, but you and your pursuit of another Boy Scout honor badge have forced my hand, and now I have no choice.
Boş elleri hiç sevmem biliyorsun.
You know how much I don't like empty hands. Sorry, boss.
Ne yazık ki Propofol hakkında pek fazla şey bilmiyorum.
You know, unfortunately, I don't know much about Propofol.
- Bilmiyorum.
- I don't know.
Tamam, öncelikle Linda'yı tanımıyorum. Ama silahı bırakırsan bunu halledebiliriz.
Okay, first of all, I don't know any Linda, but if you put the gun away, I'm sure we can work this out.
Bunun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
I-I don't know anything about that.
Onlara işaret etmene ihtiyacım yok.
I don't need you pointing them out.
Bu kanla ilgili, kader uygun görürse Bugün kanımın döktüğü Ve bütün umutlarım halkım için kayboldu,
It's about blood, and if fate sees fit that my blood spills here today and that all hope is lost for my people, then I don't give a damn who ends up inside that bunker or if anyone does.
Yardımına ihtiyacım yok.
I don't need your help.
Bilmem.
I don't know.
Bilmem, senin için yeni bir tarz olabilir belki?
I don't know. This could be a new look for you.
Garen kardeşleri köşeye sıkıştırıp öylece dosyaları alabileceğimizi sanmıyorum.
I don't suppose we could just shove the Garen brothers in a closet and steal the documents.
Silahlı korumalarının bu durumdan pek hoşlanmayacaklarını söyleyebilirim.
Somehow, I don't think their armed guards would be too thrilled by that.
Bilemiyorum.
I don't know.
Anlayamadığım birşey var.
I just... I don't get it.
Babamdan nefret etmiyorum.
I don't hate my father.
İkiniz hakkında iyi şeyler hissetmiyorum.
I don't have good feelings about you.
Sandstorm ile bağlantıları varsa, onları uyarmalarını istemiyorum.
If he does have connections to Sandstorm, I don't want him tipping them off.
Seni bilmiyorum, ama ben etrafta oturup durmayacağım. Ve bırak bazı kaltaklar beni parçalasınlar.
I don't know about you, but I'm not gonna sit around and let some bitch take me down.
Nereye gittiklerini bilmiyorum.
I don't know where they went.
Üzgünüm daha güçlü bir şeyim yok.
Sorry I don't have anything stronger.
Sanmıyorum, Jane.
I don't think there is, Jane.
Böyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum.
I don't remember saying that.
Şu anda kendimi net hissetmiyorum.
I don't feel my sharpest right now.
Sahada olmanın benim için en iyi seçenek olduğunu düşünmüyorum.
I don't think being in the field is the best for me.
Henüz bilmiyorum.
I don't know yet.
Bekleyecek vaktim yok.
I don't have time to wait.
Daha başka gecikme istemiyorum.
I don't want any more delays.
Başka zaman olmayabilir, seninle birlikte ölmek istemiyorum.
There might not be another time, and I don't want to die with you thinking
Bilmiyorum, ama Shepherd Alt Komite'yi biliyordu.
I don't know, but Shepherd knew about the subcommittee.
Seni anlamıyorum.
I don't get you.
Ne yapacağını bilmiyorum.
I don't know what he'll do.
- Kabul ediyorum ve bugünlerde hiçbir konuda aynı fikirde değiliz. Yani, iyi bir tavsiye olmalı.
- I agree, and these days, we don't really agree on anything so, you know, it's gotta be good advice.
Tek istediğim öfke içinde yapma o işi.
All I ask is that you don't do it in anger.
Öyleyse seni şimdi niye öldürmüyorum?
So why don't I just kill you right... now?
"O kadar zamanımız yok, Patterson!" Biliyorum.
"We don't have that kind of time, Patterson." I know.
Buluşmaya gecikmek üzereyim, sarı ışıklara karşı nazik olma.
I'm late to a meeting, so don't get cute with the yellow lights.
Bu yüzden Doktor Sun'ı görmen için bu akşam sana bir randevu aldım, Lütfen, randevunu kaçırma.
So I booked an appointment for you tonight to see Dr. Sun, so, please, don't miss it.
Jane'i suçlama.
Don't blame Jane.
Endişelenme, benim kızgınlığım her ikinizede yeter
Don't worry. I've got enough for both of you.
Sadece şunu söylüyorum ki, her T'yi kesiştirip her I'yı noktalayamadığımız bir dünya var.
I'm just saying there is a world where we don't cross every T and dot every I.
Sandstorm, binayı kontrol ediyor olabilirler, ama burayı benim kadar iyi bilmiyorlar.
Sandstorm, they might be controlling the building, but they don't know it as well as I do.
Senin için endişeleniyorum, o yüzden bana dön.
I'm worried about you, so call me back.
dönüyor 123
dondurma 106
dönmüşsün 59
döneceğim 198
döndüğünde 18
dönecek 30
döndüğümde 48
dönüyoruz 28
donanma 44
döndük 21
dondurma 106
dönmüşsün 59
döneceğim 198
döndüğünde 18
dönecek 30
döndüğümde 48
dönüyoruz 28
donanma 44
döndük 21