Ne traduction Français
3,383,894 traduction parallèle
Phillips bana veya tanıdığım birine hiçbir şey anlatmadı ama ben hâlâ bu gizemin çözümünün onun elinde olduğunu düşünüyorum.
Phillips ne m'a rien dit à moi, ni à personne d'autre de ma connaissance, mais je répète qu'elle est la clé pour tout élucider.
Otopsi sonuçlarını henüz bilmiyoruz.
On ne connaît pas encore l'autopsie.
Otopsi bilgilerini açıklayamazlarmış çünkü biri suçu üstlenip şüpheli olursa bilgiler önemli olabilirmiş.
Selon eux, ils ne veulent pas le faire car si un criminel se présentait et devenait suspect, ça pourrait leur servir.
O yüzden bu bilgilerin açıklanmasını istemediler.
Ils ne veulent donc rien diffuser.
- O... - Savunmaya bilgi verdi. Ama savunma avukatına görüşlerini söylediğinde adam bunun davası için iyi olmayacağına karar verdi.
Il a été consulté pour la défense, mais quand il a donné son avis à l'avocat de la défense, celui-ci a décidé que ce ne serait pas avantageux pour lui.
Peki, oraya gittiğimde ne yaptım?
Et qu'ai-je fait une fois là-bas?
Hiçbir şeyi kıpırdatma.
Ne bougez rien.
Cesede dokunma bile.
Ne touchez pas le corps.
Peki, ne görülüyor?
Et qu'est-ce que ça montre?
Kim bilir ne kadar hayatta kaldı?
Qui sait combien de temps elle est restée en vie?
Bu yüzden durum daha da üzücü hâle geldi.
Ça rend cela encore plus triste que ça ne l'était déjà.
O yüzden bu olayları hatırlayan başka biriyle yüzleşmek istememiştim.
Je ne voulais rien entendre de quiconque qui s'en souvenait aussi.
Evet. Ben ona...
Je ne peux même pas...
Artık bir yetişkinim ve ona karşı öfkelenemiyorum.
Maintenant que je suis une adulte, je ne peux même pas lui en vouloir.
" Nancy bunu yapmamanı söyledi çünkü...
" Nancy a dit de ne pas faire ça, car, tu sais...
Bunun acısını sonra biz çekeriz çünkü benim ve çocuklarının yanında olamazsın. "
On finira par en souffrir, nous, car les enfants et moi ne t'aurons plus. "
Ne yapacağını biliyordu ve ondan bunu yapmamasını istediğim için yapmadı.
Il savait ce qu'il ferait. Il ne l'a pas fait parce que je le lui ai demandé.
Ben de ona, "Benden uzak dur yoksa seni öldürürüm" dedim.
Je lui ai dit : "Ne vous approchez pas de moi ou je vous tuerai."
Öldüğü için çok mutluyum çünkü şu an yaşasa kendimi kontrol edebileceğimi sanmıyorum.
Je suis contente qu'il soit mort, parce que... Je ne sais pas si je pourrais me contrôler, à présent.
Birisini bir binadan çıkarıp, bir arabaya tıkıştırıp bir yere götürdüyseniz kayda geçmiştir.
On ne fait pas sortir quelqu'un d'un bâtiment pour le mettre dans une voiture sans qu'il y ait de documents.
Başka türlü yapamazlar.
Ça ne marche pas comme ça.
Bu belgeleri devrettikten sonra ne oldu, bilmiyorum.
Une fois fournies... je ne sais pas.
Cinsel suç birimi, Joseph Maskell'a dair dosyaları olmadığını belirtti.
Le service des crimes sexuels m'a dit ne pas avoir de dossier sur Maskell.
Cinayet masası da Joseph Maskell hakkında dosyaları olmadığını söyledi.
La section criminelle m'a informée ne pas avoir de dossier concernant Joseph Maskell.
Yardım edemediğim için üzgünüm. "
Navrée de ne pouvoir vous aider. "
Bu belgelere neden ulaşamıyoruz?
Pourquoi ces documents ne sont pas disponibles?
Neden bulamıyorlar?
Pourquoi ne les trouve-t-on pas?
Evet, bunun nasıl olduğunu anlayamıyorum. Kayıtlar kasten ortadan kaldırılmadıysa tabii.
Oui, je ne comprends pas comment ça se pourrait, à moins que les rapports aient été supprimés.
Polis arşivinden almaya çalıştığımız tüm kağıt belgeler sanki ortadan kaybolmuşlar.
On dirait que tous les documents papier qu'on a tenté d'obtenir de la ville... ont disparu. Ils ne sont plus là.
Şüphe götürmeyecek nitelikte bir deliliniz yoksa dava açamazsınız.
S'il n'y a pas de preuves pour établir la culpabilité au-delà de tout doute raisonnable, on ne peut rien faire.
İçimdeki bu öfkeyle yaşamaya devam edemezdim.
Je ne peux pas continuer avec cette colère en moi.
Şunu düşünüyorum : Katolik olarak yetiştirilen bizler için, bu ne demek?
Je ne peux m'empêcher de penser, pour ceux d'entre nous élevés dans une communauté catholique...
İlk başta pek iyi geçinmemiştik.
On ne s'aimait pas beaucoup, au début.
Orada kal, kıpırdama ve zarfı açma çünkü bu bir delil olabilir.
Reste là. Ne bouge pas. Ne l'ouvre pas.
O zarfı açmayı ne kadar çok istediğimi tahmin edebiliyorsunuzdur.
On peut imaginer combien j'avais envie d'ouvrir cette lettre.
Üniforması yoktu.
Il ne portait pas d'uniforme.
Bunca yıldır onun delil olarak tutulması ve bu yüzden bana verememeleri beni düşündürdü.
Toutes ces années, le fait qu'on m'a dit que c'était un indice, qu'ils ne pouvaient pas me la rendre, m'a fait penser :
O kartta ne yazıyordu?
" Qu'y a-t-il dans cette carte?
Ne yazıyordu?
Que disait-elle? "
Ne gelişmeler oldu?
Quelque chose à signaler?
Delil olduğunu anlıyorum ve dokunmama izin veremeseniz de acaba bir bakabilir miyim?
Je comprends que ce soit un indice et que je ne puisse pas la toucher, mais pourrait-on... Pourrais-je la regarder?
Bulamadıklarını söylediler. Kaybolmuş.
Ils ont dit qu'ils ne pouvaient pas la retrouver.
Ama bildiğim kadarıyla o mektup delillerin arasında yok.
Pour autant que je sache, la lettre ne fait plus partie des indices.
O delil şehir polisinin elinde olmalı ve biz onu hiç görmedik.
La ville en aurait pris possession. On ne l'a jamais vue.
Yani Robin, diyorsun ki bu mektup en azından şu an ilçe polisine gelen deliller arasında değil.
Ce que vous dites, je crois, Robin, est que... Vous savez qu'elle ne fait pas partie des indices fournis à la police du comté?
O yüzden size yardımcı olamam.
Alors, je ne peux rien vous dire.
Marilyn bunu hiç okumamış ve bu bilgilerin kamuya açık olmasını istiyor çünkü sanırım herkesin benim yaptığım şeyi yapmasını istiyor.
Marilyn ne l'a jamais lu et elle veut que cette information soit publique, car elle pense que c'est important que les gens fassent ce que j'ai fait.
Ben de merak ettim, gizli tanık 1994'te öne çıkıp Rahip Maskell'ın ona Rahibe Cathy'nin cesedini gösterdiğini söylediğinde Baltimore İlçe Polisi onun hikayesini hep mantıksız mı bulmuştu?
Je me demande souvent si, lorsque Madame X est venue en 1994 dire que le père Maskell l'avait emmenée voir le cadavre de sœur Cathy, la police du comté de Baltimore a toujours pensé que son histoire ne tenait pas debout.
Başka bir dedektifin soruşturmasındaki tanığın güvenilirliği hakkında bir yorum yapamam.
Je ne peux pas commenter sur la crédibilité de ce témoin... pour un autre enquêteur.
Onunla hiç konuşmadım. Hiç ifadesini almadım.
Je ne lui ai jamais parlé, ni ne l'ai interrogée.
Lütfen zarfı açma Marilyn. "
Ne l'ouvre pas, Marilyn. "
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neon 28
neyi var 56
new york times 63
nero 36
new york 2524
nemo 30
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neon 28
neyi var 56
new york times 63
nero 36
new york 2524
nemo 30
newt 42
newman 169
nellie 86
newsweek 23
neşter 48
nerede yaşıyorsun 103
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139
ne var ne yok 320
newman 169
nellie 86
newsweek 23
neşter 48
nerede yaşıyorsun 103
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139
ne var ne yok 320