Öyle olmadı traduction Anglais
3,745 traduction parallèle
Öyle olmadığınızı düşünüyorsunuz.
- Well, you think you're not.
Öyle olmadığını iyi tahmin ediyorum.
Well, I imagine she wouldn't be, terribly.
Ben. Ama bu sefer öyle olmadı.
But not this time.
- Öyle olmadı...
- I don't...
İçeridekilerin öyle olmadığını ne biliyoruz?
How do we know the ones in there aren't any different? - We don't.
- Öyle olmadı mı? - Hayır!
But she wasn't?
- Öyle olmadı ki...
- That's not what... - Yes, that's my address.
Evet, pek öyle olmadı.
Yeah, not so much.
Ve bir gece öyle olmadığını kanıtlamaya çalıştı.
And then one night she decided to prove that she wasn't.
Elimizde güçlü kanıtlarımız olduğunu düşündük, ama öyle olmadı.
We felt we had a strong case, but it didn't pay off.
Öyle olmadığını biliyorum hayatım.
No, Luv, I don't believe it is.
Öyle olmadığını biliyorum hayatım.
No, love, I don't believe it is.
Beni geri kazanmak istiyordu. Kendisinin iyi David'in öyle olmadığına ikna etmek.
So he wanted to win me back, convince me he was a good man and that David wasn't.
Aslın o öyle olmadı.
That's not actually how it happened.
Eğer bu senin için hassas bir konuysa üzgünüm Victoria ama öyle olmadığını görüyorum.
I'm sorry if that's a sensitive topic for you right now, Victoria, seeing as you have none.
Geçen yıl öyle olmadığını öğrendim.
Last year I learned different.
En son geldiğinde öyle olmadığını açıkça belirttin.
Because the last time you were here, you made it very clear that's not the case.
Durumun öyle olmadığını ona defalarca söyledim.
I told her that's just not it so many times. What are you talking about?
Hâlâ mı öyle olmadığını düşünüyorsun?
How can you still think that?
- Öyle olmadığına eminim.
I'm pretty sure it doesn't.
Öyle olmadığını biliyorum.
I know you're not like that.
Öyle olmadığını biliyorum.
I know you're not.
- Hareketli ve agresif. Doğru olsa gerek, öyle olmadığı zamanlarda bile.
Full of fire and aggression, has to be right, even when she isn't.
Aslında özellikle öyle olmadığı zamanlarda.
Actually, especially when she isn't.
Seninki öyle çirkin olmadığı için sevindim.
I'm so glad you're not deformed like that.
Öyle bir şey olmadı.
It is nothing of the sort.
Sonuçta çok da kötü biri olmadın, öyle değil mi?
Well, you didn't turn out too bad, did you?
Neden Eva karın olmadığı hâlde ondan öyle bahsettin?
Why did you call Eva you bride when she wasn't?
- Öyle bir şey olmadı ki.
That is not what happened.
Öyle bir şey olmadı. Şans eseri karşılaştık.
That's nonsense.
Kızın hayali olup olmadığını anlamak için memesini sıkıyorsun öyle mi?
So you find out she's imaginary and you squeeze her breast?
Dontel'in öyle bir hayatı olmadığını biliyorum.
I know Dontel ain't about that life.
Yapma Harvey öyle biri olmadığımı biliyorsun.
Harvey, come on, you know I'm not that kind of guy.
Söylemedi çünkü öyle bir şey hiç olmadı.
She didn't tell us about that because that never happened.
- Dindar biri olmadığımı bilirsin. Ama ben bile öyle bir unvanın biraz mantıklı olması gerektiğini düşünüyorum.
- You know, I'm not a religious man, but even I think a title like that oughta have some kind of plausibility.
Burada olmadığı için öyle söylüyor değilsin, değil mi?
You're not saying that because she's not here, are you?
Hiçbir zaman olmadım! Bana öyle bakmayın.
That's - - don't make me like that.
Olmadı öyle bir şey.
It didn't come up.
Orada öyle dikilmek zorunda olmadığını biliyorsun değil mi?
♪ Caught up in the moment... You know you don't have to just stand here, right?
Tabii ki olmadı öyle bir şey.
No way.
- Öyle olup olmadığını bilmiyorum.
I don't know if it is.
Öyle birden yok olmadı, değil mi?
He didn't just [Scoffs] disappear, did he?
Bu şeyi durduramazsak öyle olup olmadığını birazdan göreceğiz.
Unless we can stop this thing, we're about to find out.
Asıl sorşturmanın bir parçası olmadıysa bile, artık öyle.
Even though he wasn't part of the original investigation, he is now.
- Öyle bir şey olmadı.
That never happened.
Öyle şatafatlı bir iş olmadığını biliyorum.
- Yeah? I know that on the face of it it doesn't seem that glamorous, but this whole pond cleanup thing...
- Evet. Aslında öyle bir şey olmadı.
Yeah, that actually never happened.
- Öyle bir şey olmadı.
- None of that happened.
Bütün hayatını dünyayı gezerek geçiriyorsun öyle bir yer olmadığı için ait olduğun yeri bulamıyorsun.
Spend your life walking over the world and never find your place 'cause there isn't one.
Gün geçtikçe öyle bir niyetinin olmadığını anladım.
Slowly, I learned she had no such intentions.
Başka çarem olmadığı için, ihtiyacım olduğu için öyle yaptığımı biliyorsun.
You know that I have no choice but to touch you out of necessity.
olmadı 215
olmadım 24
olmadığını biliyorum 19
olmadı mı 33
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
olmadım 24
olmadığını biliyorum 19
olmadı mı 33
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
öyle bir şey değil 75
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500