Altı mı traduction Portugais
18,977 traduction parallèle
Eğer bu kilise 13. yüzyılda inşa edildiyse aradığımız şey altında olmalı çünkü burası oldukça yeni.
Digo-te uma coisa... Se esta igreja foi mesmo construída no Século XIII, o que procuramos deve estar debaixo, porque isto aqui é tudo muito novo.
Herhangi bir ihtiyacın olursa alt katta olacağım.
Vou estar aqui em baixo caso precises de alguma coisa.
Altı kişi öldü, senin için bir oyun mu bu? Bu oyunu ben başlatmadım, efendim.
E não se esqueça de agradecer à Sra. Kaur por mim.
Ajanlarımızdan altısını öldürdü. Bu intikam değilse, o zaman ne?
Quer usar a RAW para apanhar outra pessoa.
Altıma kaçırdım biraz.
Mijei-me nas calças.
Benim kontrol altına alınmama yardım edecekti.
Ia ajudar-me a controlar.
Saldırı altında mıyız?
Estamos a ser atacados?
Altı deniz altımız 15 füze gemimiz ve beş R sınıfı muhribimiz olursa... bu bölgede yenilmez oluruz.
Se tivéssemos seis submarinos, 15 barcos de mísseis e 5 destroyers, seríamos imbatíveis nesta região. Digo-lhe isso.
Şu çöpü kaldır ve ayağımın altından çekil.
Desvia este maldito lixo e desvia-me esse rabo!
20 yaş altı sizinle kalan bakmakla yükümlü olduğunuz çocuğunuz var mı?
Tem algum dependente com menos de 20 anos a viver consigo?
Ben gönye, takoz, söve, kayış, menteşe dişbükey pervaz, taban, altı birimlik dübel, çalışma platformu, falan filan kullanacağım.
Vou usar uma serra para consertar a ombreira da porta, prender uma dobradiça num quarto de círculo convexo e cavilhas de 2 por 6 em madeira de cerejeira.
Bu gece gözlem altında tutacağım. Yarın ameliyata alıp karaciğer hasarını onarırız.
- Vou vigiá-lo hoje e operá-lo amanhã para reparar os danos ao fígado.
Bana bir şey olursa banka hesap cüzdanının ve evimizin tapusunun yatağımın altındaki zarfta olduğunu söyler misiniz?
Se algo me acontecer, diga-lhe que há um envelope debaixo da minha cama com extratos bancários e a escritura da casa.
Orada yaşadığıma dair bir kayıt yok çünkü buraya taşındığım zaman orayı alt kiraya verdim.
Não há registo de eu ter vivido lá porque subarrendei, quando tinha casa cá.
O zaman onu arabanın altına atan neden ben olayım?
Então, por que devo ser eu a sacrificá-lo?
Aşık şansız mimarımız hayatının aşkına ulaşamıyordu çünkü kız 18 yaşındaydı ve kız babasının kontrolü altındaydı.
Essa arquitecta azarada no amor que perdeu o amor da vida com 18 anos por causa do pai controlador.
Sanırım altın bir saat beklemek fazla olur.
Suponho que seria demais esperar por um relógio de ouro.
Rolly, nükleer silah cidden tehdit altında mı?
Rolly, diga-me a verdade. A arma nuclear é vulnerável?
Sanki su altındaymışım gibiydi.
O fumo... Era como estar debaixo de água.
Çok az ajanın üstesinden gelebileceği zor şartlar altında hayatlarımıza girdi.
Entrou nas nossas vidas em circunstâncias extraordinárias que poucos agentes conseguiriam aguentar.
Sia evin çöktüğünü söylediğinde, seni molozlardan altından kurtaracağımızı düşünmüştüm.
Estava a ver que tínhamos de te desenterrar dos escombros.
Dil altı hapını mı bulmalıyım?
Há algum remédio que ele possa tomar?
Onlar gömmek, gizlemek ve inkar etmek istediler, onunla ilgilenmek bana bırakıldı, ve ben koşullar altında akla uygun ve mantıklı olduğunu düşündüğümü yaptım, çünkü bir politikacı böyle yapmakta.
Eles querem enterrar, esconder e negar, e deixaram-me sozinha a lidar com a situação, e eu fiz fiz aquilo que achei... que era prudente e sensível mediante as circunstâncias, porque é isso que um político faz.
Burada bütün gün kilit altındayım.
Estou trancado 24 horas por dia.
Döşemelerin altına bakalım.
Vamos cavar o chão.
Yaklaşık altı yıl önce rastgele görünen birkaç terör olayını birbiriyle ilişkilendirmeye başladım.
Há cerca de 6 anos, comecei a relacionar um número de ataques aparentemente aleatórios.
Shephard'ın kim olduğunu bulmaya yakın bir adamımız vardı ama sonra her şey alt üst oldu.
Tínhamos um infiltrado lá dentro que estava quase a descobrir quem era o Shepherd, - mas depois tudo se desfez. - O que aconteceu?
Bu otobüs yer altı dünyasına mı gidiyor?
Este autocarro vai para o submundo?
Arkadaşım Cihat başörtüsünün altındakini çıkarır.
A minha amiga Jihad pode partilhar o que esconde no lenço.
Burada, Meyerizm Hareketi'nde, biz katedral inşa etmeyiz. Çünkü en gösterişli yapımız, altında durduğumuz çatı, ailedir.
Aqui, no movimento Meyerista, não construímos catedrais, porque o nosso grande edifício, o telhado sob o qual vivemos, é a família.
Tartaklama suçuyla nezarette bir gece geçirmesini mi istersiniz yoksa 30 yıl kilit altında kalmasını mı istersiniz?
Quere-o na a passar uma noite na prisão por uma acusação de agressão, o quere-o na prisão durante 30 anos?
Peşimizi bırakmasaydı, anında beni otobüsün altına atacağını da biliyorum. Sonra da beni hiç tanımıyormuş gibi giderdin. Doğru konuşmuyormuşum gibi bakma.
E se ele viesse atrás de nós, tu terias decidido logo empurrar-me para baixo do autocarro e afastavas-te como se não me conhecesses, por isso, não finjas que isso não é verdade.
Koç Jones ile herhangi bir resmi sıfat altında mı konuşuyorsunuz?
Estão a falar com o Mister Jones de forma oficiosa?
Nermin ile altı ay önce Suriye'de tanıştım.
Conheci a Nermin... há 6 meses na Síria.
Altıncı kat, doğu merdivenlerinde gözcüye ihtiyacım var.
Preciso de ajuda no sexto andar, nas escadas leste.
Sadece... Son zamanlarda stres altındayım.
Só que... ando muito stressado ultimamente.
Bu şartlar altında tanıştığımız için üzgünüm.
Lamento, que nos conheçamos sob estas circunstâncias.
- Muhteşem. Gördün mü? Kadınımı kontrol altına aldım.
Isto está outra vez na moda.
Ve ben altı ay önce o parmağındaki büyük taşın sadece küp zirkonyum değil aynı zamanda da bir çirkinlik abidesi olduğunu söylemek için fazla kibar olan bir kaçığım!
Sou a estranha que há seis meses seria demasiado educada para te dizer que o diamante do teu dedo é um zircônio cúbico e é feio como a merda!
Ve muhtemelen onu alt etmek için en iyi fırsatım.
E talvez a melhor hipótese de acabar com ela.
Son altınımızı da uyandığında bu bıçakla rosto keselim diye harcamadım.
Não gastei a nossa última moeda de ouro numa faca para cortar a carne no seu velório.
Ancak benim hiç altınım yok.
Mas não tenho ouro nenhum.
Cambridge'te olduğum sırada sıramdan bir gazete kaldırdım ve altında bir Tudor lambri vardı.
Bem, quando estava em Cambridge, tirei o papel de parede do meu quarto e descobri uns painéis da época Tudor por baixo.
Sonra halatları kapağın altından geçireceğiz ve gerçekten sağlam palanga takımı lazım.
Depois passamos cordas por baixo da tampa. E preciso de uma grua bastante forte.
- Seni altı kez aradım.
Liguei-te seis vezes.
- Balım, biliyorum ama en azından beş altı aylık var.
Eu sei, querida, mas está de cinco ou seis meses.
Kirlenmeyi kontrol altında tutma konusunda büyük sorunlarımız var.
Temos muita dificuldade em controlar a contaminação.
Çok fazla baskı altında olduğunu biliyorum ama güçlü kalmalısın, tamam mı?
Sei que estás sob grande pressão, mas tens de ser forte, sim?
Gözetleme altında mıyız? Bu normal mi?
- Estamos sob vigilância?
Charlotte'u yarattığım zaman Leda'ya devam etmek için büyük baskı altındaydım.
Quando criei a Charlotte, estava sob uma enorme pressão para continuar o projecto Leda.
Alt takımlar sağlam mı?
Está tudo bem aí em baixo?