Tanış traduction Anglais
64,039 traduction parallèle
Elektrot halesiyle tanış.
Meet the electrode halo.
Norbert ile Einstein olmadan önce tanışmak gibi.
It's like meeting Norbert before he was Einstein.
O zaman mı tanıştık?
And that's when we met?
Sanırım o patronla tanışmaya hazır.
I think she's ready to meet the boss.
- Justin Timberlake ile tanışmak, American Idol'ü seçmelerine katılmak, MTV'nin ilkbahar eğlencesinde bulunmak...
â Meet Justin Timberlake, audition for American Idol, be on MTV's Spring Break... â
- Tamam, o kısımları atla Tim çünkü kimse tatlı kedinle nasıl tanıştığını bilmek istemiyor.
- Right, skip along, Tim,'cause no one really wants to hear about your feline meet cute.
Daha önce tanışmış mıydık doktor?
Doctor, have we even met before?
- Rick Cormier ile tanışın.
Meet Rick Cormier.
Tanışmaları kazara olmadı.
It's no accident that they met.
Daha önce tanışmış mıydık?
Have we met before?
- Dan, aptal kardeşim Ricardo'yla tanış.
Dan, meet Ricardo, my idiot brother.
Biriyle tanışman gerektiğini düşündük.
We figured there's someone you'd wanna meet.
Gavin Rowena ile tanış, büyükannen.
Gavin, meet Rowena, your grandmother.
Pierce Alton Morehead ile tanış, ARGE departmanımızın lideri.
Pierce meet Alton Morehead, our head of RD...
Geçen gece sarışın bir kızla tanıştın mı?
Did you happen to meet a, blonde girl the other night?
Sam ve Dean Winchester harika Tasha Banes ile tanışın.
Sam and Dean Winchester, meet the great Tasha banes.
İnternetten tanıştığım yabancı birisiydi.
It's... It was a stranger, someone I met online.
Bay Met, tanış ve kaynaş.
Mr. Met meet and greet.
Kötü hızcı Savitar'ı durdurmaya çalışırken kazara geleceğe düştüm ve sevdiğim kadını öldürüşüne tanık oldum.
In an attempt to stop the evil speedster Savitar, I was accidentally thrust into the future, and I saw him murder the woman that I love.
Sizi Joe'nun fotoğraflarından tanıdım.
I recognize you from Joe's photos.
- Tanıklık etmeye hazır mısın?
- You ready to testify? No.
Barry, ARGUS'tan güç kaynağını çalmasına yardım etmesi için geçmişe gidip Snart'ı almış.
Barry went back in time to get Snart's help with stealing the power source from ARGUS.
İzin verin size bu senenin Miss Mystic adaylarını tanıtayım.
Allow me to introduce this year's Miss Mystic hopefuls.
Elena New York'tan uzakta.
Elena's in upstate New York.
Dediğin gibi birbirimizi az çok tanıyoruz, bu yüzden yedi yıl önce babamı ve kardeşimi bir yangında kaybettiğimi de biliyorsundur.
Like you said, we barely know each other, so it's probably news to you that I lost my father and my sister in a house fire seven years ago.
Ama şuan benimle birlikte olan sen, Caroline Forbes ile yarın evlenecek olan sen, 200 yıldan daha fazla süredir tanıdığım sen...
But the you standing with me right now, the you that's gonna marry Caroline Forbes tomorrow, the you that I have known for almost 200 years...
Demek birbirlerini tanıyorlarmış.
So the two of them knew each other?
Daha önce tanışmış mıydık?
Have we met?
Siz dünyaca tanınan bir göğüs cerrahısınız.
You're a world-renowned thoracic surgeon.
- Yasa dışı alabileceğin insanlar da mı tanıyorsun?
Wait, you have illegal contacts? You don't?
Onu dün gece bu şekilde tanımış olabilirsin.
It might be how you recognized him last night.
Sizi tanımak hayatımın en iyi kısmıydı.
Knowing you, it... It's been the best part of my life.
Hiç düşünmeden seni vurabilecek bir adam tanıyorum.
I know a man who would shoot you right now without a moment's thought.
Annemi daha iyi tanıdığını düşünüyor ama bunu nedeni onların doğal cadı olması.
He always thinks he knows mom better, but it's'cause they're both natural witches.
Mary, yani tanıdığınız iyi Mary kırılamayacak psişik bir duvarın arkasında.
The Mary that you know, the good Mary, she's hiding behind impenetrable psychic walls.
Sınırlı da olsa basına bilgi vermemiz gerekli. Olası bir görgü tanığını bizimle iletişime geçmesi için cesaretlendirebilir.
Well, it's important for us to release limited information into the public domain, in case it encourages any witnesses to come forward.
Onu iyi tanır mısın?
Do you know her well?
Eğer kendisine saldıran kişidense bu tanıdığı biri anlamına geliyor.
If it was her attacker, it makes it much more likely it's someone she knows.
Bütün gece boyunca telsizinin bozuk olduğunu iddia ediyor. Saldırı sırasında nerede olduğuna dair görgü tanığı yok, bunu araştırıyoruz.
Erm, he claims his radio was out of service for the whole night, but he's got no clear alibi for his whereabouts during the time of the attack, which we're trying to nail down.
Yürüttüğümüz davayla ilgili bugün gelip gönüllü olarak tanık ifadesi vermişti. Sakıncası yoksa bazı kısımları netleştirmek istedik.
Er, he came in to make a voluntary witness statement, erm, in relation to an investigation today and we just want to corroborate a few details, if that's OK?
Trish'e ait olmayan bir DNA tanımlamışlar.
They've identified a DNA that's not hers.
Bir ihtimal Cath, Trish'in partiden hatırladıklarına tanıklık edebilir.
Hopefully, Cath can back up Trish's memories of the party.
Tanıdığım herkesi arayıp lafı yaymalarını söyledim.
Put a smile back on everyone's faces.
Bize evliliğini tanımlar mısın Cath?
Erm... Could you describe your marriage to us, Cath?
- Evet, çocuğun tanığıyla görüşmek gerek.
Yeah. We need to check that boy's alibi.
Bu sırada ip dükkanındaki Leo Humphries'in tanığı olan kızla görüşmeye gideceğim.
In the meantime, you know the lad at the rope factory, Leo Humphries? I'm due to speak to the girl that's his alibi if you wanna come.
Tanığı da yok.
He's got no alibi.
O halde tecavüz sırasında nerede olduğuna tanıklık edebilecek bir şahidin yok mu?
So you have no alibi, who can confirm where you were when the rape was taking place?
Tanığı yok ve DNA'sı çoraptan alındı.
No alibi and his DNA on the gag.
- Sonbahar ve kış bitiminde ama bahar gelince Sigrblót'tan sonraki ilk dolunayda iş için sahilde toplanacağız.
Autumn and winter will pass. But, come spring, the first full moon after Sigrblot, we will gather for business at the beach.
Birkaç gündür onu tanımaya başlayınca oldukça harika biri.
But after getting to know her for a few days, she's pretty great.