Vaktim yok traduction Espagnol
3,486 traduction parallèle
- Son dakika gelişmesiyse vaktim yok.
No si es como el último minuto que tuvimos.
Onlar için endişelenecek vaktim yok Dean.
No tengo tiempo para preocuparme por ellos, Dean.
Ama benim seni baştan yaratacak vaktim yok.
No tengo tiempo para hacerte un cambio de imagen.
Böyle şeylere vaktim yok zombileri saymıyorum bile.
No tengo tiempo para la cultura, y mucho menos para la subcultura.
Dediğim gibi. Çıkmak üzereyim ve vaktim yok.
Como he dicho, voy a marcharme y no tengo tiempo.
Hayır, maalesef. Vaktim yok Bayan...
No, es decir, no tengo tiempo, Srta...
Siz avukatlar gibi tüm gün internette dolaşacak vaktim yok benim.
Bueno, quizás no tenga tanto tiempo como tu tipo de abogados para navegar por internet todo el día.
Boşa geçirecek vaktim yok.
No hay tiempo qué perder.
Konuşacak vaktim yok.
No tengo tiempo para hablar.
Aşka meşke vaktim yok.
No tengo tiempo para enamorarme.
Üzgünüm ama bunu tartışacak vaktim yok.
Mire, lo siento, pero realmente no tengo... tiempo para discutir esto con usted.
- Angela. Halini hatrını sormakla kaybedecek vaktim yok.
No tengo tiempo para "Hola" y "Cómo estás".
Ne yazık ki, bu sabah kendime ayıracak hiç vaktim yok, Bayan Gray.
No tengo tiempo esta mañana, Sra. Gray.
Ama vaktim yok.
Pero no tengo tiempo.
Pek vaktim yok.
No tengo mucho tiempo.
- Vaktim yok.
No puedo.
Konuşacak vaktim yok ama onlara iyi olduğumu söyle.
No tengo tiempo para hablar, pero diles que estoy bien.
Hiçbir şey öğrenmeye vaktim yok.
No tengo tiempo para averiguar nada.
Bunlar için vaktim yok.
No tengo tiempo para estas mierdas.
- Fazla vaktim yok.
- No tengo mucho tiempo.
Fazla vaktim yok, o yüzden sana planın diğer parçasının açıklamasını yolda yapacağım.
No tengo mucho tiempo, así que te mostraré cómo obtendremos la siguiente pieza del plan y te lo explicaré de camino.
Bugün fazla vaktim yok.
Hoy no tengo mucho tiempo.
Buna ayıracak vaktim yok şu an, Kate. Jackie Laverty'nin telefonunda bir hareketlenme oldu.
Ahora no tengo tiempo para esto, Kate.
O kadar vaktim yok.
Simplemente no tengo tiempo.
Bu saçmalıklara ayıracak vaktim yok George.
No tengo tiempo para tonterías, George.
Bak, içki içmek dururken çene çalmaya vaktim yok.
Mira, no tengo tiempo para charlas cuando podría disfrutar una bebida.
Vaktim yok, işimi halletmem lazım.
No tengo tiempo, tengo que seguir con mi trabajo.
Çene çalacak vaktim yok.
No tengo tiempo para esto.
Devin uykuya dalmasını bekleyecek vaktim yok.
No tengo tiempo para esperar que el gigante se duerma.
- Fazla vaktim yok.
No tengo mucho tiempo. Por aquí.
Teşekkürler, ama hiç vaktim yok.
Bueno, gracias, pero en realidad no tengo tiempo.
Lyle, gerçekten çok kötü bir gün geçiriyorum ve oyalanacak vaktim yok.
Oye, Lyle, de verdad, estoy teniendo un mal día hoy, así que no estoy de humor para perder el tiempo.
Fazla vaktim yok.
- saberlo. - No tengo tanto tiempo.
Şu anda hiç vaktim yok Stoffer.
- Kristoffer no tengo tiempo ahora.
Çocukça oyunlara ayıracak vaktim yok.
No tengo tiempo para juegos infantiles.
Onun için vaktim yok. Sonra ararım. Burada ama.
- No hay tiempo para eso, la llamaré después.
Toplantı yapacak vaktim yok. Bu işi telefon üzerinden halletmeliyiz.
No tengo tiempo para una reunión, tendremos que manejarlo por teléfono.
Tarih dersi için vaktim yok.
No tengo tiempo para una lección de historia.
Vaktim yok.
No tengo tiempo.
Oyun için vaktim yok, Colin.
No tengo tiempo para juegos, Colin.
Buna vaktim yok Borch.
No tengo tiempo para esto Borch,
- Buna vaktim yok. - Hayır, izle şunu!
- Karen no tengo tiempo para esto.
- Ruth... Benim bu saçmalıklara ayıracak vaktim yok.
No tengo tiempo para estas tonterías, si hay posibilidad de que la niña aún...
Şu anda hiç vaktim yok.
- Acabo de hablar con un oficial de policía local.
Nerelerdeydin sen? Şu anda daha fazla azar işitecek vaktim yok.
No tengo tiempo para más broncas en este momento.
Bunun için hiç vaktim yok.
Da igual, tendrá que ser después.
Konu ne olursa olsun, Blair, vaktim yok.
Sea lo que sea, Blair, no tengo tiempo.
Hayır, hayır, hayır, hayır. Rol yapman için vaktim yok. Hemen, hemen, hemen.
E incluso ahora que he crecido y estoy en Los Ángeles con gente y opciones que no entiendes...
Fazla vaktim yok.
No tengo mucho tiempo...
Vaktim yok.
Gracias, pero no tengo tiempo.
Ne komiktir, ülkenin en güçlü haber ajansının Beyaz Saray muhabiriyim ve çocuğum yok, yani kendimi tamamen işe vermek için dünya kadar vaktim var.
Soy corresponsal principal para la mejor cadena de TV. Y no tengo hijos, así que le daré mi 100 %.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65