Pencereyi aç traduction Anglais
357 traduction parallèle
Şu pencereyi açın!
Open that window!
Pencereyi aç.
Open the window.
- Balkona açılan pencereyi açık bırakırsan.
- If you'll just leave your window open onto the balcony. - What?
Pencereyi açık bıraksam iyi olur.
I should've left the window open.
Cama vurunca pencereyi aç.
When I tap on the glass, you open the window.
Pencereyi açık bırakmıştım çok şükür.
Thank goodness I left that unlocked.
Aç şunu. Pencereyi aç!
Open- - open the window.
Pencereyi açık görünce, korktum, senin...
Saw the window open, I was afraid you...
Pencereyi açın. Dışarı çıkaralım.
Open the window and we'll drive him out.
Eddie, pencereyi aç.
Eddie, open that window.
Pencereyi aç.
Open a window.
Sabahleyin pencereyi açıyorsun bahçenin yeşilini görüyorsun.
In the morning, you open the window... see there's the green of the gardens.
Herkese ne yapmalarını söylüyorsun! "Pencereyi açın."
You telling everybody what to do! "Open the window," you say.
Andara, şu pencereyi aç.
Andara, open that window.
Pencereyi aç.
Open the windows.
Pencereyi aç.
Let in some light, Cash.
Öyleyse pencereyi aç.
Open the window then.
Pencereyi aç, dedim.
Open the window.
Pencereyi açın.
Open the window.
- Pencereyi aç.
- Open the window.
Pencereyi açık bırakıyorsunuz ve ben sizi görüyorum.
You leave the window open and I see you.
- Peki, pencereyi aç
- Well, open the window.
Unutma, pencereyi açıp havaya ateş edeceksin.
Now remember, open the window, fire high.
Pencereyi açıp sokağa doğru avazın çıktığı kadar "Seni seviyorum." diye bağırdın.
You even opened the window and bellowed it out into the street.
Asker, pencereyi aç da buradaki sivillere birer içki ver.
Sutler, open your window and give these civilians a drink.
Tuvalete git, pencereyi aç ve orada bekle...
Go into the bathroom, open the window and wait there.
Bir Amerikan gücü tükenince pencereyi açıp aniden bir sürü yabancıyı vuruyor.
When an American cracks up he opens up the window and shoots up a bunch of strangers.
Pencereyi aç!
Open a window. No, no, no.
- Pencereyi aç, lütfen.
- Open the window, please.
- Pencereyi açık bırakanı biliyorum.
- I know who left the window open.
Pencereyi aç, bulabilirsen tabii.
Ooh, great. Come on, you two.
Pencereyi aç, Linda.
Open the window, Linda.
Pencereyi aç, Andras!
Open the window, Andras!
Pencereyi aç, Mark.
Open the window, Mark.
Oldukça basit sokakta bekliyor, pencereyi açıp el sallarsam buraya gelecek.
Quite simple, she's down below in the street. If I open the window and wave to her, she'll come up.
Evet, pencereyi açık bırakmışsın.
Yes, you left the window open.
Pencereyi aç, hayatım.
Open the window, darling.
- Öldüremediniz. Her kapıyı açışımda, her pencereyi açışımda bakışımda gördüğüm her yolda seni bekledim.
Everytime I opened the door, everytime i looked from a window, I waited for you.
Üst pencereyi aç!
- Pop the sunroof! - [Beeping]
Pasha, pencereyi aç.
Pasha... open the window.
Üst pencereyi aç ve otomatik pilota geç.
Pop the sunroof and go to auto drive.
- Pencereyi aç o zaman.
Open the window.
Pencereyi açın.
Open a window.
Bir pencereyi aç!
Open a window!
Pencereyi aç, tatlım, temiz hava hepimize iyi gelir.
Open the window, honey, a little air will do us all some good.
Pencereyi de aç.
Open the window too.
Hayır ve bir pencereyi levyeyle açıp öğrenme niyetinde değilim.
No, and I don't intend to jimmy open a window to find out, either.
Ona, pencereyi görebildiğimi açıklamaya çalıştım. Bana dediği şuydu ; "Merak etme yakında çok daha fazlasını göreceksin."
I try to explain to her that I can see the windows, and she says "You'II be able to see lots more soon"
Pencereyi fark ettim - Şu, açık olan.
I noticed that the window, that one, was open.
Sadece yağmur yağdığında açılan pencereyi de.
And the window that only opens if it rains.
Aç şu pencereyi.
Open this window.