Aç traduction Français
268,019 traduction parallèle
Şunu açıklamak daha uygun olacaktır, Gavin Belson şirketten ayrıldı.
Pour être transparent, Gavin Belson a quitté la société.
Açıkçası daha değil.
Eh bien, pas encore.
Her sabah uyanıp uygulamayı açıyorum.
"Tous les matins, en me levant, " en me couchant, chat vidéo.
Yatağa gidip uygulamayı açıyorum. Uyanıyorum, uygulama.
"Le lendemain, chat vidéo."
Erlich'e fermuarnını açık tuttuğu için kızmıştım, aynı şeyi mi yapar oldum?
Je reproche à Erlich de penser avec sa queue et je fais ça?
Vadi'nin en büyük balinası şirket açılmadan iki hafta önce sizinle çalışmaya başlıyor.
Ferrer la plus grosse baleine de la vallée... deux semaines... avant de lancer votre boîte.
Açık arayla.
De loin.
Hayır, sadece, kapıyı açıyordum.
J'allais vers la porte.
Sonra onlara sahte bir açılış sayfası göstereceğiz ve herkese değiştirilmiş Hoolicon uygulaması yükleteceğiz.
On affiche une fausse page d'accueil et les gens installent une version trafiquée de l'appli Hooli-Con.
"Sanal aç köylüler için sanal mısır yetiştirin."
Faites pousser du maïs virtuel pour nourrir des villages virtuels.
Şu fikir nasıl peki? Gerçekten aç olan insanlara, gerçek mısır mı yetiştirsek?
Et si tu faisais pousser du vrai maïs pour nourrir de vrais gens?
Açıkçası evet.
Vous savez quoi?
Gavin Belson'un çıkardığı telefonun Keenan'ın teknolojisi ile patlamaya başlamasını kim açıklayabilir?
Qui peut dire pourquoi le téléphone commercialisé par Gavin Belson a explosé quand l'application de Keenan Feldspar a été installée?
Yüksek ihtimalle sana şirketin raydan çıktığını düşündürmüştür, ancak seni temin ederim ki çok basit bir açıklaması var. - Gerçekten var.
Vous avez dû penser que l'entreprise est en déroute, mais il y a une explication très simple à tout ça.
Eğer Anton'u Stanford'a görütebilirsek, direk ordaki sunucuya bağlayabiliriz, ve Fiduciated açılmadan tekrar online olabiliriz.
Si on déplace Anton à Stanford, on peut le brancher aux serveurs. On sera en ligne avant l'ouverture.
Işıkları bütün gece açık bırakmış olmalıyız.
T'as dû laisser les lumières toute la nuit.
Her neyse, odamın kapısı açık. belki masamı kullanmak istersiniz falan, takılın.
En tout cas, mon bureau est ouvert, si vous voulez déposer ça.
Arka kapıyı açıp, pilleri almamı söyledin. Sonra da geri koymamamı.
Tu m'as dit d'ouvrir l'arrière pour prendre les batteries et ensuite, tu m'as dit de ne pas les remettre.
Gavin, şunu söylemeliyim. Deponun kapısı açıldığında, bana doğru sırıtışını görünce, bir melek gördüm sandım.
Je dois avouer, Gavin... quand la porte s'est ouverte et que j'ai vu votre visage me sourire, j'ai cru voir un ange.
Sarah ve Helena ise doğurganlar, biyolojik açıdan paha biçilemezler.
Sarah et Helena sont fertiles. Elles sont très précieuses.
Ama genetik açıdan bakarsak hepimiz...
Mais au niveau génétique, on est parentes.
- Bu görüntü, fetüsün açıklanamayan ve hızlı şekilde iyileştirdiğini gösterir.
D'après l'échographie, le fœtus a guéri rapidement et de façon inexpliquée.
Sadece duyguların bir çiçek gibi açılıyor.
Ce sont tes sens qui s'ouvrent comme une fleur.
Dr. Leekie, Donnie'nin üzerine çok geldi ve silahın emniyeti açıktı.
Le Pr Leekie a poussé Donnie à bout et le coup est parti tout seul.
Bu bizim sorunumuz değil, senin sorunun. O yüzden devam et bize karşı cinayet davası aç.
Ces corps, c'est plus ton problème que le nôtre.
Ve sonra açık bırakıp gitmesine.
Et laisse la tablette accessible.
Bilirsin ve daha da sessizleşti ve ben daha fazla şey açıkladım ve sanırım bir daha oğlumun gözlerinde mutluluğu göremeyeceğim. Ona on dolar verdim.
Tu vois, et, et plus il était silencieux, plus j'expliquais, et... et comme j'ai pensé que je ne reverrais plus jamais de joie dans les yeux de mon fils, je lui ai donné 10 dollars.
Ben her şeyi açıklamak zorunda kaldım.
J'ai dû tout expliquer.
Ve açıkçası şeyi olduğu hakkında da biraz kafası karışıktı.
Et, honnêtement, c'était un peu flou sur le quoi.
Çünkü o seninle kuşlu böcekli konuşmaları yaptı bu yüzden zaten biliyorsun, kanal açık.
Et, à l'avenir, si tu as des questions de ce genre, demande à ta mère. Parce que... elle t'a déjà parlé des abeilles et des fleurs, donc vous avez déjà, tu sais, des canaux ouverts.
Evet, evet ve bu açıklamaların sadece başlangıcı.
Oui, oui, et ce n'est que le début des découvertes.
Şimdi ilk seferinde bu şekilde açıklamalıydık.
On aurait dû vous expliquer ça comme ça la première fois.
Hikâye açısından tuhaf.
C'est zarbe.
Ramaniac'ı hep erkek sanmıştım açıkçası.
J'ai toujours pensé que Ramaniaque était un homme.
Evet, senin açından ne kadar berbat bir durum.
C'est sûr que cette situation te met vraiment dans la merde.
Tatilden döndüğümde seni televizyonda Bill O'Reilly açıkken bir tas yahninin içinde yüzükoyun ölmüş hâlde bulmayacağımı söyle yeter.
Dites-moi juste, en rentrant de croisière, je vous retrouverai mort la tête dans un bol de chili, et Bill O'Reilly à la télé?
Tabelada sekize kadar açığız, diyor.
La pancarte dit que tu fermes à 20 h.
Neden yanıldığınızı üç nedenle açıklayayım.
Trois raisons pour lesquelles vous avez tort.
Fiyatı 2000'den açıyorum.
Les enchères commencent à 2000.
Açıklamamı ister misin?
Tu veux que je t'aide à comprendre?
Netleştirmek açısından, ne olursa olsun, birbirimizin mülkünden uzak mı duracağız?
Donc chacun reste chez soi, quoi qu'il arrive?
Yalnız kalmak istediğini açıkça belli etti.
Elle m'a bien fait comprendre qu'elle voulait être seule.
Bunu ben de açıkça belli ettiğimi sanıyordum ama hâlâ buradasın.
Je pensais te l'avoir bien fait comprendre aussi, mais tu es là.
Baktığın zaman benimle acımasızca dalga geçeceksin.
Si tu les regardes, tu te moqueras de moi sans répit.
İşin gerçeği şu ki, zaten şu anda da acımasızca dalga geçiyorsun.
Mais tu te moques déjà de moi sans répit.
Gözlerimin içine bak ve açıkla...
Dans les yeux!
Işıkları açın lütfen.
Lumière, s'il vous plaît.
Acı sona kadar içinde olmak istiyorum.
J'aimerais être là jusqu'au bout.
Sonunda açıldığımı düşünüyorum.
Mais j'y vois clair, maintenant.
Bir daha hiç acıkmayacaklarını söylediler.
Ils disent qu'ils pensent ne plus avoir jamais faim.
İşin yoksa yemeğe kal, acılı yahni yaptım.
Si vous n'avez rien de prévu, je viens de faire un chili.