English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ B ] / Bılıyorum

Bılıyorum traduction Français

852 traduction parallèle
Suçlanıyorum. Yarım milyon Dolar kefalet karşılığında beni serbest bıraktılar.
J'ai été relâché contre 500000 dollars de caution.
- Bir izlenim bırakmaya çalışıyorum.
- Je veux l'impressionner.
Burada işleri halledecek ve ihtiyaç duyacağın her türden yardımı bulacağın birini bırakıyorum.
Je laisse ici quelqu'un qui vous apportera toute l'aide nécessaire.
Vasiyetimi değiştiriyorum. Sana tam olarak 75 bin dolarlık Union Pacific tahvili bırakıyorum.
Je refais mon testament... et je te laisse exactement 75 000 $ d'obligations de l'Union Pacific.
İşleri bay Mundson'un bıraktığı yerden ben devralıyorum.
Je continuerai l'oeuvre de M. Mundson.
Her şeyden bıkıp sıkılıyorum.
Lasse de tout.
Kızıl saçlı bir kadın beni ortadan kalkması gereken salağı ziyarete götürüyor. Orada bir içki içiyorum ve parmak izlerimi etrafa bırakıyorum.
Mes empreintes pour un pot!
- onu sana bırakıyorum.
Tout ce que je veux, c'est l'or. Allons-y.
Her ne hikmetse fotoğraflara sakal bırakmış gibi çıkıyorum.
Moi, sur les photos, j'ai l'air d'être barbu.
Tetiği çekmeye hazır bir kanun kaçağı olduğunu anlayabiliyorum. Ama bir adam, masum bir kadın ve çocuğu öyle bir hayvanla bir başına nasıl bırakır bunu anlamıyorum.
Je comprends la folie d'un renégat prêt à tirer pour un rien... mais comment un homme peut-il laisser une femme et un bébé... seuls avec un animal pareil, je ne comprends pas.
Zaman Çizelgesi 1 ) Evimden ayrılıyorum. 23.00 2 ) Irene'in evine varıyorum. 23.20 3 ) Junior, Irene'i evine bırakıyor. 23.35
Je quitte la maison, 23 h 00 J'arrive chez Irene, 23 h 20 Junior raccompagne Irene, 23 h 35
Seni iki yıl boyunca tek başına bırakıyorum.
Tu l'as eue pendant deux ans.
İşte size bir örnek : İlk filmin gala gecesini hatırlıyorum. Bırakın aşkı, erkeklere ilgi duyduğunu bile belli etmeyen, özel hayatı gerçekten özel, ama halkın gözünde, çoktan yıldız olmuş bir kadın.
Voilà une fille, le soir de la première de son film, qui ne s'intéresse ni aux hommes, ni à l'amour, dont la vie privée est vraiment privée, mais dont les gens ont déjà fait une star.
Bakım işini bırakıyorum.
J'arrête l'entretien.
Yatak odasına girmek falan gerektiğinde... tabii ki onu dışarıda bırakıyorum.
Si je devais entrer en force dans une chambre, je ne l'emmènerais pas.
DDT'ye karşı başarıılı oluyorlar, bu yüzden onları rahat bırakıyorum.
Ils adorent le D.D.T. Alors je les laisse tranquilles.
O ringe adım attığı anda kaçacak yer arıyorum. Onun canını yakabilirler, sakat bırakabilirler.
Il lui suffit de monter sur le ring pour que j'aie envie de me sauver parce que je sais qu'ils peuvent l'estropier à vie.
Gördüm! Hile yaptın! Ben bırakıyorum.
Je l'ai vu de mes propres yeux.
Nerka denizaltısının geride bıraktığı eşleri ve sevgilileri için bir parça çalıyorum.
Ce morceau est dédié aux familles de l'équipage du sous-marin Nerka.
Bu şerefi sana bırakıyorum.
- À toi l'honneur.
Doğumda... " Onu endişe içerisinde bırakıyorum, Bayan Ganguly
Pendant l'accouchement... je le confie à vos bons soins.
Mücevherleri sana bırakıyorum belli olmaz, yatılı okula göndermek isteyebilirsin.
Je vous laisse ces bijoux pour le mettre en pension si vous le désirez.
Şimdi aletleri incelemen için seni yalnız bırakıyorum.
Je te laisse vérifier l'équipement,
İlan tahtasını bırakıyorum.
Le Bloc-notes de l'Association.
Bir şey yapamıyorum. Onu yere bırakıyorum.
Je l'ai laissée choir.
- Parayı buraya bırakıyorum.
- Je pose l'argent ici.
Niçin böyle göze batan bir şekilde hayatta bırakılıyorum?
Pourquoi suis-je laissé si ostensiblement en vie?
İstediğiniz kadar çok aday gösterebilirsiniz ve bu prosedürün nasıl işlediğini göstermek amacıyla geçici olarak kürsüyü bırakıyorum.
Tant que vous en voudrez. Pour vous démontrer la procédure, j'abandonne la présidence temporairement.
Bu üzücü görevi yeryüzüne... karanlığa ve korkuyla atan kalbine bırakıyorum..
Je laisserai cette triste tâche à la terre... à l'obscurité totale... et aux battements terrifiants de ton coeur.
Yarın ayrılıyorum. Bırakıyorum.
Je pars demain, je ne te gênerai plus.
- Cathy'yi bırakıyorum şimdi.
- Je vais déposer Cathy à l'école.
Yeğenim Blifil sayacaklarım dışındaki tüm mirasımı sana bırakıyorum.
Neveu Blifil, tu es l'héritier de tous mes biens à ces exceptions prés.
Şimdi oksijeni açık halde bırakıyorum.
Je règle l'oxygène au maximum.
Nono'yu burada bırakıp şu odayı da ben alıyorum.
Je prendrai l'autre chambre.
Detayları ekibime... ve siz Ulusal Havacılık Klübü centilmenlerine bırakıyorum.
Mon journal organisera cette course ainsi que l'Aéro-Club Royal.
Ne biçim bir adamım ben? Böyle bir zamanda eşimi gebe bırakıyorum? Ne biçim bir adamım ki onu bu Çin çöplüğüne getiriyorum?
Quel homme suis-je donc, pour avoir mis ma femme enceinte, et l'avoir amenée dans ce trou?
Üzülerek, belki neler olup bittiğini anlayabileceğiniz ve bunca insanın ne uğruna ölmek zorunda kalacağını kavrayabileceğiniz umuduyla, Çin'i ve onun acılarını, siz çocuklara miras olarak bırakıyorum.
Je lègue la Chine et ses maux à vous, les jeunes, avec compassion et avec l'espoir que vous comprendrez ce qui s'y passe et la raison pour laquelle tant de gens vont mourir.
Önemli olan, kızımla anlaşmanız. Sizi yalnız bırakıyorum.
L'essentiel est que vous vous entendiez avec ma fille.
Tabii ki, seni yaya bırakıyorum, aynı senin öğrettiğin gibi.
Bien sûr, tu iras à pied, comme tu me l'as appris.
Olayı tuzlandırma şerefini sana bırakıyorum.
L'honneur du sel... te revient.
Kapının gece açık bırakılacağına dair izin verdiğimi hatırlamıyorum.
Autant que je me souvienne, mon plan ne prévoyait pas l'ouverture de la porte le soir.
Dogmatix, seni burada inşaata gözkulak olman için bırakıyorum, dikkatli ol.
Idéfix, je te confie la garde du chantier. Ouvre l'œil.
Şey, dış cephenizin patlamaya dayanıp dayanmayacağına karar vermeyi size bırakıyorum efendim.
C'est à vous de voir, commandant, si la coque de votre sous-marin pourrait résister à l'explosion.
Seni geri bırakmayı planlamıyorum açıkçası.
Je n'ai pas l'intention de te ramener.
Hakarete uğradım ama silah seçimini size bırakıyorum. Arbalet, hatta top bile olur!
je suis offensé, mais je vous laisse le choix des armes, même l'arbalète ou le canon de 75
İçkiler 2 $, 20 $'lık içki bırakıyorum.
C'est 2 $ le verre, et en voici pour 20 $. D'accord?
Sinemaya gitmen için de para bırakıyorum.
Voilà l'argent pour le cinéma.
Sana mevsimleri bırakıyorum özellikle de ilkbahar ve yazı...
- Je te laisse la poésie, les saisons, le printemps étincelant et l'été jaunissant.
Sana sesler, şarkılar ve gürültüler bırakıyorum... İnsan sesi, tüm sesler içindeki en ahenkli müzik.
Les sons, les chants, les bruits, les voix de l'homme, la musique des clochettes.
Peki, o zaman evlenirken sözünü edebileceğin daha iyi bir fikir bulman için şimdi seni biraz yalnız bırakıyorum.
J'attendrai donc que vous lanciez votre nouveau concept du haut de l'autel sacré.
Işıkları açık bırakıyorum, çünkü geçen gün içeride 12 kişi buldum.
Je laisse allumé car il y avait du monde l'autre jour.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]