Iyi değildi traduction Anglais
3,121 traduction parallèle
Ona söyleyecektim, fakat zamanlama iyi değildi.
I wanted to tell him, but I couldn't find the right moment.
Hayır, mahvettin.Yeterince iyi değildi, ne demek istediğimi anlıyor musun?
No, you smashed it. It wasn't tight, you know what I mean?
Annemin de fırınla arası pek iyi değildi. Sonra araba kullanırken kaybolmaya başladı. Sonra da gecenin bir yarısı evden çıkmalara başladı.
My mother used to have trouble with the stove, too, and then she started getting lost driving, and then she started leaving the house in the middle of the night.
Onun sadece... aklı pek yerinde iyi değildi.
He just wasn't right in the head, and everybody knew it.
Abraham var, ki onu harika buluyordum, ama bu gece pek de iyi değildi.
And then there's Abraham, who I think is great, but who was, you know, not very good tonight, not good at all.
Rakamlarla aramız iyi gerçekten iyi değildi.
We aren't really good with numbers.
Bence Grave Encounters o kadar iyi değildi.
I think I have this movie'Grave Encounters', lets skip.
Jeremiah o kadar da iyi değildi.
Jeremiah wasn't even that good.
Aramızda kalsın, senin için yeterince iyi değildi.
Well, between you and me, she was definitely not good enough for you.
Boş odası olan tek bi yer vardı ama iyi değildi. aynı... Portekizli bir aile için demir yolu arazisi gibiydi.
There was one place with a room free, but it was not great and it was like... there was right of way, through the room, for a Portuguese family.
Ayrıca, seks de o kadar iyi değildi.
And besides, the sex was not that good.
Hayır, hayır. Seks o kadar iyi değildi.
Oh no no, the sex was not that good.
Çok da iyi değildi zaten.
It was not good anyway.
"Bu son plağın kadar iyi değildi", yani, 206 00 : 16 : 59,558 - - 00 : 17 : 01,833 " daha büyük show yapmanı daha çok ışık olmasını
"That's not as good as your last record," you know,
Tabi benim kadar iyi değildi.
But he wasn't as good as I am.
Ali bugün pek iyi değildi.
Ali was... Not great today.
- Sahte falan değildi. - Çok da iyi değildi ayrıca.
And not a very good one.
İlişkimiz epeydir iyi değildi.
This hasn't been great for a while.
"İlişkimiz epeydir iyi değildi."
"This hasn't been great for a while."
Dişçi Derek bir yavşaktı ve senin için yeteri kadar iyi değildi.
Yeah, well, Derek the Dentist was a shmuck and he wasn't good enough for you.
Kamera ekipmanım pek de iyi değildi.
My camera equipment wasn't very good, actually.
Söylediğin gibi, delillerin hepsinin beni göstermesi iyi değildi.
Like you said, the facts were adding up and they weren't looking so good for me.
Muhakkak çok da iyi bir yolla değildi.
Not necessarily in a positive way.
Hayır, sırtım zaten pek iyi değildi daha önceden olan bir şey. Hayır. Ön gelen mi?
A "Prius-cyst-shun"?
Amacı iyi olması değildi bence.
I don't think nice was her intention.
Bu senin kendini daha iyi hissetmenle ilgili bir sey degildi.
This wasn't about finding a way to make you feel better.
- Senin suçun değildi Moz, kadın iyi.
It's not your fault, Moz. She's good.
Bence bu iyi bir fikir değildi, çocuklar.
I don't think this was a good idea, boys.
Evet, biliyorum "ben bunu hallederim" şimdiye kadar ki en iyi fikrim değildi.
Yeah, I know, "I've got this," was not my best idea ever.
Evet, bu, galiba annene açıklamak için en iyi zaman değil değildi.
Yeah, that probably wasn't the best time to come out to your mom.
İçeri girmesine izin vermek iyi bir fikir değildi.
- Their judgment was that it was- - wasn't a good idea to let'em in.
Kafam iyi falan değildi, tamam mı?
I was not bombed, okay?
Çok da iyi bir şaşırmak değildi tabii ama.
Mostly it's the bad kind of surprise, yeah, sure.
Onun kim olduğu konusunda iyi bir tanıtma değildi.
It wasn't a good representation of who she was.
Ama Barbara didinip iyi bir hayat elde ettikten sonra kendisinden yararlanılmasına izin verecek bir kız değildi.
But Barbra wasn't the kind of girl to claw her way into the good life and then be taken advantage of by the likes of you.
James Hunt'a bir keresinde, şu ana kadar sürdüğün en iyi araba neydi diye sorulduğunda cevap Ferrari ya da Porsche ya da bir süper araba değildi gücü olmayan, çok, çok ince lastiklere sahip bir Austin A35 kamyonetti.
James Hunt was once famously asked, what was the best car he'd ever driven and the answer was not a Ferrari or a Porsche or any supercar, it was his old Austin A35 van, which had virtually no power and very, very skinny tyres.
Shahir, dinle Ben düşünüyorum ki Tüm bu uyarıcı şeyi iyi bir fikir değildi.
Shahir, listen, I don't think this... this whole stimulating thing was a good idea, okay?
Sadece iyi bir adam değildi.
He wasn't just a good guy.
Ama tekerlekli sandalye sınırlamalarından dolayı pek iyi bir fikir değildi.
But a wheelchair is not the best idea, because of the obvious limitations.
İyi değildi.
It wasn't that good.
senin o yeri alman hiç iyi fikir degildi senin gözetiminde Ammu korumak istedim.
It wasn't for your good the idea that you'd get property if she becomes major, to protect Ammu safely in your custody.
"Bu önceki kadar iyi bir hit şarkı değildi."
"And That's not as Good as your Last hit."
Annemin etrafında hiçbir adamı istemezdim. Sanki kimse onun için yeterince iyi bir insan değildi.
I didn't want any men around my mom, it was like nobody was good enough for her.
Senin gibi iyi bir doktor olmak, hiç bir zaman benim kaderim değildi.
I was never destined to become a great doctor as you are.
Tuşlar sadece güvenlik amaçlı değildi ve Paul'un yöntemlerini herkesten iyi bilirim.
The keypad isn't the only countermeasure, and I know Paul's methods better than anyone.
- Pek de iyi bir zaman değildi.
Uh, not great.
Ölümümle sonuçlandığını düşünürsek kesinlikle en iyi performansım değildi.
That wasn't my finest performance, considering it ended in my death.
Buranın sahibi olan ailenin iyi bir şarap ürettikleri sürece kâr yapıp yapmamak umurlarında değildi.
The family that owned this place didn't care if they turned a profit, so long as they made a better bottle.
İyi değildi.
That wasn't good.
Çok iyi zamanlarım değildi.
Not my finest moment.
Hiç birimiz kimin arabasının daha iyi olduğu konusunda aynı fikirde değildi, bu yüzden biz de Louisiana halkının karar vermesini istedik.
Rut : None of us could agree on whose car was better, so we decided to let the people of the great state of Louisiana decide.
değildi 207
değildir 62
değildim 75
değildin 22
iyi değilim 99
iyi de 203
iyi deneme 76
iyi dinle 123
iyi dileklerimle 16
iyi dedin 60
değildir 62
değildim 75
değildin 22
iyi değilim 99
iyi de 203
iyi deneme 76
iyi dinle 123
iyi dileklerimle 16
iyi dedin 60
iyi düşün 86
iyi davran 17
iyi de neden 21
iyi değil 246
iyi değil mi 63
iyi dinleyin 52
iyi düşünmüşsün 27
iyi durumda 31
iyi değil misin 27
iyi değilsin 46
iyi davran 17
iyi de neden 21
iyi değil 246
iyi değil mi 63
iyi dinleyin 52
iyi düşünmüşsün 27
iyi durumda 31
iyi değil misin 27
iyi değilsin 46