Kendisi traduction Portugais
19,004 traduction parallèle
Kendisi yapmak zorunda kalmasın diye.
Para não ter de ser ele a fazê-lo.
Aslında kendisi şu anda evde.
Aliás, ele está lá em cima agora.
Bu makinenin içi öylesine çirkin ki kendisi çok güzel.
Esta máquina particular é tão feia por dentro que se torna linda.
Kendisi, kendi kendine giden arabalarla üne kavuştu.
Originalmente, ficou famoso com os carros que se conduzem sozinhos.
Kendisi gayet tanınabilir çünkü tepesinde dört yeşil nokta var ve en sevdiklerimizden biri.
É bastante identificável pois o seu padrão inclui quatro pontos verdes no cimo, e é um dos nossos favoritos, na verdade.
Şempanze isimli bu robot, uzuvlarını kendisi test ediyor.
Este, chamado Chimp, está a testar os seus membros sozinho.
Eskiden iletişim kurduğunuz kişi iletişimin kendisi kadar önemliydi.
Antigamente, quando comunicávamos com alguém, a pessoa com quem comunicávamos era tão importante como a informação.
Ama çoğu klostrofil bunu kendisi yaşamak istemez mi?
- Mas os claustrófilos - não querem fazê-lo a eles próprios?
- Şimdilik sadece kendisi biliyor.
Neste momento só ele sabe.
Ed'e FBI anılarını anlattırmış olmalı, ne kadar sayıldığını görünce de kendisi için istedi.
O Ed deve ter-lhe contado histórias sobre ser do FBI, e viu o respeito que ele tinha, e também quis para si.
Evet, Martin bıçağı yapanı takip etti, ondan bir tane kendisi için yapmasını istedi, ve adam şöyle dedi, uh...
O Martin encontrou o criador de facas, pediu que lhe fizesse uma, e o homem disse... "Posso fazê-la."
Görünüşe göre kendisi için çalmıyor muş,
Parece que não roubava para ela.
Kendisi, Tickle Talk adında yeni bir gerçeğe dayalı yarışma programı üstünde çalışan bir Hollywood yapımcısı.
Ele é um produtor de Hollywood que está a trabalhar num concurso baseado num jogo real chamado Conversa de Cócegas.
Sonra hilebazlıkla kendisi için aldığı ölülerin adına alınmış sosyal güvenlik numaraları buldum.
E depois descobri os números de Segurança Social para "ela" que ele obtivera de forma fraudulenta. Com nomes de pessoas falecidas.
Sanırım her zaman böyle yapıyordu. Terri olarak, Jane olarak, kendisi olarak.
Ele sempre fez isso, no papel de Terri, no papel de Jane e como ele mesmo.
Bu sefer, kendisi kamera karşısında.
Pela primeira vez, é o rosto dele a ser filmado.
Kendisi hazırım diyorsa mahkeme bu beyanı esas alır.
Se ele diz que está pronto para julgamento, o tribunal aceita a sua palavra.
Kendisi bir araba kazasında öldürülmesi nedeniyle davaya iştirak edemedi.
Ela teve que abandonar a acção judicial após ter sido atropelada por um carro e morta.
Yani Lucy Kittridge, kendisi de hemen şurada kürsüye çıkıp Karl Stoltz'u tanıdığınıza dair ifade verse yalan mı söylemiş olur?
Então se a Lucy Kittridge... ali está ela, aqui mesmo... a Lucy... se ela for posta a depor e testemunhar que conhece o Karl Stoltz, - ela estaria a mentir? - Protesto.
- Hayır, bomba falan yok silah, yakıtın kendisi.
Não há bombas. O combustível é a arma.
Silah, yakıtın kendisi.
O combustível é a arma.
- Bu yaz, Doug'la seyahat ederken, küçücük tatlı bir dükkanda her şeyi kendisi yapan bir sanatçı vardı.
- Este verão, nunca viagem que fiz com o Doug, e numa loja minúscula havia um artista que faz tudo à mão.
- Ta kendisi, bebek.
- Em carne e osso, querida.
Ta kendisi.
Em carne e osso.
Bu Bernie, kendisi meşe.
Aquele é o Bernie, um carvalho.
Bu şeyin kendisi gelecek.
Isto aqui é o futuro.
Bana sürekli kural koymaya çalışıyor, nasıl davranacağımla, erkeklerin ne yaptığıyla ilgili ama kendisi tam bir yalancı.
Está sempre a dar-me regras sobre como me comportar. Sobre o que os homens fazem. É um grande mentiroso!
Kendisi Hunts Point'i yöneten mafya babası.
É o chefe da máfia que manda em Hunts Point.
Roman yazarı George Sand demiş ki kendisi kadındı bu arada...
O escritor George Sand, que era mulher, a propósito,
bunu size getirmemi istedi kendisi getiremedi mi?
Ele pediu-me para trazer-te isto. Ele não podia trazê-lo pessoalmente?
Bu gece, kardeşim Kraliçe'ye vekâleten burada olmaktan dolayı çok mutluyum. Kendisi şu anda gezisinde olacak kadar şanslı. Bermuda, Jamaika ve Fiji arasında bir yerde.
É um prazer estar aqui hoje, representando minha irmã, a rainha, que tem a sorte de estar em uma de suas viagens, em algum lugar entre Bermudas, Jamaica e Fiji.
Kendisi bekâr, hanımlar.
Esse é solteiro, meninas.
Sende gördüğü bence kendisi.
O que ele vê em ti, penso que se vê a si mesmo.
Üniversitenin ta kendisi.
Ele é a universidade.
Eğer öyleyse, kendisi El Salvador kökenli Son birkaç yıldır A.B.D'de yaşamış...
Se for, ele é de El Salvador e mora nos EUA há alguns anos.
Kendisi çok tatlı ve kibar biriydi.
Era um homem bom, uma alma gentil.
Kendisi bir Geordie.
Ele é um Geordie.
Kendisi bir korsan taksi kullanıyor, ve Eddie iki gece önce arabayı ödünç almak istemiş.
Ele conduz um táxi ilegal e o Eddie pediu-o emprestado há duas noites.
Bizim ölüm aralığımızda kendisi bir barda son derece sarhoşmuş.
Ele estava bêbado num pub na hora da morte.
- Kendisi bir ESL dengeleyicisi.
- Que era o protector da turma.
Kendisi askeriyede radar sistemleri üzerine çalışan bir mühendisti.
Era um engenheiro de radares no Exército.
Kendisi... kayıt dışı mı? Kaybolmadan önce, Birisinin ona şantajla para ödettiğini eğer ödemezse..
Ela não está legal Antes de desaparecer, disse que alguém a estava a força-la a dar-lhe dinheiro.
Şimdi, kendisi kayıt dışı olduğu için, kendisiyle ilgili hiçbir resmi belge yok, fakat bir yerde çalıştığını buldum bir temizlik şirketi, kayıt dışı.
como ela está ilegal, não há quase nenhum registo público dela, mas descobri que ela estava a trabalhar numa empresa de limpeza ilicitamente.
Evet, kendisi Corona mahallesinde bir haraç toplayıcısı
Sim, é um executor no bairro de Corona.
Kendisi Teksas'da özel bir hücrede tutulmakta sınır dışı edilmeyi bekliyor.
Está no Texas, num centro de detenção, - a espera de ser deportada.
Eddie'nin katili Hakim Caldwell tarafından tutuldu, bu da demektir cinayete ortaktı kendisi, o yüzden katilini bulmama yardım et ve biz de hakimi federal hapishaneye gönderelim ömrünün geri kalanı boyunca.
O assassino do Eddie foi chamado pelo juiz Caldwell, o que significa, que é cúmplice num homicídio. Ajude-me a identificar o assassino e vamos colocar o bom juiz numa penitenciária federal para o resto da vida.
O silahın kendisi.
- Ele é a arma.
Kızınız iyi, kendisi iyi durumda.
Ela está bem. Ela está a sair-se bem.
Çünkü her erkek için, kendisi öyle görünüyor.
Parece-me que é cada um por si.
Yaşamın ta kendisi.
A vida.
Kendisi en iyi arkadaşım. Evet.
- E é este o meu melhor amigo.
kendisine 42
kendisini 27
kendisi burada 30
kendisi söyledi 22
kendine iyi bak 816
kendi 44
kendine dikkat et 335
kendine 60
kendimi 187
kendine gel 419
kendisini 27
kendisi burada 30
kendisi söyledi 22
kendine iyi bak 816
kendi 44
kendine dikkat et 335
kendine 60
kendimi 187
kendine gel 419
kendini 76
kendinize iyi bakın 182
kendini yorma 31
kendinize dikkat edin 70
kendim 56
kendi kendime 91
kendini bırak 36
kendime 92
kendimi iyi hissetmiyorum 163
kendimizi 18
kendinize iyi bakın 182
kendini yorma 31
kendinize dikkat edin 70
kendim 56
kendi kendime 91
kendini bırak 36
kendime 92
kendimi iyi hissetmiyorum 163
kendimizi 18