Bildiğim traduction Espagnol
15,665 traduction parallèle
Bildiğim tek şey, başardıklarımız.
Lo que sé es lo que hemos conseguido.
Pekala, bildiğim herşeyi anlatacağım.
Esto es todo lo que sé.
Tek bildiğim seninle geçirdiğim bu zamanı daima sevgiyle yâd edeceğimdir.
Todo lo que sé es que, siempre apreciaré este tiempo que pasé contigo.
Tamam, iyi. Bildiğim çok iyi oldu.
Bien, es bueno saberlo.
Bana bir erkeği hatırlatıyor Geçmiş günlerden bildiğim.
Me recuerda a un tipo que solía conocer en mis tiempos.
- Bildiğim iyi oldu. - Evet.
- Bueno saberlo.
Sürpriz oldu sadece ama bildiğim iyi oldu.
Es bueno saberlo.
- Bildiğim adınızın Bayan Sophie Alekan olduğu.
Sé que es la Srta. Sophie Alekan.
Bildiğim tek şey Roper'ın harekete geçtiği.
Aunque lo que sé, es que Roper ha dado luz verde.
- Bildiğim her şeyi başkentinizde öğrendim.
- Aprendí todo lo que sé en su capital.
- Tek bildiğim rafa kaldırılmış olduğumuz.
- Todo lo que sé es que estamos siendo retirados.
Bildiğim tek şey patronumun neden hala seninle iş yapıyor olduğumu soracak olması.
Lo único que sé es que mi jefe va a preguntar por qué sigo trabajando contigo.
- Bildiğim tek şey... Hayatımda hiç bu kadar korkan birini görmemiştim.
Lo único que sé es que jamás vi a un hombre tan asustado en mi vida.
Tek bildiğim eski bir Franken-bilim boku dönüyor orada.
Sólo sé que hay algún tipo de ciencia a lo Frankenstein en este asunto.
Neyse, tek bildiğim şey.. sonunda doğru kadını, doğru eşi bulduğum.
Solo sé que finalmente he acabado con la mujer correcta, con la esposa correcta.
Ne yazık ki tek bildiğim bu.
Es lo único que sé hacer, a mi pesar.
Bu yapabileceğimi bildiğim bir şey.
Esto es algo que sé que puedo hacer, ¿ vale?
Tek bildiğim bu.
Eso es todo lo que sé.
Bildiğim her şeyi bu dosyalara koydum.
He puesto todo lo que sé en esos archivos.
Bildiğim kadarıyla o konuda bir kural yok yani.
Lo que digo es que no hay reglas sobre eso, según tengo entendido.
Kim, seni her zaman daha fazla zorlamamın sebebi senden fazlasını bekleyebileceğimi bildiğim içindi, haberin olsun.
Kim, quiero que sepas que siempre te he exigido mucho porque sabía que podía esperar más de ti.
Hastalığı olan değil yalnızca yaralanmış olan hastaları tedavi ettim ya da en azından yakalanmayacağımı bildiğim hastalıkları olanları.
Me volvería a tratar a los pacientes que tienen lesiones, no enfermedades. O al menos enfermedades Sé que no puedo coger.
Tek bildiğim Charles'ın göründüğünden daha kurnaz olduğu.
Todo lo que sé es Charles es más astuto de lo que parece.
Saint Germain'in beni zehirlemeye kalkıştığını bildiğim hâlde onu soğukkanlılıkla ölüme mahkûm ettirmekte zorlandım.
Incluso sabiendo que Saint Germain intentó envenenarme, encuentre difícil condenarle a muerte a sangre fría.
Bütün bildiğim bu sefer kadehin içinde ölüm olduğuydu.
Todo lo que sabía era que esta vez, dentro de la copa, había muerte.
- Akraba bildiğim Colum'a bağlılık yemini etmeyip benimle aynı kandan olan ya da olmayan yaşlı bir hilekâra sadakat gösterdiğimde ne çeşit bir ahmak olurum?
Si no le he jurado lealtad a Colum, quien ya sé que es familia, entonces, ¿ qué tipo de loco... sería yo de jurársela a un viejo desleal... que puede o no compartir mi sangre?
Bildiğim kadarıyla hayır.
Nada de lo yo no esté consciente.
Şimdi bildiğim hesapları görmek için geri dönüyorum.
He regresado para continuar la función que conozco.
Şimdi bildiğim hesapları görmek için geri dönüyorum. Geri dönüyorum çünkü burada gerekli şeyleri yapacak adamlar olduğuna inanıyorum.
He regresado para retomar lo que conocía, porque en este lugar creí que podría encontrar a los hombres necesarios para hacerlo.
İçinde kıymetli cevherlerden bahsediyordu. Jack'in elinde olduğunu bildiğim cevherler.
En ella se mencionaba este alijo de joyas, un alijo que según sé está en poder de Jack.
Umarım uyandığında neden yaptığım şeyi yapmak zorunda olduğumu anlarsın. Seni korumak için aklıma gelen tek şeyin bu olduğunu umarım fark edersin. Bildiğim tek çözümün bu olduğunu.
Espero que cuando despiertes entiendas por qué he obrado así y seas capaz de ver que hice lo que pude para protegerte de la única forma que sé.
- Sana öldürülmekle ilgili çok iyi bildiğim bir şeyi söyleyeyim ; Cidden acıtıyor.
Hay una cosa que puedo decirte sobre ser asesinado : duele.
Bildiğim kadarıyla tüm gerçekleri anlatmak istiyorum.
Quiero decir la verdad, o todo lo que sé de ella.
Friggin'Giuliani'nin bildiğim en uzun kelime olduğu eski günleri özlüyorum!
Extraño cuando la palabra más larga que conocía era "malditogiuliani".
Dostum, bunu bildiğim için bende onu açtım!
¡ Lo sé, amigo, por eso lo puse!
Ve tüm bildiğim sadece bu değil.
Y no es todo lo que sé.
Bildiğim kadarıyla, kibirli, çıkarcı ama çok da zeki bir hergele.
A mi juicio, es un arrogante, manipulador bastardo, demasiado listo.
Bildiğim iyi oldu.
Bueno saberlo.
Bildiğim kadarıyla, o gezi eğitim amaçlıydı.
Entiendo que el viaje tenía fines educativos.
Bildiğim kadarıyla istediğimi söylemeye hakkım var Sayın Senatör.
Tengo entendido que tengo derecho a decir lo que desee, Senador.
Hayır ama bildiğim kadarıyla 2008 yılından önce alınmış olmalı. O yıldan sonra bu modeller üretimden kalktı.
No, pero sé que no pudo ser más allá del 2008 ya que es cuando ese modelo dejó de fabricarse.
- Tek bildiğim bu.
Eso es todo lo que sé.
Çünkü şimdi çıktığını bildiğim için seni yeniden içeri tıkmaya kendimi adayacağım.
Porque ahora que sé que estás fuera, voy a dedicarme a volver a encerrarte.
Bildiğim tek şey beni gerçekten tanıyan tek insana yakın olmam gerektiğiydi.
Todo lo que sabía es que tenía que cerrar un asunto... con la única persona que... que realmente me conocía.
Ben sadece o insanlara bildiğim tek yol olan resimle seslenmeye çalışıyordum.
No, yo sólo estaba tratando de dar a esas personas una voz. De la única forma que conozco, a través del arte.
Tüm eğitimim psikoloji hakkında bildiğim her şey bana hayal gördüğünü söylüyor. Ama Mulder bir şey beni ona inandırıyor.
Toda mi formación, todo lo que sé de la psicología me dice que ella está delirando pero, Mulder, hay algo en ella que me hace confiar.
En azından bildiğim kadarıyla.
Al menos, que yo sepa.
- Bildiğim bir yer var.
Ya conozco un sitio.
- Hayır, bildiğim kadarıyla yok.
No, no que yo sepa.
Bildiğim kadarıyla.
, Que yo sepa.
Ama bildigim bir, iki sey var. Hava yastiklari.
Pero si sé un par de cosas sobre bolsas de aire.