Açıklamak mı traduction Portugais
424 traduction parallèle
- Açıklamak mı?
- Explicar?
- Açıklamak mı?
- Explicar? !
Küçük hanım sizi neden tokatladığını açıklamak istemiyor. Beni tokatlamadı.
Provavelmente, fomos um pouco precipitados.
Evet, yaptım ama açıklamak için geliyordum.
Sim, escrevi-os, mas ia explicar-te.
Basitçe açıklamak gerekirse, genel inancımız ölçülü hareket etmektir.
Para simplificar, diria que acreditamos na moderação.
Mücevherleri nasıl kaybettiğini açıklamak... bir Sovyet elçisi için biraz sıkıntılı olmaz mı?
Não é embaraçoso para uma enviada soviética... revelar as circunstâncias em que as perdeu?
Bu sabah ona bunu açıklamak zorunda kaldım.
Hoje tive de lhe explicar o que era anti-semitismo.
- Buradaki amacımı size açıklamak isterim.
- Gostaria de lhe revelar a minha missão.
Sorun kamaralar. Açıklamak zorundayım.
Quanto às cabines, tenho que lhe explicar uma coisa.
Müfettiş, bilekteki kesiğin o bıçak yüzünden oluştuğunu düşünecek olursak, bunun bir kaza sonucu mu olduğunu yoksa kan lekelerini açıklamak için cinayetten sonra bilerek mi yapıldığını gösterecek bir kanıt var mı?
Inspector, presumindo que o corte no pulso tenha sido causado por esta faca, existe algo que demonstre que foi provocado por um acidente... ou feito deliberadamente depois do assassinato para produzir os vestígios?
Benim yatağın altındaki varlığımı açıklamak kapının yanında bulunuşumu açıklamaktan çok daha güçtür.
"A minha presença debaixo da cama seria mais difícil de explicar" "do que se estiver ao lado da porta." " Oh, Deus.
Açıklamak için buradayım.
Vim explicar.
Her şeyi açıklamak için yazdım.
Escrevi-te a explicar tudo.
Açıklamak mı?
Explicar?
- Amacımı açıklamak için hainlere ihtiyacım yok.
- Não preciso da protecção de traidores.
Biliyor musun, anlatmak istediklerimi açıklamak için çok çaba harcadım, ama o adam çok, çok zeki çıktı, öyle değil mi?
Sabe, tentei tanto explicar o meu caso, mas aquele homem era muito, muito inteligente, não era?
Bayan Marple, babamın zaman zaman aksi olabileceğini size açıklamak zorundayım.
Miss Marple, acho que devo explicar que o meu pai é... Francamente, é dificil, ás vezes,
Bakın, sanırım kimliğinizi açıklamak zorundasınız... çünkü bu konuşma giderek anlamsızlaşmaya başladı.
Escute, receio que tenha de se identificar... porque esta conversa está cada vez mais absurda.
Uğramak istedim açıklamak istiyordum ama size üç kağıt yapmıştım.
Queria ir vê-lo, mas... Vou-lhe dizer, fui enganado.
Buraya geldiklerinde, açıklamak için zamanımız olmayacak.
Quando chegarem, não terá tempo para perguntas e respostas!
- Açıklamak zorunda mıyız?
- Temos de dizer alguma coisa?
- Açıklamak mı?
- Explicar, senhor?
Açıklamak bana mı kalmış?
Cabe-me a mim, explicar isso?
Açıklamak isterim ki sizin gibi güzel ve nazik müşterilerimi sinirlendirmek alışkanlığım değildir.
Só queria explicar que não costumo encontrar-me com clientes tão bonitos ou charmosos como você.
Size açıklamak için gerçekten zamanım yok o yüzden dediğimi yapın ve sağlığınızı koruyun ve her şey yolunda gitsin.
Acho que näo tenho tempo para explicar-lhe faça o que lhe digo, e terá saúde e tudo vai correr bem.
Bunu da açıklamak zorunda mıyım?
Queres que eu te explique tudo?
Benim amacım bu Dünya'yı bilgi vasıtasıyla açıklamak değildir.
Não é meu objetivo explicar ao mundo os diferentes tipos de pensamentos.
Başka parlak fikirlerin var mı, üst katı kullanabilirim onlara bu kadar zamandır nerede olduğumu açıklamak için.
Tens alguma ideia brilhante para explicar a minha ausência?
Bak, vasiyetimi Nero lehine değiştirmeye karar verdim bunu neden yaptığımı tam olarak sana açıklamak istiyorum.
Tenciono alterar o meu testamento a favor de Nero e quero explicar-te exactamente porque o farei.
- Olsun. Yine de açıklamak lazım.
Mas deveria ser explicado.
Elizabeth, her yaptığımı açıklamak zorunda olduğumu zannetmiyorum.
Elizabeth, não acho que tenho de te dizer todos os passos que dou.
Eğer bunu sana açıklamak zorundaysam sanırım sen düşündüğümden daha az duyarlısın.
E se tenho que te explicar isso então, és bastante menos sensível do que eu julgava.
O kadar aptal olmadığımı açıklamak için.
Queria dizer que não sou tão idiota.
Sana burada ne yaptığımızı açıklamak için bulunuyoruz.
Estamos aqui para tentar explicar-lhe o que fazemos aqui.
Başkana füze kumandalarının yüzde 22'sinin niçin başarısız... Olduğunu açıklamak zorundayım.
Tenho de explicar ao presidente porque é que 22 % dos comandantes de mísseis não os lançaram.
Yaşamak için gerekli parayı almak için bu sırrımı ona açıklamak zorundaydım.
Tive de lhe contar tudo, de modo a obter o dinheiro para sobreviver,
Bana bir ayin ayarla tepede... pınar hakkında her şeyi açıklamak zorundayım.
Faz dizer uma missa para mim, porque lá em cima... será preciso que eu explique por causa da fonte.
Neden birçok şey hakkında konuşamadığımı açıklamak istedim.
Queria explicar por que não falo de muitas coisas.
İçimdeki duyguları açıklamak zorundayım. Ne?
- Tenho de lhe dizer o que sinto!
Neden kendimi sana açıklamak zorundayım?
Porque tenho de me explicar a si?
Çocuklar, büyük bir üzüntüyle açıklamak zorundayım ki Bundy Diyarı kelimenin tam anlamıyla bir fiyasko oldu.
Meninos, é com pesar que comunico que a Bundylândia é um total falhanço.
Karımla nasıl tanıştığımı açıklamak için babamı tarif etmem gerekir.
Para explicar como conheci a minha mulher teria de descrever o meu pai.
Bu durumu açıklamak için elinde herhangi bir şey var mı Allen?
Sabes como explicar isto, Allen?
Babalar açıklamak zorunda mı?
Um pai tem que se explicar?
Devam etmeden açıklamak istediğiniz başka bir şey var mı?
Mais alguma coisa?
- Seninle konuşmalıyım Nigel. Açıklamak zorundayım.
Preciso de falar consigo, Nigel, preciso de lhe explicar.
Çok iyiydin, Bobby, ama 250.000 dolar daha nereden bulacağımızı belki bana açıklamak istersin.
Foi bem feito, Bobby... porém, agora pode me explicar... de onde vamos tirar os outros $ 250.000.
Senden niye buraya gelmeni... istediğimi açıklamak zorundayım.
Devo-te uma explicação... por ter pedido que viesses.
Aslan Kral Müsabakası için yaptığımız planları açıklamak niyetindeydi.
Ele planeava revelar os nossos planos para a Competição do Rei Leão.
Ben de gerçeği açıklamak zorunda kaldım.
Por isso, tive de lhe dizer a verdade.
Sana açıklamak zorunda değilim adamım.
Não tenho de te dar satisfações, pá.