Saçmalık bu traduction Anglais
8,238 traduction parallèle
Saçmalık bu.
That's preposterous.
Saçmalık bu.
That's absurd.
Saçmalık bu.
This is ridiculous.
Saçmalık bu.
I mean, this is so stupid.
- Saçmalık bu.
This is ridiculous.
Saçmalık bu.
It's absurd.
Saçmalık bu.
That's ridiculous.
Fena saçmalık bu.
This is fucking bullshit.
Saçmalık bu.
It's bullshit.
Yapma dostum, iddialı bir isim olması lazım, nedir bu saçmalık?
Come on, man, we need some contenders here, what is this crap?
Of be, bu saçmalık.
Oh, man, that's ridiculous.
Bu... - Bu saçmalık.
This is, uh... this is bullshit.
Bu saçmalık!
Argh!
Tüm bağlantılarını ele geçirdim ve bu estetik ameliyat saçmalığı yüzünden ortada kalan bir sürü kızgın insan var.
I've got all her contacts now and a lot of angry guys who were cut out when she started this plastic surgery crap.
Bu saçmalık!
That's just crazy talk!
Bu saçmalık.
This is ridiculous.
- Bize bağlayacağını biliyorum ama bu saçmalık.
- I know you'll chalk this up to human error, But that's crap.
Bu kadar saçmalık yeter.
Enough of this shit.
Ailesine yas tutmak için bir gün vereyim diye soruşturmayı bir gün erteledim. Ama şimdi bir şeylerin üstünü örtüyormuşum gibi görünüyor. Bu saçmalık.
I delayed the investigation to give her family a day to mourn, but now it looks like I'm covering something up.
- Bu saçmalık. Polis desteği olmadan kesin tehlikeli olan bir yere gönüllü gidiyoruz.
We are willingly driving alone into certain danger without a police escort.
Hadi ama, bu saçmalık, adamım!
Come on, this is crap, man!
- Kes artık bu saçmalığı.
- Stop talking this rubbish.
Bu saçmalık.
Well, that's crap.
Demek istediğim, bu saçmalık McNally.
I mean, this is bullshit, McNally.
Bu dava tamamen saçmalık.
This trial is a sham.
Saçmalık bu.
This is stupid, all right? ! We're fighting a war!
Plowman bu saçmalık için bana yeterince ödeöe yapmıyor.
Plowman ain't paying me enough for this crap.
Hayatını bu saçmalık üzerine kuramazsın!
You cannot base your life on this nonsense!
- Saçmalık bu!
- _
Bu saçmalık.
This is bullshit.
- Bu saçmalık.
That's ridiculous.
Bu saçmalık.
This is crazy!
Tüm bu saçmalık annemin geçirdiği kaza sonrasında başlamıştı.
[sighs]
- Bu da tam bir saçmalık.
[chuckles]
-... ama bu saçmalık!
- but this is ridiculous!
İlk olarak, bu saçmalık ve sende bunu biliyorsun Bir kere bu konu hakkında konuşmuyorum.
First of all, that's nonsense and you know it, but I'm not talking about that.
Bu ne saçmalık?
What's that bullshit?
- Bu dönemki zordu. Yapma ama, bu saçmalık!
Oh, come on, that's bollocks!
Bu kadarı da saçmalık artık.
This is bullshit.
Tamam ama bu saçmalık.
Okay, well, that's bullshit.
- Bu saçmalık.
- That's bullshit.
Adam bu saçmalık.
Adam, this is ridiculous.
Whitney boşanacağınızı söyledi, ben de ona hayır dedim, bu saçmalık.
Whitney said you were getting divorced, but I told her no, that was ridiculous.
- Bu saçmalık!
- This is bullshit!
Evet, bu ciddi saçmalık.
Okay, that's bullshit.
- Bu saçmalık.
This is ridiculous.
Amerikan yerlilerinin başından geçen onca şeyden sonra topraklarının elinden alınması, çiçek hastalığının perişan etmesi televizyonda yerlileri Meksikalıların oynamasını izlemek zorunda kalmaları şimdi bir de hâlâ bu saçmalık var.
After everything Native Americans have been through... Robbed of their land, ravaged by smallpox, forced to watch Mexicans play them on TV... And now still with this nonsense.
- Buradan değil ama. - Bu saçmalık, Ira.
- This is bullshit, Ira.
Saçmalık bu.
This is stupid. I-I better get to class.
Bu bilmece saçmalığı yetti artık!
Enough of this riddling!
Başlangıçta "bu saçmalık" diyorsunuz.
Initially, you're like, "this is absurd. " This is nuts. "