En traduction Français
1,960,404 traduction parallèle
Şimdi de Rahibe Cathy Cesnik hakkında bir şeyler hatırlıyor. "
Maintenant, elle a un nouveau souvenir en rapport avec sœur Cathy Cesnik. "
Benim için üç seviyeli bir toplantıydı.
C'était une réunion en trois temps.
- Seninle dedektif gibiydik.
On s'est transformés en détectives.
Ve iyi bir insan olduğum için affedileceğime inanıp oraya giden yanımı tekrar tekrar hırpalıyordu.
Il a évincé la jeune fille qui est allée se confesser en pensant qu'on lui pardonnerait, car elle était bonne.
Bununla ilgileneceğini söylemişti ve yerde ölü bir şekilde yatıyordu.
Elle avait promis de s'en occuper et je la retrouvais allongée par terre, morte.
Yani bu kılıç çok el değiştirmiş.
Elle en a vu des choses, cette épée.
Tabii ki çok nazik, çok etkileyiciydi ve her şeyi inkar etti.
Il était très courtois, charmant, et il a nié en bloc.
Onu kiliseye geri aldıklarında onu tehdit olarak görmediklerini net bir şekilde söylemiş oldular, ki Jean bunun tam aksini düşünüyordu.
En le renvoyant dans une église, le message était clair : cet homme ne représentait pas une menace, ce qui était évidemment le contraire de ce que pensait Jean.
Ve ailemiz için bir proje oldu çünkü...
Ça s'est transformé en projet familial.
- Bin adet falan yolladık mı?
On a dû en envoyer... Mille?
1993'te, imzasız bir mektup aldım.
En 1993, j'ai reçu une lettre anonyme.
Dokuzuncu sınıfta inektim.
J'étais une vraie intello en troisième.
Ve 1970'in Cadılar Bayramı gecesinde bir olay olmuştu.
Je me rappelle une fois, en 1970, le soir de Halloween...
Ama en sonunda evlendim ve 18 ile 19 yaşımdayken çocuklarımı doğurdum.
Mais j'ai fini par me marier et j'ai eu des enfants à 18 et 19 ans.
Ve bütün hayatımı askıya aldım.
Et ma vie est restée en suspens.
İlanınıza yanıt olarak...
En réponse à votre annonce...
Ve birkaç kişiden öğrendik ki odaya başkaları da getirilmiş. Kızlara tecavüz edip cinsel tacizde bulunmuşlar, Maskell'ın emriyle, hiç olmazsa onun izni ve gözetimi altında.
Plusieurs femmes ont raconté qu'il amenait des gens dans son bureau pour pratiquer des actes sexuels et violer les filles sur ordre de Maskell, ou avec sa permission et en sa présence.
Duyduğumuz hikayeye göre, 1990'da, Maskell, Holy Cross'tayken, çok garip bir olay olmuş.
On a appris qu'un jour, en 1990, quand Maskell était à Sainte-Croix, il y a eu un évènement étrange.
Ve Ağustos 1994'te, gizli tanık ortaya çıktığında Bay Storey gayriresmi olarak bir dedektife gitmiş.
Et en août 1994, quand Madame X a témoigné, M. Storey a fait une déclaration confidentielle à un inspecteur.
Ona Derin Gırtlak dedik, Watergate skandalının muhbiri gibi.
On l'a surnommé "Gorge Profonde" en référence au scandale de Watergate.
"Orada ne var, bilmiyorum ama gömüldüğü yeri biliyorum."
"Je ne sais pas tout ce qu'il y a en-dessous, mais je sais où c'est enterré."
Derin Gırtlak güvenliğimiz için dikkatli olmamızı söyledi.
Gorge Profonde nous a mises en garde.
Adını kullanıp veya başımızı belaya sokacak bilgiler verip kendisini, daha da önemlisi ailesini tehlikeye atmak istemedi.
Qu'il ne voulait pas se mettre, lui, mais surtout sa famille, en danger, si on utilisait son nom ou en nous donnant une information qui pourrait lui valoir des ennuis.
"Bu işe çok bulaşırsan senin için kötü olabilir ve bedelini ailen ödeyebilir."
"C'est dangereux de trop fouiller, votre famille pourrait en payer le prix."
Yaptığı şeyler yüzünden hapiste yatmasını istedim.
Je voulais qu'il croupisse en prison pour ses crimes.
1994'te gizli tanıkların Maskell'a açtığı davada ikinci gizli tanıktım.
En 1994, je suis devenue Madame Y dans l'affaire Mme X / Mme Y contre Maskell.
Suçlamalar doğru ama isimlerimizin kullanılmasını istemiyoruz, dediler.
Elles voulaient confirmer les rumeurs tout en gardant l'anonymat.
- Doğrudan.
- Oui. En fait...
En iyi vakaları seçecektik.
Il fallait se concentrer sur les plus exploitables.
"1994'te yüz kadın şikayetçi oldu" dediniz. Ya cinsel tacizden haberleri varmış ya da tacize uğramışlar.
Une centaine de femmes est venue vous trouver en 1994 pour déclarer avoir été au courant ou victimes d'abus sexuels.
1994 Ağustos'unda Beverly Wallace'la kiliseye gittik.
En août 1994, Beverly Wallace et moi... sommes allés à l'église.
Sanırım 1982'deydi.
Je crois que c'était en 1982.
O programa öğrenci olarak katılmıştı.
Il suivait ce programme en tant qu'étudiant.
Onu belirli bir saatte ziyaret edecektim ve bana bir mezarlıkta meşgul olduğunu söyledi, kazı yapıyormuş.
J'étais censée lui rendre visite et il a repoussé en disant qu'il était occupé dans un cimetière.
Mezarlığın arkasındaki bir bölgeyi kazıyorlardı.
Ils étaient en train de creuser au fond du cimetière.
Çöp torbalarına doldurulmuş kayıtları bir minibüse yüklüyorlardı.
Ils étaient en contrebas en train d'entasser des sacs poubelles remplis de papiers dans un fourgon.
" Dün kazılıp çıkarılan evraklar, 1990'da, Rahip Maskell'ın emriyle mezarlığa gömülmüşler.
LA POLICE DÉTERRE LES ARCHIVES " Les documents exhumés hier avaient été enterrés en 1990 sur ordre du père Maskell.
Ve oradaki kayıtlardan birinde bir kızın profili çıkarılmıştı.
Et il y avait des dossiers consacrés à des filles en particulier, des profils.
Belki bulmuşuzdur ama bunu hatırlamıyorum.
Peut-être. Je ne m'en rappelle pas.
HUKUK FAKÜLTESİ 1990'da Cinsel Suç Bürosu'nun başkanıydım.
En 1990, je dirigeais l'unité des crimes sexuels.
Bilemiyorum.
Je n'en sais rien.
Yani, belki de aklımın en derin köşelerinde, evet.
Alors... peut-être qu'au fin fond de mon esprit, oui.
Derin Gırtlak lakaplı, gayriresmi bilgi veren bir cinsel suç dedektifi var. Bu davalarda eyalet başsavcılığının kilisenin çıkarlarını koruduğunu savunuyor.
Un inspecteur de police anonyme, spécialisé dans les abus sexuels, surnommé "Gorge Profonde", affirme que le bureau du procureur favorisait l'Église en étouffant ces plaintes.
Herhalde ona güveniyordu. " Bir kadın olarak, Dr. Richter'ın dâhil olmasını korkunç bulmuştum.
En tant que femme, la participation du Dr Richter m'a révoltée.
Bu onun fırsatıydı " dedi Dr. Richter. İfadesi sırasında gülerek rahibin bir kadını bu pozisyonda görebilmesi için tek fırsatının bu olduğunu söylemiş.
Il a déclaré, en gloussant, qu'en tant que prêtre, c'était sa seule occasion de voir une femme dans cette position.
Başta sadece dava hakkında birkaç haber çıktığını biliyordum, detayları bilmiyordum.
J'ai d'abord eu vent de ces poursuites par la presse qui en avait un peu parlé, mais j'ignorais les détails.
Birinci gizli tanığın yanında ikinci gizli tanık oldum ve dava açtık.
Nous avons engagé les poursuites en tant que Madame X et Madame Y, moi.
Onlarla alay ediliyordu, kimse onlara inanmıyordu.
Elles étaient tournées en ridicule. On ne les croyait pas.
- Evet, aslında...
- En fait...
Çok belirsiz bir hikayeydi.
APPELS SUR L'ASSASSINAT DE LA RELIGIEUSE EN 1969
Fırsattan kastının kadınlara ilgi göstermek olduğunu söyledi. Bu yorum tepemin tasını attırmıştı.
Ce commentaire m'a mise en rage.
enterprise 281
enzo 16
enrique 48
enola 25
endişelenme 2019
endiselenme 17
ennis 24
endişeleniyorum 63
endişe 26
endişelenmeyin 418
enzo 16
enrique 48
enola 25
endişelenme 2019
endiselenme 17
ennis 24
endişeleniyorum 63
endişe 26
endişelenmeyin 418
enrico 29
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
en iyi arkadaşım 40
endişelenmiyorum 40
endişelendirmiyor beni 38
en iyi 33
endişe etmene gerek yok 22
endişelenmiştim 20
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
en iyi arkadaşım 40
endişelenmiyorum 40
endişelendirmiyor beni 38
en iyi 33
endişe etmene gerek yok 22
endişelenmiştim 20