Çok uzun değil traduction Français
418 traduction parallèle
Paul, Whitey'den çok uzun değil yani ona ateş ederken ya avizeden sarkıyordu ya da sandalyeye çıkmıştı.
Paul est un peu plus grand que Whitey. Il a dû se suspendre au lustre, pour le tuer. Ou même sur la chaise.
Çok uzun değil, hem de emniyette olurum.
Pendant ce temps, on est à l'abri.
Kış çok uzun değil mi?
C'est long, l'hiver, n'est-ce pas?
Çok uzun değil, on gün göz açıp kapayana kadar geçer.
Ce n'est pas une grosse affaire. Dix jours passent.
- Çok uzun değil mi?
- Pas si loin?
- Çok uzun değil.
- Pas longtemps.
Tabii, çok uzun değil.
Ce n'est pas très long.
- Epey güzelmiş. - Namlusu çok uzun değil mi?
Très jolie- - le canon n'est pas trop long?
Çok uzun değil.
Pas trés.
Deniz eri Mills hizmetinizde, efendim hiçbir çalışma saati çok uzun değil, hiçbir iş çok zor değildir, efendim.
Marin Mills à vos ordres. Pas de tâches trop longues ou trop difficiles pour moi.
Ama sence de çok uzun değil mi?
Il est un peu trop long, non?
Bipledi, ama öyle çok uzun değil.
Mais ce fut bref.
- Çok uzun değil, dediğim gibi.
- Pas longtemps, comme je vous l'ai dit.
Genelde, çok uzun değil.
Pas très longtemps, normalement.
O şey çok uzun değildi değil mi?
Et par en dessous on lui voyait presque...
- Çok uzun değil.
- Pas très long.
Çok uzun değil.
Plutôt maigre.
Sence bir hafta çok uzun değil mi?
Une semaine, ce n'est pas trop long?
" Süre çok uzun değil.
La route n'est pas si longue
Çok uzun sürmedi, değil mi?
Ça ne t'a pas pris de tempsi
Durun biraz. Bu çok uzun bir süre. Zaman aşımına uğramıştır, değil mi?
Il est illégal de remonter si loin!
İkinci sahne olmayacak, hem çok uzun hem de çok iyi değil.
Sans l'acte II, trop long, et pas très bon.
Çok uzun zamandır bizimlesin, değil mi?
Ça fait longtemps que vous êtes parmi nous?
Çok uzun yoldan geldiniz, değil mi, Teck?
Vous avez fait du chemin, n'est-ce pas, teck?
Çok uzun değil.
Non.
Wilma, sen ve ben uzun zamandır birbirimize çok yakın olduk, öyle değil mi?
Toi et moi, on a toujours été très proches.
Ayrıca orası çok kalabalık değil ve daha uzun sohbetler yapma imkanımız olur.
C'est moins encombré, nous pourrons bavarder. Oui, docteur.
Bu gidişle çok uzun sürmeyecek, öyle değil mi?
Ça ira vite à ce rythme!
Ama çok uzun süreliğine değil.
J'ai bien été boulanger, moi.
- Çok da uzun bir mesafe değil.
- Bon, ce n'est pas si loin
Çok uzun zaman önce değil, Delancey Caddesindeydim ben. Ve bu akşam ben de 23.
Et cette nuit je brille sous les lumières de la 23rd.
Bunun yanında dik yakalı, uzun ceketler içinde nasıl görünürüm? Çok yakışır değil mi?
En outre, de quoi aurais-je l'air avec une redingote et un col dur?
Elbette biriktirmek hobimdir, yapmak değil. Bir tanesini yapmak bile çok uzun sürer.
Voilà ce qui peut vous arriver si vous vous endormez sous le sèche-cheveux.
Bunu bulmak için çok uzun bir yol katettin, değil mi doktor?
Vous avez fait un bout de chemin pour la trouver.
Sevgili Sensho ve sen, Roku çok uzun zamandır birlikteyiz, değil mi?
Bon, mon vieux Sensho. Et toi, Roku. Ça fait si longtemps qu'on est ensemble, hein?
Çok uzun bir süre önce de değil. Büyük büyükbabam fotoğraflarını göstermişti.
La Terre ressemblait à ça, il n'y a pas si longtemps.
Çok uzun sürmedi, değil mi, bayım?
Ce n'était pas trop long, señor?
Çok uzun zaman oldu değil mi?
ça fait longtemps, non?
Burası çok uzun zamandır senin evin değil, asi. Neredeyse 3 yıl oluyor.
Ça va faire trois ans que c'est plus chez toi.
Çok uzun bir gece oldu, değil mi?
La journée a été longue.
Çok uzun süre kapalı kaldığından suyu kaynamış, değil mi?
II s'énerve à rester renfermé. Hein, Shin?
Missouri'den buraya çok uzun bir yoldasın, değil mi?
Tu es sacrément loin du Missouri, dis donc.
Çok uzun kalmayı isteyeceğim türden bir kasaba değil.
Ce n'est pas le genre d'endroit où j'aimerais rester très longtemps.
Ama bu çok uzun değil.
C'est pas long.
Çok uzun bir süre değil ama...
Pas pour longtemps, bien sûr...
Çok uzun bir yürüme mesafesi değil bir Cumhuriyet askeri için.
Ce n'est pas long pour un soldat de la république.
Sadece çok uzun kalamazsın. Sonra aşağı inmek zorundasın, değil mi?
De toute façon, il te faudra revenir sur terre.
Ama bizim önümüzdeki uzun gelecek henüz kaybolmuş değil. Temmuz'un ilk sadık gününe çok yaklaştık.
Le coffre au trésor de César vogua vers lui.
Önemli değil, hanımefendi. Böyle güzel bir Bayan tarafından bekletilmeyeli çok uzun zaman oldu.
C'est un vrai plaisir, Madame, d'attendre... une aussi jolie personne.
Ama çok da uzun bekleyecek biri değil.
Mais il n'attendra pas longtemps.
Ooo, çok uzun yaşamak isteyenler için iyi değil.
C'est pas bon pour certains de vivre trop longtemps.
çok uzun zaman oldu 115
çok uzun bir süre 23
çok uzun sürdü 28
çok uzun zamandır 30
çok uzun zaman önce 42
çok uzun sürmez 60
çok uzun 117
çok uzun zaman 27
çok uzun bir zaman 18
çok uzun sürmeyecek 22
çok uzun bir süre 23
çok uzun sürdü 28
çok uzun zamandır 30
çok uzun zaman önce 42
çok uzun sürmez 60
çok uzun 117
çok uzun zaman 27
çok uzun bir zaman 18
çok uzun sürmeyecek 22
çok uzun zaman önceydi 42
uzun değil 16
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
uzun değil 16
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25