Bildiğim tek şey traduction Espagnol
1,305 traduction parallèle
Bildiğim tek şey, dediklerinize dikkat etseniz iyi olur.
Todo lo que sé es, que ustedes mejor que tenga cuidado lo que se dice por aquí.
- Onun hakkında bildiğim tek şey... karımla birlikte olduğu iken ne yapmalıyım? - Bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum.
- No creo que sería una buena idea.
Bildiğim tek şey, ne derlerse desinler. Kimse yalnız kalmak istemez.
Una cosa que se es que no importa lo que cualquiera te pueda decir nadie quiere estar solo.
CIA hakkında bildiğim tek şey, ihtiyacımız olduğunda uyuyakalan bir grup şişman, beyaz, yaşlı adamdan oluştuğudur.
En la CIA son unos gordos viejos y pálidos que se durmieron cuando más los necesitábamos.
Onu bunu bilmem. Bildiğim tek şey modadan hiç mi hiç anlamıyor.
Quien sea que le asignen, espero que no sepa de moda.
- Bildiğim tek şey, görünmez olduklarıydı.
Todo lo que sabía era que eran invisibles.
- Bildiğim tek şey ; mükemmelsin!
- No sé, eres increíble.
Bildiğim tek şey sen ve ben birbirimizi göremeyeceğiz.
Lo único que se es que tu y yo no nos volveremos a ver.
. Yapmak için onu bazı parça Bildiğim tek şey bir diş, ölçek, almak zorunda olacak olduğunu olduğu vanquishing iksir bile işe.
Sé que hay que conseguir un diente, una escama un trozo de él para hacer que la poción funcione.
Tanrı beni affetsin, bu durumda bildiğim tek şey bu.
Dios me perdone. Es lo único que sé que se puede hacer en esta situación.
Ve bildiğim tek şey bu.
Y mi instinto es todo lo que tengo.
Bildiğim tek şey hiçbir şeyden emin değilim.
Lo único que sé es que no estoy seguro de nada.
Bildiğim tek şey bu.
Es todo lo que sé.
Hakkında bildiğim tek şey lakabı.
No se nada mas, solo se que lo llaman así por su apodo.
Bildiğim tek şey Zeke, ne olursa olsun onun senin yanında olduğu.
Iré contigo a pelear contra los chinos. - Oh, no. - Shirley, mi ausencia será notoria.
Onun hakkında bildiğim tek şey önceleri diren tuttuğu.
Todo lo que sé de él es que ya uso una horquilla.
Ama bildiğim tek şey seni sevdiğim, ve Angela'ya da aşık olmaya başladığım.
Pero lo único que sé es que te quiero y que quiero a Ángela también.
Bildiğim tek şey, bunun nasıl görüneceği.
Lo único que sé es cómo lucirá.
Bildiğim tek şey ; istediğinizi almak için tek şansınız oraya Bay Sark olarak birini göndermek.
Lo que sé, es que su única oportunidad de tomar lo que quieren es mandar allí a alguien que se haga pasar por el Sr. Sark.
Bildiğim tek şey, onun sonu gelmeyen, hoş karşılanmayan ilgisi... yüzünden işimden ayrılmaya zorlandığım.
Lo que sé es que, en esencia, él me obligó a dejar mi empleo con sus insinuaciones sexuales incesantes y poco gratas.
Sonra bildiğim tek şey, kızın ortalığı birbirine katıp kızkardeşi için ağladığı...
Lo próximo que sé, es que ella se tiró de los pelos y está gritando por su hermana.
Bildiğim tek şey bazı sabahlar uyandığım zaman geçirdiğim korkunç gecenin izlerinin yanında tükenmiş olduğumdu.
Sólo sabía que, algunas mañanas cuando me despertaba, había pruebas de haber tenido una noche muy extraña. Y estaba agotada.
Ve bildiğim tek şey...
Lo único que sé es...
Bildiğim tek şey öldürüldüğü gün, 11 bin dolar içeriye girmiştik.
Solo sé que, el día que murió, nos quedamos con una deuda de 11 mil dólares.
Bildiğim tek şey Adalet Bakanlığının bu konuyla ilgileneceğidir..
Lo que sé es que el departamento de justicia llegará a la verdad.
İnsanların önünde soyunmak, yapmayı bildiğim tek şey.
Sólo sé quitarme la ropa frente a la gente.
Ama bildiğim tek şey, sen yaptıklarımı görmeye devam edersen çalışmayı sürdüremeyeceğim.
Ni siquiera yo sé eso. Pero sé que no podré trabajar en secreto si sigues viendo lo que hago.
Londra'da söylemek üzere hazırdım... ve sonra bildiğim tek şey, temsilcimin ve menajerimin...
Estaba listo para tocar en Londres... y, de pronto, mi agente y gerente llega...
Bildiğim tek şey Reese'in cevapları onu Krelboyne sınıfına sokmayacak. Ruhen dengesiz biri miyim?
Oye, si algo sé, es que las respuestas de Reese no lo enviarán a la clase de superdotados.
Bildiğim tek şey var... Bunu söyleyeceğin kişinin ben olmadığı.
Pero lo que sí sé es que no soy el único al que deberías estar contándole esto.
Benim hakkımda çok şey biliyorsun ve benim bildiğim tek şey ismin.
Tú sabes mucho de mí y lo único que yo sé de ti es tu nombre.
Sonra bildiğim tek şey hayatım haline gelmesi oldu.
Cuando quise acordarme, casi se había posesionado de mi vida.
Mahowny hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Tek bildiğim şu : Ona parasını bu akşam vermezsek yarın çok geç olacak.
Mahowny, salvo que si no le damos su dinero esta noche, tal vez no lo tengamos mañana.
Yani tüm bunlar Lizzie McGuire'a olabiliyorsa, tek bildiğim şey hiçbirşey bilmediğimdir.
Bien, si todo eso le puede pasar a Lizzie McGuire, la única cosa que se es que no sé nada.
Tek bildiğim şey senin için en iyisini istediğim..
Querida, sabes que siempre he querido lo mejor para ti.
Bildiğim ve söylediğim tek şey seni seviyor olmam.
Yo sólo digo que lo sé, y que te quiero.
Ben dedelerim hakkında hiçbirşey bilmiyorum.Tek bildigim şey... büyükdedem ingilizlerin hockey takımında oynarmış.
Yo no sabe nada acerca de mis antepasados. Lo que yo sé es que... mi bisabuelo solía jugar hockey para el equipo Inglés
Herneyse, burayla ilgili bildiğim tek şey.
Caía por aquí... a pasar la noche, cuando las misiones estaban llenas.
Böyle yaktığını bildiğim tek bir şey var. Radyasyon.
Solo hay una cosa que yo sepa que quema de esa forma.
Ama tek bildiğim şey, o şu an arkadaşın değil. O bir şüpheli ve söyleyeceğin ya da yapacağın herhangi bir şey soruşturmayı tehlikeye atabilir. Ve sanırım elindeki her şeyi,..
No lo se, pero todo lo que se es que ya no es tu amiga, es una sospechosa, y cualquier cosa que digas o hagas puede poner en peligro el caso.
Bildiğim tek bir şey var. Seninle kurduğum ilişki, hayatım boyunca bana her açıdan anlamlı gelen tek şeydi.
Lo que sé es que lo que tuvimos fue una de las cosas o la única cosa que tuvo sentido en mi vida.
Sana çok yardımcı olamadığımı biliyorum ama bildiğim tek bir şey var.
No creo que haya sido de mucha ayuda, pero sí sé una cosa.
Fiona, canım... bildiğim tek bir şey varsa, o da aşkın sürprizlerle dolu olduğudur.
Fiona, querida, si algo sé es que el amor está lleno de sorpresas.
- Tek bildiğim şey Berlin'de yaşıyor olduğu.
Lo único que sé es que vive en Berlín.
Tek bildiğim şey müzik.
La música es todo lo que conozco.
Tek bildiğim şey eğitim almadan... 1 1 bin feetten atlamanın çok riskli olduğu...
Es que conozco el riesgo de un lanzamiento sin entrenamiento a 11 mil pies. Es 72
- Bildiğim tek şey bu. - Öyle mi? Devam et.
Adelante, córteme la ropa.
Bildiğim tek bir şey varsa, eğer burada kalırsam mahvolurum.
Lo único que tengo seguro esque si me quedo aquí, Estoy jodido.
Bildiğim tek bir şey var.
Pero hay algo que sé ;
İlişkiler hakkında tek bildiğim şey sonunda birinin incindiğidir.
Lo único que sé sobre relaciones es que... alguien normalmente acaba haciéndose daño.
Tek bildiğim burada bir şey içimde bir şey kökten değişti.
Sólo sé que algo, aquí dentro de mí, cambió profundamente.
seyirciler 18
şeyde 37
şeydi 22
şeyden 21
şey yani 16
seyredin 30
şey evet 24
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyde 37
şeydi 22
şeyden 21
şey yani 16
seyredin 30
şey evet 24
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
seyir subayı 22
bildin 69
bildiğiniz üzere 22
bildiniz 17
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
seyir subayı 22
bildin 69
bildiğiniz üzere 22
bildiniz 17