Yapmak zorundasın traduction Espagnol
1,654 traduction parallèle
Seçim yapmak zorundasın.
Tienes que elegir.
Bir gün bunu yapmak zorundasın.
Algún día tendrás que salir.
Bir şeyler yapmak zorundasın.
Lo elegimos. Debe hacer algo.
Bana bugün ödeme yapmak zorundasın.
Debes devolverme el dinero hoy mismo.
Bayrağı her zaman dalgalandırmak istiyorsan bunu yapmak zorundasın.
Tienes que hacer esto si vas a dejar que ondee todo el tiempo.
Onun kalbini kazanmak için bir şeyler yapmak zorundasın.
Entonces deberías hacer algo para ganarte su corazón.
Bunu neden yapmak zorundasın?
¿ Por qué haces esto?
Siz de bana bir iyilik yapmak zorundasınız.
Pero hay algo que Uds. Deben hacer por mí.
Eğer onu durdurmak istiyorsan, bunu kendin yapmak zorundasın.
Debe buscar ayuda.
Hayır bunu yapamam! - Yapmak zorundasın!
No puedo declararme. - ¡ Tienes que hacerlo!
Yapmak zorundasın.
Tú tendrás que hacerlo.
Yapman gereken şeyi yapmak zorundasın.
Debes hacer lo que tengas que hacer.
Bana Doları yapmak zorundasınız.
Tiene que hacerme los dólares.
- Ödeme yapmak zorundasın.
- Usted tiene que pagar.
Hapisten uzak kalmak istiyorsan, bunu kendi başına yapmak zorundasın.
Si quieres estar fuera de prisión, tendrás que manejarlo tú mismo.
Bu görüşmeyi bir ara yapmak zorundasın.
Vas a tener que atenderlo en algún momento.
Sevsen de sevmesen de bunu yapmak zorundasın.
Vas a hacer esto te guste o no.
Bir keresinde karım bana : "Kurbağalar ile benim aramda bir seçim yapmak zorundasın, hangisini seçiyorsun?" diye sordu.
Llegó el momento en que mi esposa me dijo que tenía que elegir entre las ranas o ella.
Sanırım, harcamalarınızda önemli kesintiler yapmak zorundasınız. Moda Dünyası dergisine üç tane abonelik?
Bueno, va a tener que hacer unos serios ajustes en su costosa ¿ tres subscripciones para una revista?
Şu an bunu yapmak zorundasın.
En estos momentos, eres importante para eso.
Ülken için bunu yapmak zorundasın.
Josh tu país necesita que hagas esto.
Bu adam sana ne söylerse yapmak zorundasın.
Tienes que hacer cualquier cosa que este hombre te diga que hagas.
Yapmak zorundasın.
Tendrás que hacerlo
Bak, dediklerimi yapmak zorundasın.
Mire, tiene que hacer lo que le estoy diciendo.
İşin bu insanları idare etmek ve yapmak zorundasın demek.
- Es tu trabajo y debes hacerlo.
Benim için bir arama yapmak zorundasın.
Tienes que hacer una llamada por mí.
Bir kez daha yapmak zorundasın.
Tienes que hacerlo otra vez.
Ama en azından hapisteyken seks yapmak zorundasın!
¡ Pero al menos en la cárcel tienes sexo!
Yapmak zorundasın.
- No sé si puedo. Tienes que hacer esto.
Bunu yapmak zorundasın.
Pero tienes que hacer esto.
Çünkü istiyorsan kendin yapmak zorundasın.
Porque si es así, debes ir para allá y pedirlo tú mismo.
Rodney, beni dinle.Bunu yapmak zorundasın, bu bizim tek şansımız.
Rodney, escúchame. Debes hacerlo, es nuestra única oportunidad.
- Vietnamda iş yapacaksan bizimle yapmak zorundasın.
Vas a ir a Vietnam. Nosotros tres podemos ocuparnos de esto.
Kalanlar arasından seçim yapmak zorundasınız.
Así que tienes que elegir entre lo que queda.
Bugün yapmak zorundasın.
Pero hoy tendrás que hacerlo.
Ellerini bu kirli işe bulaştırmak istemiyorsun, anlıyorum ama ne yazık ki bir şeçim yapmak zorundasın.
No quieres ensuciarte las manos. Lo entiendo, pero desgraciadamente, no tienes elección.
Yapmak zorundasın.
Tienes que hacerlo.
Acilen bir şey yapmak zorundasın.
Tienes que hacer algo ahora.
Andrew... şu anda yoldayım, ama bunu yapmak zorundasın...
Andrew mira, estoy de vuelta, pero es importante que- -
Yapmak zorundasın.
Debes hacerlo.
Eğer tüm dünyanın İngiltere Kralı'nın sözünü tutmaktan aciz olduğunu bilmesini istiyorsan, o zaman yapmak zorundasın.
Si quiere que el mundo piense que el Rey de Inglaterra es incapaz de mantener la palabra dada, les estáis dando motivos.
Bir şeyler yapmak zorundasın.
Debes hacer algo.
Bugün için bir istisna yapmak zorundasınız, Peder.
Deberá hacer una excepción hoy, Padre.
Onlara normal bir deneme yapmak zorundasın.
Tienes que hacerles un juicio regular.
Şimdi hepsini tekrar yapmak zorundasın.
Ahora tendrás que volver a pintártelas. Vámonos.
Don, bir şeyler yapmak zorundasın.
Don, tienes que hacer algo.
Bir şey yapmak zorundasın.
Tienes que hacer algo.
Tamam. Artık, bir seçim yapmak zorundasın.
Ahora, tienes que tomar una decisión.
Ne yapmaya karar verirseniz, onun için yapmak zorunda değilsiniz. Ama ona verebileceğiniz en iyi hayatı vermek zorundasınız, bu her nasıl olursa.
Lo que sea que decidas hacer, no lo debes de hacer por ella, pero si le debes la mejor vida que puedas darle, como sea que funcione.
TMU'dan haber almadan önce, sözlü antlaşma yapmak mı zorundasın?
Antes de saber de la TMU, ¿ tienes que comprometerte verbalmente?
Yapmak zorunda olduğum şeyi anlamak zorundasın.
Lo que debo hacer... Debes entenderlo.
zorundasın 42
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmayacaksın 53
yapmamalısın 52
yapmaz 37
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapmam 83
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmayacaksın 53
yapmamalısın 52
yapmaz 37
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapmam 83
yapma be 35
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmayın çocuklar 34
yapmak mı 28
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmayın çocuklar 34
yapmak mı 28