Da değil traduction Français
28,591 traduction parallèle
Umurumda da değil.
Je m'en fiche.
3124. Bu da değil.
3-1-2-4, non.
- Çok zeki değil ama taş gibi boş da değil
♪ C'est pas le plus intelligent, mais il n'est pas aussi bête qu'une pierre ♪
Artık 1953'teyiz, 1936'da değil.
pas comme nous en 1936
Ya da değil.
Ou pas.
Sen, o ya da o umurumda değil.
Je m'en fous de vous, de lui et d'elle.
Genç değil, en iyi formunda da değil ve ölümcül bir patojen bulaşmış durumda.
Ce n'est pas un jeune homme, pas dans sa meilleure forme, infecté par un agent pathogène mortel.
Amaç da o değil mi zaten? Bunun altından kalkabilmesi için.
Qu'il puisse le traverser, pour pouvoir apprendre comment interagir avec les IS?
İkinci olarak da, dünyanın kalanının yaptığı lanet şey bu değil mi?
Et ce n'est pas ce que tous les autres font?
- Bu o kadar da kötü değil. - Evet, kötü.
- Ce n'est pas vraiment grave.
O da bu dünyadan değil.
Elle n'est pas d'ici non plus.
Sadece soylular değil. Ama insanlarda, halkın da nefret ediyor.
Non seulement les nobles, mais le peuple, votre peuple.
Tüm bunlar çeteyle ilgiliyse sadece kurbanlarla bağlantılarını değil, neden şimdi yaptıklarını da bulmalıyız.
Si tout cela est relié au gang, non seulement nous devons nous interroger sur leur lien avec les victimes, mais aussi, pourquoi maintenant?
O kadar da zor değil.
Dit is regtig nie moeilik nie.
O kan da diğerlerine karışacak değil mi?
Vous pensez que le sang disparaitra avec le reste?
- Değil evet, ama keşke o kadar da farklı olmadığımızı anlayabilsen.
- Non, en effet mais j'aimerais que tu comprennes que toi et moi sommes plus semblables que tu ne le penses.
Görüşüne göre derisi yüzülmüş yüzler o kadar da nadir değil.
À croire que des visages écorchés ne sont pas inhabituels.
Peki, birincisi ikiside birlikte mutlu gözüküyorlar ve önemli olan da bu değil mi?
Si au début, mais ils ont l'air heureux ensemble, et... c'est pas ça le plus important?
Çok da sıkıntı değil.
Pas autant, je pense.
Bilmediğin bir şey var o da Bay Blackwood cesetleri kendisinin çıkarması için ısrar edip durdu. Bu doğru değil.
Ce que je sais et que vous ne savez pas, c'est que Mr Blackwood était déterminé à exhumer ces corps tout seul.
Bertie ile anlaşmamıza göre ben her şeyi bırakıp sürgünde sessiz bir hayat yaşayacaktım, karşılığında da bana maaş bağlanacaktı. Ama bu anlaşma benim hayatım boyunca sürmeliydi, onun hayatı boyunca değil!
L'accord entre Bertie et moi était que je renonce à tout, que je parte en exil et fasse profil bas contre une pension qui restait valable durant mon vivant, pas durant le sien!
Bu sadece kışkırtıcı değil, tüm kurallara da aykırı!
Ce n'est pas juste incendiaire, ça enfreint toutes les règles.
Çok da kötü değil duruşmayı düşünmediğim sürece.
Pas si mal, si je ne pense pas au procès.
Böbürlenmek için değil ama "Blue Bloods" da ölü bir fahişeyi oynuyormuş.
C'est pas pour me vanter, mais elle joue une pute morte dans "Blue Bloods."
Yani Yak da önemli, öyle değil mi Max? 341 00 : 17 : 49,196 - - 00 : 17 : 51,131 İzin verir misin şundan zevk alayım
Le bébé a droit aux jacassement, pas vrai, Max?
Yani, saçımın yarısı da benim değil ama kendi saçlarım kadar seviyorum
La moitié de mes cheveux ne m'appartient pas, mais je les aime autant que si c'étaient les miens.
Nihayetinde termos kupa da kahvemiz için bir dolap değil midir?
Parce que, après tout, ce qui est une tasse de Voyage mais un placard pour votre café?
Asya'dan ne kadar da çok soğuk hava deposu çözümü geliyor, değil mi?
Un grand nombre de solutions de stockage fraîches en provenance de l'Asie, hein?
Şey... o kadar da önemli değil, fakat... Son zamanlarda müzik hakkında düşünüyordum ve sonra bu gitarı gördüm Youtube'da... Esteban gösteriyor.
Hé bien... c'est moins important que ça, mais... ça fait un moment que je pense à la musique, et j'ai vu cette guitare sur Youtube... avec laquelle joue Esteban et elle est noire et blanche...
Bizim kuantum bilgisayarımız da nanobot kullanıyor değil mi?
Notre ordi quantique utilisait des nanobots?
Yiyordunuz da, değil mi?
Avant de les bouffer.
Önemli değil de bu da hapisteydi.
Sans intérêt. Il était incarcéré aussi.
Jeli ya da kızı neden bir kutunun içine koyduğumuzu açıklamak benim sorunum değil.
Je ne prends pas la responsabilité d'expliquer le gel Ou pourquoi on l'as mise dans une boite.
Bir haine yardım etmesi o kadar da kolay değil.
Ce n'est pas facile d'aider un traître.
Bu portre sadece benim değil temsil ettiğim makamın da portresidir.
J'ai dit qu'il ne faisait pas seulement mon portrait, mais celui de ma fonction.
Ve gözle görülür bir şekilde standartlarının dışında olsa da bu kötü bir şey değil.
Et hormis ton flagrant manque de principes, c'est pas une mauvaise chose.
Aslında gayet normalim, ve hayatım da bir pembe dizi gibi değil.
La vérité est que je suis plutôt normale. Ma vraie vie n'est pas une telenovela.
Doktor tek seferde 1000 insanı kurtarma şansın olsaydı inandığın ve işe yarayacağını bildiğin sihirli bir yöntemle onları uyutup sonra da uyandırabilecek olsaydın bunu yapardın, değil mi?
Eh bien, doc... si tu avais la possibilité de sauver 1000 personnes d'un seul coup... de les endormir et ensuite de les réveiller... par un procédé magique en lequel tu crois et que tu sais faire fonctionner... tu le ferais, pas vrai?
- Kimse aşağıda olduğumuzu bilmiyor, değil mi?
- Personne ne sait qu'on est là, hein?
Hatırladığım kadarıyla, Madelane'yı kaçırdığında, beni değil seni seçtiğinde ya da Isabella'yı bana ihanet etmesi için zorladığında.
Juste le premier qui me vient, Quand tu as kidnappé Madalena et qu'elle t'a choisi à moi, ou quand tu as littéralement forcé Isabella à me trahir.
Ve Bayan Stowe'un köşe yazısında sadece Filistinli insanları değil üniversite kampüsündeki insanları da dikkate almak konusunda sınıfta kalmıştır.
Et l'éditorial de Mlle Stowe n'a pas réussi à prendre au sérieux l'expérience de vie des Palestiniens ni celle des individus des campus du Park.
Tavırlarını düzeltmeye ya da neler olduğunu ve ne hakların olduğunu sana açıklamaya çalışmadı değil mi? - Hayır.
A-t-elle essayé de ralentir la procédure ou de vous expliquer les événements et vos options?
- Ne kadar da kötü olmuş, değil mi?
Ça, c'est bête, non?
- Tamam da... - Sizi düşündürmeye itiyor ve belki de bu işi yapması için gerekli mideye sahip değil.
Pour moi, ça pourrait vouloir dire qu'il n'a pas les tripes pour ce boulot.
Bu dersin amacıda bu değil mi zaten?
C'est pas la raison de pourquoi on est ici?
600 dolar ki Annem için çok da fazla bir para değil.
600 $... qui n'est pas beaucoup pour ma mère.
Isabella da onu sevmediğimi sanarak ölecek ki, bu doğru değil.
Et Isabella va mourir, persuadée que je ne l'aime pas... ce qui est faux.
Bu, ikimizin beraber aşağıda adam öldürmesi anlamına geliyor lüks koltuklarda oturarak devasa üzümler yememiz değil.
Ça devait être toi et moi en bas en train de tuer les gens, et non à rester assis et manger des raisins immondes.
Fareye oldu diye bana da olacak değil ya.
C'est pas comme si ce qui arrive au rat m'arrivera.
Lightfoot-Plumber'da, değil mi?
Un plombier, hein?
Sadece Leslie Morgan cinayetiyle ilgili detaylar değil ayrıca Cher'in onu azmettirdiğine dair tanıklık yapmaya da istekli.
Une qui non seulement détaille son implication dans le meurtre de Leslie Morgan, mais aussi couvre le temoignage qu'il donnera contre Cher
da değilsin 20
da değiliz 32
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
da değiliz 32
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66