Bir öğretmen traduction Français
1,330 traduction parallèle
Bir öğretmen çocukları taciz ederken yakalandı saçma sapan teorileriyle tabi.
Un professeur arrêté pour avoir enseigné des théories bidon.
Her kiminle çıkıyorsa, zavallının tekidir. Çünkü onun bir öğretmen... olduğunu ve gülünç bir maaş aldığını umursamıyor demektir.
Qui que ce soit, c'est une ratée qui se fiche qu'il soit prof dans cette école ridicule, avec un salaire de prof ridicule.
Onun gibi seksi bir öğretmen sana asıldı, bir şeyler yaşadınız...
La prof est chaude, elle te saute dessus et elle veut arrêter.
Uzman doktor ve birinci sınıf bir öğretmen köpeği.
Résident et lèche-botte de première.
Zeyna harika bir öğretmen olacak.
Xena sera un excellent professeur.
Büyükbabam senin akıllı ve uygun bir öğretmen olduğunu söylüyor.
Mon grand-père dit que tu es un professeur sage et approprié.
Sevgiden daha büyük bir hediye olamaz. Bir öğretmen öğrencisine bunu verebilir.
C'est la plus grande preuve d'amour qu'un professeur puisse donner à l'élève.
- Bence mükemmel bir öğretmen olursun.
Je trouve que tu ferais un excellent prof.
Bir öğretmen.
C'est une prof.
Herkes kötü bir dövüşçü olduğumu düşünüyor. Ama bence iyi bir öğretmen olabilirim. Çocuklar için...
Je sais que personne me prend pour un grand boxeur, mais je crois que je peux enseigner assez correctement... aux jeunes.
Sadece nasıl bir öğretmen olduğunu anlamaya çalışıyorum.
Aucun. J'essaie juste de voir quel genre de mentor vous étiez.
Bay Hundert, bir öğretmen olarak sizi burada kaybetmek istemeyiz.
On ne peut se permettre de vous perdre.
Seni, bir öğretmen olarak sınıfta bıraktım.
J'ai échoué avec vous. En tant que professeur.
Her ne kadar tökezlese de bir öğretmen her zaman bir öğrencinin karakterini ve bir insanın da kaderini değiştirmek için umut etmekten asla vazgeçmemelidir.
Malgré les faux pas, le professeur espère toujours qu'en apprenant, le caractère d'un garçon peut changer, changeant ainsi la destinée d'un homme.
Kafayı yemiş bir öğretmen...
Encore un prof qui a sauté les plombs.
Bu sıradan bir öğretmen-öğrenci ilişkisi değil.
Ce n'est pas une relation ordinaire entre un professeur et un étudiant.
Hep arkandan koşan bir öğretmen olmayacak artık.
Personne ne pourra plus s'occuper de toi individuellement.
Bir öğretmen gitmiş, ama orada hiç kimse yokmuş.
Un professeur a été voir mais il n'y avait personne
Tam bir öğretmen oldun.
Tu deviens une véritable institutrice maintenant.
Bence bu kararına bağlı kalırsan, her zaman öğrencilerinin hatırlayacağı bir öğretmen olabilirsin.
Je crois que... si tu continues... tu deviendrais le genre de prof dont on se souvient à jamais.
Mahkumların oda arkadaşlarına ne kadar bağlı olduklarını görseniz şaşardınız. Yani öğretmenlerine. Kendini bir öğretmen olarak görüyorsun, öyle mi?
Vous seriez surpris de voir comment les prisonniers s'attachent à leurs bourreaux... leurs professeurs.
Her zaman bir öğretmen olmak istedim ama hayatım pahasına değil.
J'ai toujours voulu enseigner, mais pas au péril de ma vie.
Neden bir öğretmen olmak istediğimi hatırlamama yardımcı oldun.
Vous m'avez rappelé pourquoi j'enseigne.
Bu yeni yeteneklerim yerine... eskilerine kavuşup tekrar bir öğretmen olmayı yeğlerim.
Je préfère oublier mon talent... retrouver mes anciens talents. Je veux redevenir enseignant.
- O iyi bir öğretmen.
C'est un bon professeur.
İyi bir öğretmen.
C'est un bon professeur.
Bu başka bir öğretmen.
Voici l'adresse d'un autre professeur.
Harika bir öğretmen.
C'est une super prof.
Lisedeki bir öğretmen, Bayan Luthor Clark'ı, arabasını yakarken görmüş.
Un professeur, Mme Luthor... a vu Clark incendier sa voiture.
FAKAT... müdiremiz nihayet onun yerini alacak bir öğretmen buldu. Şimdi yeni 4. sınıf öğretmeninize çok iyi davranmanızı isteyeceğim.
Mais la principale a trouvé quelqu'un pour la remplacer et j'espère que vous serez sages avec votre nouveau professeur,
Bakın. Bu tür davranışlar bir öğretmen tarafından yapıldığında kabul edilmemelidir!
J'ai un comportement inacceptable pour un professeur.
Biliyor musunuz bunu bir öğretmen söylemişti.
Vous savez, une prof me l'a dit un jour.
- Babası Riyad'da bir öğretmen.
- Son père est enseignant à Ryad.
Kesinlikle hayır. Douglas harika bir öğretmen ve çok iyi bir araştırmacıydı.
Douglas était un excellent professeur et un chercheur émérite.
Ancak, çocuklarına iyi bir öğretmen olarak avutuyorum kendimi.
Mais j'ai du me contenter d'être un bon professeur pour ses enfants.
Diğer iki öğretmen ve ben bir keresinde bir hidro-kayak ile Amazonda küçük bir akarsuyu izlemiştik.
Avec 2 collègues, j'ai fait un raid sur un affluent de l'Amazone.
Öğretmen, ayrıca gönüllü olarak bir sürü yardım yapıyor.
Il est si bien. C'est un prof, il fait du bénévolat...
- O da bir öğretmen.
- C'est un prof.
Yanlış bir ruj sürersem fahişe gibi görünürüm. Ya da öğretmen gibi.
Je ne veux pas qu'on me prenne pour une catin ou une instit.
Öğretmen bir soru sordu ve farkına varmadan...
Le prof a posé une question et avant que je...
Hey, bu iyi Harika bir karakter olabilir. Ne zamandır öğretmen filmi çekmemiştik, biliyorsun.
Ce qui est chouette aussi, avec Heather, et que les gens ignorent, c'est qu'elle peut être très drôle.
Frogsneck'teki aptal bir daire için öğretmen olduğunu söyleyen bir porno yıldızı. Drogsneck.
On voit tous les gens de l'autre côté de la rue, qui regardent.
Öğretmen asistanı yarışından çekilirsen, Ailemin cömertliğinden yedi haneli bir rakamla faydalanacaksın.
Oublie le poste d'assistant, et ma famille te sera reconnaissante avec 7 chiffres.
Yeni öğretmen. Şeker tanesi gibi bir gülüş ve gördüğüm en düz bacaklar.
Un sourire enjôleur et une paire de jambes parfaitement droites.
Öğretmen tarafından reddedildi... bir reklamın kurbanı oldu.
Éconduite par un enseignant recruté par petite annonce.
Elbette, Bir çok öğretmen bunu yapıyor.
Bien sûr, beaucoup de maîtres font ça.
Bir gün öğretmen Napolyon'u anlatıyordu.
Le jour où la maçtresse a parlé de Napoléon.
Ve o hala Üniversitedeki asistanlığı bırakarak, bir profesör olmayıp Öğretmen olduğum için beni affetmek istemiyor.
Toutes ces années, elle ne m'a pas pardonné d'avoir quitté l'université, de ne pas être professeur, mais enseignant.
Öğretmen olmak benim istediğim bir şeydi.
Devenir professeur.
Bir Pa'u olarak genelde öğretmen benimdir.
Comme Pa'u, je suis généralement le professeur.
Öğretmen bana, bir cerrahın ellerine sahip olduğumu söyledi ve bu yüzden tıbbı seçtim.
Le professeur m'a dit que j'avais des mains de chirurgien... et du coup, j'ai fait médecine.
öğretmen 128
öğretmenim 161
öğretmenler 37
bir önemi yok 44
bir oyun 38
bir öpücük ver 95
bir oğlan 76
bir oda 17
bir otel 16
bir oğlum var 25
öğretmenim 161
öğretmenler 37
bir önemi yok 44
bir oyun 38
bir öpücük ver 95
bir oğlan 76
bir oda 17
bir otel 16
bir oğlum var 25