Olay şu ki traduction Anglais
1,151 traduction parallèle
Olay şu ki rüyanın gerçek olduğunu düşünüyorum.
The thing is... I think the dream is real.
Olay şu ki Ned, sormak istediğim şu ki...
The thing is, Ned, what I wanted to ask was...
Bak hangi kasabaya gittiğimizi sana söylemem gerekirdi biliyorum, ama olay şu ki- -
Now, I know I was supposed to leave word at the last town we were at, but the thing is- -
Ve olay şu ki sana bunu yapan kadın, Allah bilir şuanda dışarıda neler yapıyor.
And the fact that the girl that did that to you is out doing God knows what.
Olay şu ki, halletmem gereken çok fazla şey var. Daha fazla sır?
Well, Henry, um, the thing is, there are just too many reasons to go into.
- Olay şu ki Stump denen çocuk buz üstünde yarışırken daha küçük çocuklara kabadayılık yapıyordu.
/ The thing is, that kid Stump races around the ice, bullies the smaller kids
Olay şu ki seni kendi çocuğumdan daha yakın görüyorum.
The fact is, I feel closer to you than my own kid
Olay şu ki, masallardan asla tam olarak vazgeçemiyorsunuz.
But the thing is, it's hard to let go of that fairy tale entirely.
Olay şu ki, teşhis koyabilmemiz için bilmemiz gereken her şeyi bize anlattı.
Yeah, the point is, he told us everything we need to know to diagnose him.
Olay şu ki, Bayan Foster fotoğraflar üzerinde çalışırken paranın...
The thing is, Mrs. Foster... when we studied the photographs we've discovered...
Olay şu ki ben hamileyim, bu hiç adil değil.
The fact that I'm pregnant, it's not fair game.
Olay şu ki, bu sınıfta sert eleştiriler yapılabileceğini düşünüyorum ve ben bunu yapabilirim çünkü yazar olarak seninde görevinin bu olduğunu düşünüyorum.
I mean, the thing is, I've been subject to some really harsh criticism in this class and I've been able to take it because I think that's your job as a writer to be able to take that kind of criticism.
Yani olay şu ki 24 saat içinde izleme departmanından 4 elemanı kovmanız gerekiyor.
It means you have to fire four members of your surveillance team within 24 hours.
Olay şu ki ; öldürülmüyorlar.
The thing is : We can't kill'em!
Sanırım olay şu ki, bilirsin, bazen kötü adamın kim olduğunu bilmediğimizde çok büyük bir listeyle başlarız.
I think the thing is, um, you know, sometimes when we don't know who the bad guys are, we start with a really big list.
DNA testi negatif çıktı, yani, olay şu ki o aradığımız adam değil.
Hmong's DNA tested negative for the Trelane crime scene, so, that's the thing, he's not our guy.
Olay şu ki..
The thing is...
Olay şu ki... bugün biraz ona odaklanabilmem önemli.
It's just... important that I focus on her today.
Jez, dinle. Olay şu ki... Uyuşturucuyu içmedim.
Jez, listen, the thing is, I didn't actually pop my pill.
Olay şu ki, bazen görevlilerin yeni bir kimlik çıkartması 4 hafta sürüyor.
Thing is, sometimes it takes weeks for the Marshall Service to set up a new identity.
- Asıl olay şu ki... Hemşire sadece hapları almak içindi.
- The point is, the nurse was just about getting the pills.
Olay şu ki ; ne gerçek ne gerçek değil hiç belli değildi.
I don't know exactly what was real and what wasn't.
Bence olay şu ki, telekinetik yeteneklere sahip ve biz otururken o evrimleşmeye devam ediyor.
I think the point is, is that he has telekinetic abilities and he's continuing to evolve, while we sit around yammering about it.
Olay şu ki, benim başka planlarım var.
The thing is, I've got other plans.
Olay şu ki, çok narin bir derim var.
You see the thing is, I have very fair skin.
Evet, olay şu ki, ben aptalca bir hata yaptım.
Yeah, the thing is, I made a little... boo-boo.
Olay şu ki, en son geçici çalıştığım yerdeki adam bana çıkma teklif etmişti.
The thing is, I was asked out for a date by my coworker recently.
Olay şu ki, yakın zamanda benim yandığımı göreceksin böylece yuvana, küçük evine küçük karına, küçük hayatına döner ve bir maymun gibi göğsüne vurursun.
The thing is, though, you'd just as soon see me burn... so you can go home... to your little house, your little wife, your little life, and pound your chest like a monkey.
Olay şu ki, ayvayı dedim! Çünkü o kızı çok seviyorum.
Truthfully, I absolutely screwed up, because I love that girl.
Olay şu ki...
Well, the thing is...
Olay şu ki ; eğer bizi Bay Khurana ile tanıştırabilirseniz..
The thing is that if you could introduce us to Mr. Khurana..
Olay şu ki ; sen ne kadar çok istersen o kadar gerçekleşmez.
Here's the deal. As long as you want it so bad, it's not gonna happen.
Olay şu ki, herkes büyük değildir.
The thing is, not everyone is great.
Olay şu ki, Jen... O, İnternet değil.
Well, the thing is, Jen... that's not the Internet.
Olay şu ki, gelmen tedirginlik yaratabilir.
The fact is, you can make things so uncomfortable.
Olay şu ki Geno, benimle irtibatı koparmamalısın.
The thing is, geno, you gotta keep in touch with me.
Bak, olay şu ki, Decker polisten kaçtı, karısı ile haberleşmeye çalışıyor ve onun öldürüldüğünü öğreniyor.
Look, the point is that Decker escapes the U.S. Marshals, tries to contact his wife and he finds out she's been killed.
Olay şu ki, Jonas yardımına ihtiyacım var.
The thing is, jonas, i need your help.
Olay şu ki Luke buna karışmamamı söyledi.
The big deal is Luke asked me to stay out of this.
Problem şu ki, bu gelişim olayı... nakit parası olmayan piç kurularıyla alakalı... bu da olayı zorlaştırıyor.
The problem is this development stuff... is all about the poor bastards who don't have any cash... so it's likely to slip down the agenda.
Önceleri şu kahraman olma olayından zevk aldığı için diye düşündük ama sonra ortaya çıktı ki meğer aşık olmuş.
I thought he was just basking in the hero glow at first but it turned out, yeah, he fell for her.
Olay şu... imgelemlerimi insanları duyguları üzerinden yaşıyorum, ve şunu kabul edelim ki, Noel zamanı, bir çoğumuz hayli iğrenç şeyler hissediyoruz.
It's just that I experience my visions through peoples'emotions, and let's face it, around Christmas, a lot of us are feeling pretty lousy.
- Ne önemi var ki? Biliyorsun, şu A-Takımı olayı ile herkese yardım edebileceğimizi düşünmüştüm... ama bu da Debbie Gibson'ın çıplak Playboy'u olayına döndü.
I thought I could help people with this A-Team thing, but it turns out I'm as useless as that nude Playboy spread of Debbie Gibson.
Polis olmaktaki olay şu, Normal insanlar gibi görünebiliriz, görünen o ki ben öyle değilim,... ama biz sertlik dersi almak zorundayız ruhsal, fiziksel ya da duygusal sorunlara karşı koyabilmek için.
The thing about being a cop is, we may look like normal people, I mean, I don't obviously, but we have to go through rigorous training to be able to withstand any kind of mental, physical, or emotional pain
Ama iyi haber şu, adam bu kesik için o kadar olay çıkarmış ki müdür acil servis parasını karşılamış.
Hey, but the good news is, he made such a stink about the cut that the manager paid for a trip to the local ER.
Ayrıca... herkes biliyor ki şu RICO olayı saçmalık, yani -
- My brother Ralph went with you, right? - Correct.
Şu Stella olayı ile bir ilgin olduğunu öğrenirsem... yemin ediyorum ki, seni doğduğun güne pişman ederim.
If I find you had something to do with this incident at the Stella... I swear to God, you will regret the day you were born.
Bütün bildiğim şu ki, olay biter bitmez telefonu çaldı ve Tayland'a gitmek üzere aniden çıkmak zorunda kaldı.
All I know is that the second it was over, he got a phone call and had to leave suddenly for Thailand.
Olay şu ; benim güçlerim var bu da demektir ki, kardeşimin de güçleri var.
Here's the thing, I have powers, which means my sister has powers too.
Doğal olarak şu sıralarda burada herkes biraz gergin. Neyse ki böyle bir olayın ciddi bir tehdit oluşturmaması için her önlemi aldık.
Needless to say, everyone here is a little on edge as of late, but, thankfully, we have ample precautions in place to prevent such an occurrence from being a serious threat.
Olay şu ki...
Carmela.