Nö traduction Espagnol
6,298,438 traduction parallèle
Tanıştığımıza memnun oldum derdim ama aynı şekilde hissetmediğine eminim.
Diría que es un gusto conocerte, pero estoy seguro de que no sientes lo mismo.
- Pek değil.
No especialmente.
Çatışma olmayacağından emin olmanı istedim.
Quería asegurarme de que no tengas conflicto con alguna.
Bu ikisi ile de yaşayabilirim fakat tekrar aynı duruma asla düşmek istemem.
Y puedo vivir con ambas cosas. Pero no quiero volver a quedar en esta situación de nuevo.
Senin stratejini kullandım ve üstesinden geldim fakat bu hiçbir şeyi düzeltmedi!
Pues usé su estrategia y lo superé. Pero no sirvió para una maldita cosa.
Hayır, değilsin!
- No, no lo está.
Ne dediysen yaptım ve bu sefer benim hatam değildi.
Hice lo que dijo. Y esta vez no es mi culpa.
Senin söylediğin gibi korkunç bir insan değilim.
No soy la persona horrible que siempre dice que soy.
Louis, korkunç bir insan olduğunu düşünmüyorum.
Louis, no creo que seas una persona horrible.
Sana bunu net olarak söylemediysem özür dilerim.
Y si no te lo he dejado claro, lo siento mucho.
Ben değersiz bir pislik değilim.
No soy un pedazo de mierda inútil.
Burada çalıştığınızda, evinizi düşünmezsin. - ve aileni ve de bebeğini.
- Cuando trabajas aquí no piensas ni en tu casa, ni en la familia ni en bebés.
- Bu adil değil. O bebeği olacağını bilemezdi...
- No pudo haber sabido que iba a...
Belki bebeklerin nasıl yapıldığını bilmiyorsun, çünkü insanlar denerler, ve denediklerini bilirler!
Tal vez no sepas cómo se hacen los bebés. Cuando la gente lo intenta, lo sabe.
ve sadece kimse daha önce seninle denemediği için bana yardımcılarımı nasıl yöneteceğimi söyleyemezsin!
Y solo porque nadie quiera intentarlo contigo, no te da derecho a decirme cómo manejar a mis asociados.
- Nutuk çekmene ihtiyacım yok, Louis.
- No necesito un sermón.
Hayır bilmiyor.
No, no lo sabe.
Oliver ile dava üzerinde çalıştığım hakkında yalan söylemiyordum.
No mentía sobre trabajar en un caso con Oliver.
Sadece hangi dava üzerinde çalıştığımı söylemedim.
- Solo que no te dije cuál.
- Harvey beni kovmaz.
- Harvey no me despedirá.
Her şey yolunda gidiyor, sözümün önemi kalmayacak.
Así como están las cosas. tal vez no valdrá mucho.
Mike, ben fazla acımasız olmak istememiştim.
- Mike, no quise ser dura.
Hayır, sen haklısın.
- No, tenías razón.
Ve özür dilerim, fakat be-ben sözümü geri alamam.
Lo siento, pero no puedo echarme para atrás.
- Öyle değil.
- Esto no es así.
- Nasıl öyle olmuyormuş?
- ¿ Cómo que esto no es así?
Hayır, Rachel, bu sahtekarlık yaptığım zamanki durumla aynı değil.
Rachel, no es lo mismo que cuando era un impostor.
Donna'ya hala bizi söylemedim.
Aún no le he dicho a Donna que nos estamos viendo.
Neden?
- ¿ Por qué no?
Bir problem yaratmak istemiyorum.
- No quiero crear un problema.
Bir problem olmak zorunda değil, fakat...
- No tiene que haber uno...
Ve ikincisi, eğer yanılmıyorsam onu hafife almıyorsun, o zaman sen sadece ikinize de sebep olacaksın o bizi kendi başına öğrendiğinde daha fazla soruna sebep olacak.
Y en segundo lugar, si me equivoco y no la estás subestimando... solo estás causando más problemas para ustedes dos cuando se entere.
Bana bir yardımcı getirdiğini söylemediler.
No me dijeron que traías un compañero.
Hala buraya ne için döndüğünü bilmiyorum.
Aún no sé qué haces aquí.
Herşeyi değil.
No todo.
Ben öyle düşünmüyorum.
No lo creo.
O zaman biz bir çıkmaz olarak adlandırılmış birşeydeyiz, çünkü ben para olmadan size ismi vermiyorum.
Entonces estamos estancados, porque no te daré el nombre sin el dinero.
Ve para olmadan hakim davanızı düşürecek.
Y no habrá ningún dinero si el juez desestima este caso.
Eğer kaynağının ismini bize vermezsen, yarın kaybedeceğiz.
Si no me das el nombre, lo desestiman.
Saçmalık kaybedecekmiş.
No es cierto que lo desestimarán.
Yeterli değil.
- No es suficiente.
Neden yeterli değil?
- ¿ Por qué no?
Senin sözünün bir geçerliliği yok.
No han corroborado tu palabra.
Buraya geldiğimde bütün bu olayların telafisi olmadığını söylemiştim?
¿ Cómo sabemos que no lo inventaste todo?
- Onun bu davayı takip etmediğini düşünüyordum.
- Pero no procesó el caso.
- O zaman beni tam olarak duymadın..
No oíste bien.
O sadece Bunu görmek istemedi.
Pero no lo quiso seguir.
Bu arada, cebini koru,'çünkü benden bir bok istemiyorsun.
Mientras tanto, guarda tus monedas, porque no obtendrás nada de mí. Hola, amigo.
Ara vermiyordum, Yemin ederim.
No tomo un descanso.
Geçen gün ben sana birşeyler söylemiştim ara vermekle ilgisi, Kastetdiğim, Ben bilmiyorum bile
Cuando dije esas cosas sobre tomar un descanso... - No sé si te acuerdes...
O kadar da kötü değildin.
No estuviste... tan mal.