Kanıt yok traduction Espagnol
3,073 traduction parallèle
Oradan Afganistan'a nasıl geçtiği hakkında bir kanıt yok ortada ama hâlâ araştırıyoruz.
No sabemos cómo entró en Afganistán desde allí, pero seguimos buscando.
Kurbanımızı tanıdığına dair kanıt yok.
Ni siquiera hay evidencia de que conociera a la víctima.
David'in onları tanıdığına dair ya da zombilerle alakasını gösteren herhangi bir kanıt yok.
No hay evidencia que David los conociera ni que tuviera que ver con los zombis.
Amir onların mantıklı hareket edeceğini sanıyor, ama bununla ilgili hiçbir kanıt yok.
La jefatura cree que actuarán con lógica pero no hay evidencia de eso.
Göğsünüzün başka yerinde kansere dair kanıt yok.
No hay evidencia de cáncer en ningún lado más de la mama.
Elimizde kesin bir kanıt yok.
No cierra.
Elimizde hiçbir kanıt yok, Tony.
No tenemos ninguna prueba, Tony.
Sal'ın cinayetle ilgili olduğunu gösterecek en ufak bir kanıt yok.
Ni un pedacito de evidencia física que ate a Sal al asesinato.
Henüz elimizde kanıt yok demek istiyorsun.
Quieres decir que no tenemos pruebas aún.
Bunu başaran olup olmadığına dair bir kanıt yok.
No hay ningún antecedente de algún intento que haya funcionado.
Nerede tutulduğuna dair elimizde bir kanıt yok.
No tenemos confirmación de que sea ahí donde la mantienen.
Hiçbir yerde cinayet silahıyla ilgili bir kanıt yok.
No hay indicios del arma homicida por ningún lado.
- Elimde hiç fiziksel kanıt yok.
No tengo ninguna evidencia material.
Herkes AC'nin bir kanıtın peşinde olduğunu biliyor. - Öyle bir kanıt yok.
- Todos saben que hay una prueba que están buscando. - ¡ Eso no existe!
Kanıt yok.
No hay pruebas.
Kanıt yok.
No tenemos pruebas.
- Ama ellerinde kanıt yok.
- Pero... no tienen pruebas.
Filmi izlemediğine dair hiç kanıt yok.
Pero no hay pruebas de que no viera la película.
Bir meleğin geçebileceğine dair bir kanıt yok.
Aún no hay prueba de que un ángel pueda pasar...
-... ama ortada hiçbir kanıt yok.
- pero no existe evidencia.
Olanlara Ruby'nin neden olduğuna dair en ufak bir kanıt yok.
No hay pruebas de que Ruby tuviera algo que ver con lo que pasó.
Kanıtladığınız tek şey ameliyatta yaptığım hata. Muhtemelen kariyerimi bitirecek ve beni binlerce insana yardım etmekten alıkoyacak bir hata. Ama gördüğüm kadarıyla kayıtları değiştirdiğime ve cinayet işlediğime dair kanıt yok.
Todo lo que prueba es que cometí un error un error que probablemente acabe con mi carrera y me aleje de ayudar a miles de personas pero para nada veo pruebas de que falsifiqué los registros...
Aramızda bir hain olduğuna dair sağlam bir kanıt mevcutsa süratle harekete geçmek dışında bir seçeneği yok. Belki de Lena haklı.
Cuando hay pruebas aplastantes de que uno entre nosotros es un traidor, no tienen otra opción que actuar con rapidez.
Hikayesini doğrulayacak hiçbir kanıtımız yok. Onu sorgulayalım ve sahtekarlık yapmadığına emin olalım.
No tenemos evidencia que lo compruebe, solo hay que interrogarlo y asegurarnos de que no sea una trampa.
Şöyle ki, Bob kanıtı saklayınca suçunuz yok olmaz.
Verá, Bob, ocultar la evidencia no borra el delito.
Şey, aslında kanıtım yok ama ne duyduğumu biliyorum.
Bueno, no tengo exactamente ninguna prueba pero sé lo que escuché.
Ellerinde kanıt yok.
Esto no es una corte de justicia.
Kanıtın yok.
No prueba.
Travma, hırpalanma ya da yaralanma kanıtı yok.
No hay evidencia de trauma, desgarro o moretones.
Eğer polisi ararsak hiç bir kanıtımız yok. Ancak elinde silahla birinin kapısına dayanmış adamlar var.
Si llamaba a la policía... excepto de que yo había seguido a alguien hasta su casa con un rifle.
Önceden tasarlandığına dair kanıtınız yok.
No tiene ninguna evidencia de premeditación. Sí, la tengo.
Bildirdiğinize göre elinizde adli bir kanıtınız yok.
No tienes pruebas forenses para hacer esa acusación.
Hiç kanıtınız yok.
No tiene prueba de eso.
- Evet, onu çocuk kaçırmadan tutuyorsan, onu suçlayacak kanıtın yok.
Bueno, si estás reteniendo a Héctor por secuestro, no tienes pruebas con las que acusarlo.
MOSSAD'ın fotoğraflar hususunda oynama yaptıklarını kabul etmelerinin imkanı yok. İstihbaratı çarpıttıklarına dair elimizde somut kanıt olmadıkça.
Bueno, no hay ninguna forma por la que el Mossad vaya a admitir que haya nada engañoso en esas fotos, no sin alguna evidencia concreta de que hayan falsificado la inteligencia Concreta, hum?
Bunun kanıtı neredeyse hiç yok.
La evidencia es casi inexistente.
* Sahip olduklarım kemiriyor içimi ama yok hiçbir kanıtım *
# Mis posesiones me causan desconfianza, pero no hay pruebas #
Şüphelerim var ama kanıtım yok.
Tengo un sospechoso, pero no tengo evidencia.
Şimdi kemikler temiz ve incelemek için kanıtımız yok.
Ahora los huesos están limpios, y no tenemos pruebas de rastros que examinar.
- Onu içeri tıkmak için gereken kanıtlar yok.
Ellos no tienen evidencia contra él.
# whoo # # hayır ihtiyacımız yok # # kanıtlamaya # # I didn't see that coming # # hayır kanıtlamaya ihtiyacımız yok # # sizeee #
* no, no lo necesitamos * * demostrárselo * * Oh, no lo vi venir * * no, no necesitamos demostrárselo * * a usted *
Eğer ortada kanıt olsaydı bize bir şeyler işaret edebilirdi ama yok en azından ilk üç kurban için.
Eso implicaría que hay pruebas, y no las hay, al menos en las tres primeras víctimas.
Benimle ilgili kanıtınız yok.
No tienes nada contra mí.
- Bana karşı kanıtınız yok.
- No tiene nada de mí.
Kanıtı yok.
No tiene ninguna prueba.
Tabii bir şey biliyorlarsa. Şu anda çocuğun defterinde yazandan başka kanıtımız yok.
Ahora mismo son solo acusaciones basadas en garabatos en el cuaderno de un niño.
Ama elinde kanıt yok, öyle mi?
¿ Pero no tienes pruebas? Brix, ella puede estar viva.
Bir kanıtımız yok ama meslektaşlarının dediğine göre asabi biri olarak tanınırmış.
Una, la del padre abusivo. No hay antecedentes, pero según sus colegas tiene fama de ser impulsivo.
Dinle beni, Billy'nin iş yapıyor olduğu hakkında bir kanıtımız bile yok.
Escúchame, ni siquiera tenemos que probar que Billy estaba traficando.
Ne yazık ki videoda kesin bir kanıtımız yok.
Por desgracia en la cinta no sale el arma del crimen.
Zahl'ı içeri almak için yeteri kadar kanıtımız yok ancak üç kişi ölmüş ve sıra belki Bobby'e de gelmişken...
Ahora, nosotros no tenemos suficiente evidencia para traer a Zahl. Pero con tres personas muertas, y quizá Bobby sea la siguiente, necesitamos su ayuda.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65