Imkanı yok traduction Espagnol
3,625 traduction parallèle
'İnsanların beni bununla görmesinin imkanı yok.' Ne yapıyorsun?
"No hay ninguna maldita manera de que alguien me vea usando esto" ¿ Qué estás haciendo?
Bir vampirden daha hızlı koşmasının imkanı yok.
Es imposible ganarle a un vampiro.
Claudia Powell'ın çıplak elleriyle eski kocasının boğazını ezmesinin imkanı yok.
Es imposible que Claudia Powell, aplastara la garganta de su ex-marido con sus propias manos.
Ahbap çavuş ilişkisin de öteki yozlaşmış polisin korunmasına izin vermemin imkanı yok.
De ninguna manera voy a dejar, que la red de este tipo proteja a otro policía corrupto.
Bay Millam ve bankasının bu yakın sebebi bilmesinin imkanı yok.
No hay forma de que el Sr. Millam y su banco pudiera saber de esta causa inmediata.
Arabaların burada olmasının imkanı yok.
No hay forma hay coches allí.
Ve seni seviyor, seni sevdiğini biliyorum çünkü seni sevmemesinin imkanı yok.
Y te quiere, y sé que te quiere... porque es imposible no quererte.
Yani, uzlaşmanın imkanı yok.
Así que no hay compromisos.
Peder Barnett'ı öldürmek için zamanında şehre dönmeyi başarmasının imkanı yok.
No hay forma que regresara a la ciudad... a tiempo para matar al Padre Barnett.
Bu listeleri almamızın imkanı yok.
No hay forma que consigamos una lista de esas.
Sizde yeni bir araba için yeterli para olmasının imkanı yok.
No hay forma de que tengáis suficiente dinero para comprar un coche nuevo.
Otel fişine göre Bay Harris yediğinden daha çok içiyor ve odasında olan biteni öğrenmemizin imkanı yok çünkü Mira telefonunu dışarıda bıraktı.
Según su cuenta del hotel, el Sr. Harris bebe más de lo que come y no tenemos forma de saber qué está sucediendo en la habitación porque Mira dejó su teléfono en su carrito.
Benim buna katılmamın imkanı yok.
No hay forma de que haga eso.
Seni sevmesinin imkanı yok, Jimmy.
Es imposible que te quiera, Jimmy.
Üç çocuk... Her şeyi saklamanın imkanı yok.
Con tres hijos, claro que no puedes con todo.
FBI'ın Daniel'i bulmasının imkanı yok.
Es imposible que el FBI encuentre a Daniel.
Gwendolyn'nın kaçırdığı tüm o şeyleri öğrenmesine imkan yok :
Gwendolyn no tendrá tiempo para aprender todo lo necesario.
Onu buraya kadar sürüklemene imkan yok.
No hay manera de que la arrastraras hasta aquí.
İmkanı yok.
No puede ser.
Sahte bir avuç sahteci sahtekarla eve dönmeme imkan yok!
No hay manera de que me vaya a casa... con un montón de farsantes.
İmkanı yok, buna emin olamazsın.
No hay forma de que estés segura de eso.
İmkanı yok.
No hay manera.
Babamın hayat sigortası yoktu, ve annemin okul masraflarını ödemesine imkan yok.
Mi padre no tenía seguro de vida, y no hay forma de que mi madre pueda pagar la universidad.
Akşam yemeğine seninle gelen benim, değil mi? Merhaba. İmkanı yok.
No puede ser.
Hesabını bulmaya çalıştım ama nereden bağlandığını öğrenmeye imkan yok.
INTENTÉ LOCALIZAR SU CUENTA, PERO NO PUDE AVERIGUAR DESDE DONDE HA ESTADO CONVERSANDO.
İmkanı yok!
¡ De ninguna manera!
Şöyle bir plastik torba... Ben kendime diyorum ki, koca adamın buna sığmasına imkan yok.
Había una bolsa de plástico y yo pensando para mis adentros : no hay manera de que un hombre adulto pueda entrar allí.
Buradaki dikenlerinize uzanan ip gibi fiberler çekirdek tarafından sürekli yenileniyor ve Volm koşum çıkarma makinesi de bize fiberleri çıkararak omuriliğe veya sinir sistemine zarar vermeden çekirdeği kökünden yok etme imkanı sunuyor.
Ahora, creemos que estas fibras que se extienden afuera a sus espinas están constantemente regenerándose por el núcleo y la máquina desarnesadora de los Volm nos permite extraer las fibras y arrancar de raíz el núcleo sin afectar la espina dorsal o el sistema nervioso.
O şeyi atlatmamıza imkan yok.
¡ No hay manera de que escapemos de esa cosa!
Kaba davranmak istemem ama kazanmanıza imkan yok.
No quiero ser duro... pero no hay forma de que puedas ganar.
Ellen May göçtü gitti ve kimseye mesaj bırakmasına imkan yok.
Ellen May está muerta y es imposible que le dejara un mensaje a alguien.
Yani kilisenin saati ona 1938'de vermiş olmasına imkan yok.
Eso quiere decir que no hay modo de que la iglesia pudiera habérselo entregado en 1938.
Bu gece Kira ile yemeğe gitmeme imkan yok.
NO VOY A PODER LLEGAR A CENAR CON KIRA ESTA NOCHE.
Çoklu kişilik bozukluğu olduğunu henüz teşhis etmemize imkan yok ama kronik alkolik olduğunu biliyoruz ve bu da anca yardım ile idare edilebilir.
Es imposible confirmar todavía el trastorno de personalidad disociada pero sabemos que padece alcoholismo crónico lo que podría ir de la mano con lo otro.
Yani 30 gramını 200 $ kadar ucuz bir fiyata satmasına imkan yok.
Significa que no se debería vender por 200 dólares los 25 grs.
Fakat orada yükselme imkanım yok.
Pero no hay forma de que yo suba ahí arriba.
Yo, yo, yo, yo. Bir şeyin bu kadar lezzetli olmasına imkan yok.
No, no, no, no, ¡ es imposible que algo esté tan bueno!
Bunu bilmeme imkan yok.
No hay forma de saberlo.
Seni nasıl etkileyeceğini bilmemize imkan yok.
No hay manera de saber que te hará.
Fakat domuzun bu hızla aslandan kaçmasına imkan yok.
Su velocidad no es problema para la leona y atraparlo no le cuesta nada.
Belki o odada olabilir. Buna rağmen Hayır, beni satmasına imkan yok
Puede que esté en esa habitación con todo eso... pero no, imposible, no declarará en mi contra.
İmkanı yok.
Es imposible.
Hanna, A'nın annenle uğraşmasına izin vermemize imkan yok.
Hanna, no hay forma de que dejemos que "A" derribe a la Sra M.
Bu kadar zamanda bir haber oluşturabilmeme imkan yok.
No hay forma de que yo pueda armar un artículo nuevo... -... en ese período de tiempo.
İmkanı yok.
De ninguna manera.
- İmkanı yok!
¡ No jodas!
İmkanı yok o Ray'i incitmezdi.
No hay manera de que hubiera dañado alguna vez a Ray.
Kendi başına bu kadar, iradesi olmasına imkan yok.
Entonces no hay forma de que tenga tanta fuerza de voluntad por sí sola.
Kampı bulmalarına imkan yok.
No hay forma de que encuentren el campamento.
Bar sandalyesinde oturup Jo Jones'un sahnede yaptığı gibi kafamda davul çalmaya çalışıyordum. Yapılmasına imkan yok bu arada.
Me acuerdo que estaba sentado, imaginando que tocaba la batería como Jo Jones lo que, por cierto, no es posible.
Varildekinin bir adam olduğunu bilmeme imkan yok.
Todavía no puedo saber si se trata de un hombre.
imkânı yok 55
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73