English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Ö ] / Öyle yapın

Öyle yapın traduction Anglais

681 traduction parallèle
Ondan sonra, eğer hâlâ teslim etmek istiyorsanız, öyle yapın. Aksi halde.
Then, if you want to hand him over, do so
NasıI isterseniz öyle yapın.
Do as you like.
Nasıl isterseniz öyle yapın.
Do as you please.
Öyle yapın.
Do so.
Bu tarafa vurmak istiyorsanız, öyle yapın, haydi.
Let's try it there, then.
Pekâlâ o zaman öyle yapın Bay Allnutt.
Well, do so, Mr. Allnut.
İşte öyle yapın.
Get with it.
Nasıl biliyorsanız öyle yapın madem.
Well, the two of you can do as you wish
- Öyle yapın.
- You do that.
Cesedi denize sadece subaylarla atabilirseniz, öyle yapın.
If you can manage the launching of the body... with only officers on deck, do so.
Yine de ben arabayı alıyorum, siz canınız nasıl istersen öyle yapın.
I'm going by car anyway, and you can do as you damn well please.
Nasıl isterseniz öyle yapın, ben bir şey görmedim.
Do what you want, I haven't seen anything.
- Öyle yapın.
IT'S A LATE'24.
- Öyle yapın!
- Do so!
- Öyle yapın o zaman.
Do your like.
İnsanların size ne yapmalarını istiyorsanız, siz de onlara öyle yapın.
I tell them to do unto others as they would have others do unto them.
Bence kesinlikle öyle yapın.
You go right ahead and do it.
Nasıl isterseniz öyle yapın.
You can do as you like.
"Bir erkek çocuk yapın" öyle mi?
Telling me to give birth to a son...
Ivan'ı kaçıran Kutsal, Kurtarıcı tank fabrikasının yönetiminde yol aldı. Aynı zamanda insan yapımı bir virüs yaratabilen bir şirket, öyle mi?
The Blessed who abducted Ivan headed in the direction of the Savior tank plant, which also happens to be a company capable of creating a man-made virus?
Suratını neden öyle yapıyorsun?
Why are you making these faces?
Ayakkabının tabanı tavana öyle sıkı yapışıyor ki düşmüyorsun.
The bottom of the shoe creates a suction that holds you up on the ceiling.
Sayın Başkan, ben de öyle yapıyorum.
Mr President, I so direct.
Öyle. Bana diğer yazarlarınıza yaptığınız muameleyi yapıyorsunuz.
You're treating me like you treat all your other writers.
Öyle idealleri ve belirli şeyler üzerine farklı bakış açıları var ki zamane kızlarının kıyas yapılamaz şekilde üzerinde.
She has such ideals and such a viewpoint on things that she's so far above the girls you meet today, there's no comparison.
Hediye atın dişine bakılmaz ama ben hep öyle yapıyormuşum gibi hissettim. Bu daha sevimli!
Always felt I was looking at a gift horse in the mouth.
- Varsayım yapıyor olabilirim ama sizin gibi hoş bir bayanın birkaç erkek arkadaşı olması mümkün değil mi? - Ben de öyle söyledim.
- That's what I said.
Bunlar arasında üç takım gerçekten birer sanat eseri. Kabzaların nakışına öyle güzel uydurulmuş, öyle ince bir işçilikle yapılmışlar ki.
Three of the carriages, i'faith, are very dear to fancy, very responsive to the hilts, most delicate carriages, and of very liberal design.
Burada öyle dikilip durmayın, bir şeyler yapın.
Well, don't just stand there.
- Lütfen öyle yapın.
- Oh, please do.
Lütfen öyle yapın.
Pray do.
Ve buna hırsızlık da demeyin sakın, çünkü o da öyle yapıyor.
And don't call it stealing', because that's the way he got it.
John, eğer bana kur yapıyorsan senin öyle oturup sanki hayatlarımızın sonu gelmiş gibi davranmana izin veremem.
John, if you're making love to me, I'm not gonna let you sit there and act as though it were the end of our lives.
Senin öyle bir kemik yapın yok.
You don't have that kind of bone structure.
Eminim en iyi arkadaşın öyle yapıyordur.
Treating your best friend like that.
Bundan böyle sadece kendi işine yap ve herkeste öyle yapsın tamam mı?
Now, you just go on about your business, and tell everybody else to do the same.
Bana öyle geliyor ki, sen zaten bunun nasıl yapılacağını biliyorsun
Looks to me like you already know how to do that.
- Canın nasıl istiyorsa öyle yap.
Then do as you like.
Misinası sağlamdı ve büyük balıklar için yapılmıştı. Misinasını öyle gerginleştirmişti ki üzerinden su damlaları sıçrıyordu.
His line was strong and made for heavy fish and he held it until it was so taut that beads of water were jumping from it.
Adamların ne yapıyor öyle?
What are your men doing?
Öyle bir yapın ki...
This should be the type of place...
- Neyi deneyeceksin? Yarın söylerim ben gerekeni. Ne yapıyorsun sen öyle daha sıkı çalış.
Yeah, try staying on his feet tomorrow!
Sana Hemingway hakkında ne düşünüyorsun diye sorulursa : öyle görünüyor ki bütün plaklarımın koleksiyonunu yapıyor.
Mention Hemingway and it's "I hear he has all my records". "So-and-so didn't like my last recital".
Canın ne istiyorsa öyle yap.
Do what you will.
Öyle bir şey yapıldığını görmedim.
I never saw it done.
Dan-no-ura savaşının yapıldığı manzarayı görmek istiyordu öyle ki bugün oraya gittik.
He wanted to see the old battle site at Dan-no-ura,... so we went there today.
Bunla ilgili bir şey yapın diyorsunuz, öyle mi?
And you want us to do something, right?
Öyle sanıyoruz ki, buna bağlı olarak söz konusu sunum, daha fazla yapılmış olan... mali hesap hataları için, yalnızca bir başlangıç teşkil... etmektedir ki ; bu da, okul müdürünün utancını katlaması demek oluyor.
We can presume therefore that the present figure is merely a prelude to further fiscal miscalculations, and continued embarrassment to the headmaster.
Bugünlerde öyle saç kesimleri yapılıyor ki öz evladını tanıyan babayı tebrik etmek lazım.
The way they're wearing their hair nowadays it's a wise father who knows his own son.
Yapmak zorunda olduğunu yaptın. Ben de öyle yapıyorum.
You did what you had to, so am I.
Bir insan öyle sağını solunu yapıştırabileceğin bir birim değil.
A man is not just a biological unit that you can patch together.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]