Tüm bildiğim bu traduction Anglais
444 traduction parallèle
Tüm bildiğim bu...
That's all I know...
Tüm bildiğim bu konuda bir şey yapmak istiyor olduğum.
All I know is I wanna do something about all this.
Onun hakkında tüm bildiğim bu, çünkü konuklarımızın işine burnumuzu sokmayız.
That's all I know about her because we don't go snooping on our guests.
Tüm bildiğim bu kadar, Bob.
Them's all the words I know, Bob.
Williamsburg Köprüsü civarlarında küçük bir dairesi vardı. Tüm bildiğim bu.
He had a room somewhere around the Williamsburg Bridge, is all I know.
O gerçek bir erkek, tüm bildiğim bu.
He's a real man's all I know
Tüm bildiğim bu.
That's all I know.
tüm bildiğim bu.
that's all I know.
Hakkında tüm bildiğim bu.
That's all I ever saw, was her in the joint.
Hakkında tüm bildiğim bu, bay Smith.
This is all I know about him, Mr. Smith.
Eğer eski rotası 140'a dönmekte bu kadar ısrarcı olmasaydı, bize çoktan "hoşça kalın" diyerek geçip gitmişti. Tüm bildiğim bu.
If he weren't so bullheaded about coming back on course 140, he could have kissed us goodbye a long time ago, that's all I know.
Tüm bildiğim bu, bu kadarı bana yetiyor.
That's all I know, and all I want to know
Tüm bildiğim bu.
That is all I know.
Tanrı şahidimdir, tüm bildiğim bu, tüm bildiğim bu, Nereye gittiklerini bilmiyorum.
As God is my judge, that's all I know, that's all I know, I don't know where they went.
Tüm bildiğim bu dostum.
That's all I know, man.
Tam ayrılmak üzereydim ki aniden beni geri çağırdılar. Tüm bildiğim bu.
I was on leave, out of the blue they called me back
Adrian, tüm bildiğim bu.
Adrian, it's all I know.
Tüm bildiğim bu.
It's all I know.
Sana tüm anlatacaklarım bu kadar,... çünkü tüm bildiğim bu.
And that's all I'll tell you, because that's all I know.
Tüm bildiğim bu.
This is what I know.
- Bak, tüm bildiğim bu.
- Look, it's all I know.
Jesse, Tüm bildiğim bu.
Jesse, that's all now.
- Tüm bildiğim bu, yemin ederim.
- That's all I know, I swear to God.
Kimse cesedini sahiplenmeye gelmeyince onu gömmüşler, tüm bildiğim bu.
They buried him is all I know, when nobody came to claim the body.
Tüm bildiğim bu Baba.
That's all I know, Baba.
Tüm bildiğim bu.
THAT'S ALL I KNOW.
- Tüm bildiğim bu kadar.
- That's absolutely all I know.
Tüm bildiğim bu yemin ederim.
That's all I know! I swear it.
Tüm bildiğim bu, gerçekten.
That's all I know, honest.
- Hiçbirşey. Tüm bildiğim bu.
Nope, that's it.
Tüm bildiğim bu!
That's all I know!
Tüm bildiğim bu.
That's about all I know.
Bugün federal ajanlar bana bir sürü sorular sormaya başladılar... ve yarın buldozerlerle geliyorlar, tüm bildiğim bu.
Today I got federal agents asking me a lot of questions... and they got bulldozers coming tomorrow, and that's all I know.
O yaşıyor, Joe, tüm bildiğim bu.
She's alive, Joe, that's all I know.
- Tüm bildiğim bu.
- That's all I know.
Oda kilitliydi ve o yok oldu. Tüm bildiğim bu.
The room was locked, it's gone.
Tüm bildiğim, bu sabah kafama vurduğu.
All I know is he bit my head off this morning.
Tüm bildiğim, kanından meydana gelmiş bu çiçek kaderinin nabız atışını paylaşıyor.
All I know is that this flower, composed of your blood, shares the pulse beat of your destiny.
Yardıma ihtiyacımız var, tüm bildiğim bu.
We need help, that's all I know.
Tüm bildiğim bu.
- I'm flat?
Sorun çıkarsa ara demişti. Tüm bildiğim bu.
This moron tells the truth.
Tüm bildiğim, bu ikisinin de adlarının baş harflerinin aynı olması.
For all I know, it could be because their names both begin with the same initials.
Tüm bildigim bu.
That's all I know.
Bu hafta, bildiğim tüm kadınlarla dışarı çıktım.
This week, I have gone out with all the women I know.
Bu Ozone'a zor çalışmalar sonucunda Ozone'a tüm bildiğim hareketleri öğrettim. Burada bütün gece kalmak istemiyoruz öyle değil mi?
It's the recognition of my peers... that makes all those agonizing days of teaching Ozone... everything I know that- - l don't want to stay here all night.
Ben, tüm bilimsel yeteneğimi ve bilgimi şeytanı amaçlar için kullanılacağını bildiğim bu projeye adadım.
I have dedicated all my scientific knowledge and skill to projects which I knew could be put to evil purposes.
Tüm bildigim bu!
That's all I know
Kullandığım tüm yöntemler, bildiğim tüm numaralar, işleri yapma şekillerim, bu filmin finalini bağlamak için işe yaramıyor.
None of my tools, none of my tricks, none of my ways of doing things works for this ending.
Lwaxana, bu benim tüm yaşamım boyunca bildiğim ve kabul ettiğim... bir gelenek.
Lwaxana, this is a custom that I have known and accepted..... all my life.
# Yıldızlara göz dikmek # # Neden gerçek olduğunu sorarak # # Tüm gözlerin # # ama bu, bildiğim # # aşkım büyüyebilir # # hala # # burda olduğum sürece #
# stare up to the stars # # asking why is it real # # all eyes # # but this, I know # # my love can grow # # for still # # i'm here #
Tüm bildiğim, kentteki tek ses bu.
All I know is it's the only sound in town.