English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ V ] / Ve onu

Ve onu traduction Espagnol

63,724 traduction parallèle
Oğlunuzu yakalamaya yaklaştık ve onu görmeniz için elimden geleni yapacağım.
Estamos a punto de capturar a su hijo. Haré lo que pueda para que lo vea.
Hikaye ve onu nasıl anlattığın önemlidir.
La historia y cómo la cuentes, eso es lo que importa.
Şu anda en çok umurumda olan kişi Regina Worth'dür ve onu sağ salim geri getirmek için ne gerekirse yapacağım.
La persona que más me preocupa es Regina Worth, y haré lo que esté en mi mano para traerla de vuelta a salvo.
Kaçışım ve onu kaçırmam gerekliydi.
¿ estás negando que secuestraste a la Dra. Brennan? Es escape y el secuestro fueron males necesarios.
Evde kalbi kırık iki çocuğum var çünkü babaları burada ve onu buna sen bulaştırdın...
Tengo dos hijos en casa que has roto sus corazones... Porque su padre está allí, que usted ha traído con su lío...
Buraya altı ay önce taşındı ve onu gördüğüm an anlamıştım...
Se mudó aquí hace seis meses y, en cuanto la vi, lo supe.
Dosyasında çok fazla kanıt bulduk ve onu sadece vergi suçlarıyla 30 yıl içeri atabiliriz.
Tenemos tantas pruebas en su archivo que le condenarían a 30 años en la cárcel solo por delitos fiscales.
Onu yakaladım, onu tutsak ettim ve onu durdurabilecek tek kişi benim. Sizin peşinizden gelmesini engellemek için.
Lo atrapé, lo sigo teniendo atrapado y soy el único que puede pararle de ir tras todos vosotros.
Karşımızdakinin ne olduğunu ve onu nasıl durduracağımızı öğrenene kadar saklayalım.
Aun así, seremos discretos hasta que sepamos a lo que nos enfrentamos y cómo lo paramos.
... ve onu korumak uğruna her birimizi öldürecek.
Y matará hasta el último de nosotros por protegerlo.
Bayan Keating'in kefaletle serbest bırakılma talebini reddediyor ve onu Philadelphia
Deniego la petición de fianza de la Sra. Keating.
Yıllardır görmedim ve onu hiç düşünmüyorum.
No lo he visto en años y nunca pienso en él.
Senle bizim aramizdaki mesafe kadardi aralari ve onu vuran kadinla konusuyordu.
Estaba a la distancia que estás tú ahora, hablando con la mujer que le disparó.
- Rosato kardeşler onu öldürdü ve... -... ve şimdi de böyle söylüyor. - Ama şüpheli bir durum.
- Los hermanos Rosato lo mataron, y él dice que esto es como aquello.
Senden istediğim onu kimin gönderdiğini ve ne bulmayı amaçladıklarını öğrenmen.
Ahora, necesito saber quién lo envió y qué esperan que consiga.
Hükûmet ve istihbarat görevlileri onu sağ ele geçirmeyi umuyordu.
Los servicios de inteligencia esperaban capturarlo con vida.
Pazar, salı ve cuma günleri onu dialize götürüyorum.
La llevo a diálisis los domingos, martes y viernes.
Sabah onu sana tanıklar ve kanıtlarla birlikte getireceğim.
Lo traeré mañana por la mañana con testigos y pruebas.
Tek diyebileceğim, onu bulduğumda seni vururum. Temiz ve çabuk. Veya günlerce sana acı çektirebilirim.
Solo te digo que puedo pegarte un tiro cuando la encuentre y hacer que sea rápido y limpio, o puedo hacerte sufrir durante días, y créeme, ya tengo cosas en mente.
Onu sevdiğini biliyor ve bizi anlıyor Dylan.
Sabe que le quieres, y lo entiende, Dylan.
Çünkü o delinin teki ve biz de onu kızdırdık.
Porque es un hombre loco y le hemos enfadado.
Görünüşe göre yıllar önce onu ziyaret etmişim. Ve ona bunu vermişim.
Aparentemente, la visité hace años y le di esto.
Onu aldı ve şimdi onu öldürecek.
Se la llevó, y va a matarla.
Booth, onu takip edebildiğim en uzak yer burası ve burada gliserin izi neredeyse yok gibi. Bu asansör nereye gidiyor?
Booth, esto es lo más lejos que pude llegar e incluso aquí la glicerina es casi inexistente.
Yvonne, bunu söylemeliyim, Mark Costley'nin savunması onu ve avukatlarını ilgilendirir.
Yvonne, tengo que decir que la defensa de Mark Costley es... una cuestión suya y de sus abogados.
Yvonne Carmichael vahşi ve küçük düşürücü bir tecavüze maruz kaldı, Gaorge Selway tarafından, bu adam ardından onu takip ederek travmasını derinleştirdi.
Yvonne Carmichael había sufrido una violación brutal y degradante... a manos de George Selway, y luego añadió a este trauma bastante devastador, el acoso.
Onu polise teslim ederiz ve ortadan yok oluruz.
Lo entregamos y hemos acabado.
Onu durdurmaya çalıştık ama hasta ısrar ediyorsa ve böyle bir yetkisi varsa, izin vermek durumundayız.
- Lo sé. Intentamos detenerle, pero si un paciente insiste, si está en condiciones, tenemos que dejar que se vaya.
Belki de Los Angeles'a taşınmalı ve sana onu tamamen unutturmalıyım.
Quizá debería mudarme aquí y hacer que te olvides de ella.
Ve bilirsin, onu ilk kez gördüğümde hemen aramızda bir bağ oluştuğunu anladım.
Cuando lo vi por primera vez, supe instantáneamente que teníamos una conexión.
Anlayacağın, o hafta sonunu sürekli kafamda oynatıp duruyorum ve şimdi onu tekrar yaşayabiliriz.
Estuve reproduciendo el fin de semana una y otra vez en mi cabeza, y ahora podemos revivirlo.
Ve şimdi onu bulamıyor.
Y ahora no puede encontrarla.
Bir zombi onu çizmiş ve ona zorla beyin satıyordu.
Un zombi le arañó, y luego lo extorsionó por cerebros.
Ve, eğer ki doğruysa bu, onu ve iğrenç ailesini öldürmek için yeterli bir sebep olacaktır.
Y, si es verdad... bien, sin duda esa podría ser razón para matarle y al mismo tiempo, eliminar a su abominable familia.
O bir cadı, ve bana onu erken uyandırabilmem için.. ... yapmam gerekenleri söyledi.
Es una bruja, y me dejó instrucciones de despertarla a ella primero.
Ve ben anlamadım neden onu haksız çıkarmak için bu kadar uğraşıyorsun acaba?
Y no entiendo por qué estás tan encabezonado en demostrar que se equivocaba.
Eli, onu sen ve Luke buldunuz.
Eli, Luke y tú la encontraron.
Evet ve olur da yeteneğim geri gelirse onu kullanarak yapacağım ilk iş seni öldürmek olacak.
Sí, y si llego a recuperar mi don, lo primero que haré, será matarte.
Ayrıldığın için kötü hissettin ve incik boncukla onu kazanabileceğini mi düşündün?
¿ Te sientes mal por haberla dejado y crees que alguna joya hortera va a ayudarte a recuperarla?
Arabama aldım ve ona, Annalise'nin onu görmek istediğini söyledim.
Lo recogí en mi coche, le dije que Annalise quería verlo.
Eve gittiğimizde Annalise'yi görmediğinde, korktu ve gitmek istedi, tam o sırada onu bayılttım.
Cuando vio que ella no estaba allí, se asustó, intentó irse, así que le dejé inconsciente.
Birisi onu öldürdü, cesedini yaktı ve yerini değiştirdi!
¡ Alguien le mató, quemó su cuerpo e hizo que desapareciera!
Onu daha yeni kaybettim ve aynı şeyin senin için de geçerli olduğunu biliyorum, ki bu yüzden seni dışarıda bırakmamalıydım.
Es que le echo de menos y sé que tú también, por eso no debería haberme alejado de ti.
Charles da senin bir parçan ve Wes onu hapse yollayabilecek tek kişiydi.
Charles también es de tu propia sangre, y Wes era la persona que podía enviarle a la cárcel.
Tecavüzcü oğluna destek olurken onu yalnız ve fakir bir şekilde büyümeye terk ettin.
Le dejaste crecer solo y pobre - apoyando a tu hijo, el violador.
Fakat ben onu tanıyor ve seviyorum. Burada oturup onun zarar görmesini beklemenin iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum.
Pero lo conozco y lo amo, y no creo que esté bien que estemos todos sentados aquí esperando a que le pase algo.
Onu sever gibi davranmıştın ve şimdide kendini kurtarmak için onu satacaksın.
Fingiste que le amabas, y ahora vas a - entregarlo para salvarte.
Annesi öldü ve onu bir başına bıraktı.
Su madre murió y lo dejó solo.
Ve Poseidon'un zekiliği de, bütün bunları bir ağı olmadan yapması bu yüzden onu bulmak çok zor.
Y lo más inteligente de Poseidon es que lo hace todo sin una red, motivo por el que es tan difícil de encontrar.
Belli ki bir şeye yaklaşıyormuş ve o yüzden onu öldürdüler.
Obviamente, se estaba acercando a algo y le mataron por ello.
Onun oyunun oynayacağım ve eğer oğlumuza zarar verirse, onu öldüreceğim.
Jugaré a su juego y, si hace daño a nuestro hijo, lo mataré.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]