Onu yakalamalıyız traduction Français
122 traduction parallèle
Onu yakalamalıyız.
On doit l'attraper!
Onu yakalamalıyız!
II faut la repêcher.
Onu yakalamalıyız.
- Il faut l'en empêcher.
- Onu yakalamalıyız.
Oh! Si on pouvait l'attraper!
O beni yakalamadan biz onu yakalamalıyız!
Nous aurons sa peau avant qu'il ait la mienne!
Çabuk, boyna ulaşmadan onu yakalamalıyız.
Vite, il faut l'attraper avant qu'il n'atteigne le cou.
Ama şu var ki ; onu yakalamalıyız ve bunu hızlı yapmalıyız.
Mais trouvez-les, et vite.
Onu yakalamalıyız.
On va lui régler son compte.
Onu yakalamalıyız.
Je ne fais pas 7 heures de route!
- Onu yakalamalıyız.
- On doit le capturer.
Ateşleme devrelerine ulaşmadan önce onu yakalamalıyız.
Nous devons l'attraper avant qu'il n'arrive au système de mise à feu.
Hadi. Onu yakalamalıyız.
Il faut aller le chercher.
Bay Terada, onu yakalamalıyız! Çabuk!
Il faut faire vite, le temps presse.
Onu yakalamalıyız!
Assez perdu de temps!
Onu yakalamalıyız!
Nous devons l'avoir!
Eğer Kaptan Engle, bunu yapanlardan biriyse, iner inmez onu yakalamalıyız.
S'il est avec ceux qui ont fait ça, il faudra le capturer dès qu'on atterrira.
Uçağa binmeden onu yakalamalıyız.
Nous devons l'arrêter avant qu'il ne prenne l'avion.
Onu yakalamalıyız.
Il faut le rattraper.
Deli bir kamyoncu çocuklarımı kaçırdı. Onu yakalamalıyız.
Un taré de routier a pris mes enfants!
Kaçmaya fırsat bulamadan onu yakalamalıyız.
Nous devrons l'attraper avant qu'il ait une chance de s'enfuir.
Onu yakalamalıyız.
- Arrêtons-le.
Onu bu sefer yakalamalıyız.
Il ne nous échappera pas cette fois.
Onu yalnız yakalamalıyız.
Il faudra l'isoler de la foule.
Tekrar denerse onu kesinlikle yakalamalıyız.
On le pincera s'il récidive.
Onu mutlaka yakalamalıyız.
Il faut le récupérer. Qui vient?
Ama, onu kurtaracaksak, tam zamanında yakalamalıyız, yoksa ölür.
Cependant, si nous devons le récupérer, il faudra l'attraper au cours de la prochaine interphase ou il mourra.
Onu fazla uzaklaşmadan yakalamalıyız.
On pourrait le repérer avant qu'il n'aille trop loin.
Şeytanı yakalamalıyız, o pullu yaratığı ince boynundan, ve sonra onu sallayarak çıkarırsınız!
Il faut qu'on attrape le diable... cette créature pleine d'écailles, par son cou visqueux. Comme ça, vous voyez.
Eğer bunu yapan Leonard ise onu karanlık çökmeden yakalamalıyız.
Si vraiment c'est Leonard, nous devrions pouvoir le reprendre avant la nuit.
Onu onlardan önce yakalamalıyız.
C'est simple. On doit le trouver les premiers.
onunla başa çıkarız onu kesinlikle, yakalamalıyız.
Je m'en charge.
O zaman onu yakalamalıyız artık. - Evet. Bence de.
Oui, je crois qu'on devrait.
Çabuk, onu yakalamalıyız!
Il faut l'attraper.
Onu yakalamalıyız!
Où veux-tu aller?
Onu mutlaka yakalamalıyız yoksa herşey mahvolucak.
Il faut l'attraper, sinon tout est perdu.
Onu canlı olarak yakalamalıyız ve. olduğunca orijinal halinde kalmalı
L'attraper sous cette forme et essayer de le ramener en vie.
Ashi haklıysa, hem onu hem de delilleri ele geçirmek için suçüstü yakalamalıyız.
Si Ashi a dit vrai, on a une preuve pour l'arrêter.
Yüce Tanrım, onu hemen yakalamalıyız.
Grand Dieu! On ne peut pas laisser cette créature vagabonder.
Onu şaşırtmalıyız, en güçlü olduğumuz yerde yakalamalıyız, en çok birleştiğimiz yerde.
Il faut le surprendre là où on est les plus fortes, là où notre lien est le plus puissant.
Onu yalnız yakalamalıyım.
Si je pouvais l'avoir seule!
Onu şimdi yakalamalıyız. Hemen.
Il faut le rattraper, vite.
Onu hemen yakalamalıyız.
On doit l'arrêter et vite.
Reese onu iş üstünde yakalamalıyız. Yoksa annem hile yaptığımızı anlayacak.
Si on parle, maman saura qu'on a triché.
Onları yakalamalıyız, onu kurtarmalıyız.
Nous devons les pourchasser, nous devons la sauver.
Sınıra varmadan onu yakalamalıyız.
Il faut l'attraper avant la frontière!
Onu Gamo'dayken yakalamalıyız, hâlâ karadayken.
Nous devons l'attraper à Gamo, à terre.
Onu kanıt elindeyken yakalamalıyız.
Il nous faut une preuve.
Onu bize ödeme yaparken yakalamalıyız.
Le seul moyen de l'épingler, c'est de le coincer en train de nous payer.
- Yepyeni bir operasyonumuz var. - Onu geri çekmeyecek misin? Sonunda peşine düşmeye değecek bir şeyimiz var.Bu adamı yakalamalıyız.
Il a reconnu la fille qui a séduit le gardien le soir du kidnapping.
Belki de... onu bir yerde yakalamalıyız,
Alors peut-être... qu'on devrai essayer de l'immobiliser,
- İyi. - Onu canlı yakalamalıyız.
- Il faut le maintenir en vie!