Kaybetmek traduction Anglais
5,793 traduction parallèle
Şu anda onları kaybetmek istemiyorum.
I don't want to lose that now.
İşimi kaybetmek üzereyim.
I'm losing my job.
Velayeti kaybetmek bana müstahak.
I deserve to lose custody.
Bunu arkadaşımı kaybetmek olarak görmüyorum ve bir misafir odası kazanmak olarak da değil.
Um, I don't look at this as losing a friend so much as gaining a guest room.
Bir diğerini de kaybetmek çok üzücü.
What a pity it would be to lose another.
Bize dava açılabilir, ve, Ben... sadece... bu işi kaybetmek istemiyorum.
Uh, I mean, this could open us up to lawsuits, and, uh, I... I just... I just really don't want to lose the business.
İkisini birden kaybetmek?
To lose them both?
Ama kaybetmek zorunda kalacaksın fiyakalı şeylerı ve istediklerini veren insanları!
But you're gonna have to lose the fancy-schmancy stuff and give the people what they want!
Gerçekten babanızı kaybetmek çok acı verici.
Seriously, it can be really tough to lose your father.
Seni kaybetmek istemiyorum.
I don't want to lose you.
Ruh eşini kaybetmek katlanılmaz bir şey.
It's an unbearable thing to lose a soul mate.
Bir diğerini daha kaybetmek çok üzücü.
What a pity it would be to lose another.
Evladını kaybetmek bir anne ve baba için en zor şey.
Facing the loss of a child is about the worst thing a parent can go through.
Ona karşı kaybetmek istemiyordun.
You didn't want to lose to him.
Her şeyini teker teker kaybetmek nasılmış sana tattıracağım.
You will know what it feels like to lose it all one by one.
Onurunu kaybetmek.
Losing face.
Onu kaybetmek çok üzücü olmalı.
It must have been awful, losing him.
Bu dost edinmek veya kaybetmek meselesi değil.
! This is not about making or losing friends.
Onu korkutmak ya da kaybetmek istemiyorum ama geleceğimizin güvende olduğunu bilmem lazım, yoksa ne anlamı var ki?
I don't want to scare him, don't want to lose him... but, you know, I need to know we've got a secure future or what's the point?
The Gazette'teki işini kaybetmek üzere olduğunu öğrendiği zaman.
It was after he found out he was losing his job. At t'Gazette.
Çocuğunu kaybetmek...
Losing a child, it's just, it's...
Ablamın yaptığı gibi değerli birinin kaybetmek istemiyorsan bana yardım et.
Help me not to lose someone precious like sister did.
Rozeti kaybetmek isteyebilirsiniz.
You might want to lose the rosette.
Bak, sadece seni tekrar kaybetmek istemiyorum. Hepsi bu.
Look, I just don't want to lose you again, that's it.
Kardeşini kaybetmek, çok büyük bir acı.
A tragedy, losing a sister.
Şu fani dünyada masum evladını kaybetmek kadar büyük bir acı var mı?
Is there anything worse under God's blue heaven than the loss of an innocent child?
Düşünebiliyor musun, daha elveda bile edemeden kardeşini kaybetmek nasıl bir şeydir?
Can you think what it must be like to lose a sibling without even a chance of a farewell?
Pouf'u gözden kaybetmek pahasına da olsa onu izlemeliyim belki de.
even if it means losing Pouf...
Konu bir evlat kaybetmek olunca konu kapatılabilir mi, Cece?
Do we ever close anything when it comes to losing a child, Cece?
- Oğlunu kaybetmek uğruna.
At the loss of her son.
Emin ol, birini kaybetmek nasıldır iyi biliyorum.
Trust me, I know what it's like to lose someone.
200 yıldır yaşamanın kötü yanı, yalnızlık, acı veya birini kaybetmek değildir.
The problem with living for 200 years isn't the loneliness or the pain or the loss.
Eminim Pauline'i kaybetmek ikiniz için de çok zor olmuştur.
I'm sure losing Pauline was incredibly hard for both of you.
Bir çocuğunu daha kaybetmek annemin iyice damarına bastı.
The loss of another child pushed my mother over the edge.
Birbirimizi kaybetmek üzereydik.
We were close to losing each other.
Sadece seni kaybetmek istemiyorum.
I just don't want to lose you.
Annie, seni bir çalışan olarak kaybetmek istemiyoruz.
Annie, we don't want to lose you as an officer.
Milyarlara karşılık iki kişiyi kaybetmek kabul edilebilir bir zayiat olacaktır.
If you don't launch this capsule right now! That is within the bounds of acceptable loss : Two lives to save billions.
Ve onu potansiyel bilgi kaynağı olduğu için kaybetmek istemiyorsun.
And you don't want to lose her as a potential source of information.
Birini bu şekilde kaybetmek en kötü şey.
Losing someone like this is the worst thing.
Katie kaybetmek... O kalp kırıklığı beni şimdiki halime getirdi.
Losing katie, that broke who I was.
- Seni kaybetmek istemiyorum.
I don't want to lose you.
- Ben de seni kaybetmek istemiyorum.
I don't want to lose you, either.
Ben sadece seni kaybetmek istemiyorum.
I just don't want to lose you.
Kazanmak ya da kaybetmek?
Win or lose?
Aptal boynunu kaybetmek istemiyorsan...
If you don't want to save your own silly neck...
Vincent seni kaybetmek istemiyorum bunu biliyorsun.
- Vincent, I don't want to lose you. You know that.
Seni kaybetmek istemiyorum, lütfen.
I don't want to lose you, please.
Kaybetmek bir süre sonra yaşam biçimimiz haline gelir.
Losing just becomes a way of life after a while.
Ama iki görkemli geceyi daha kaybetmek üzereyim.
But I'm about to lose two more glorious nights.
Seni bir daha asla kaybetmek istemiyorum.
In fact...
kaybettim 177
kaybettin 183
kaybettik 72
kaybetti 30
kaybeden 20
kaybedeceksin 23
kaybedecek zaman yok 60
kaybedersem 24
kaybettiniz 25
kaybetmedim 21
kaybettin 183
kaybettik 72
kaybetti 30
kaybeden 20
kaybedeceksin 23
kaybedecek zaman yok 60
kaybedersem 24
kaybettiniz 25
kaybetmedim 21