Küçük bir şey traduction Portugais
2,242 traduction parallèle
Seninle benim aramda küçük bir şey.
É um pequeno extra entre mim e ti.
Bu konuda aslında gevezelik bile etmemeliyim ama birlikte küçük bir şey yaptık.
Eu nem deveria falar sobre isso, mas... Está acontecendo algo entre nós.
Küçük bir şey iyi olurdu.
Um copinho seria óptimo.
Bunca yıllık hizmetlerine teşekkür etmek için küçük bir şey aldık, Jack.
Temos uma pequena lembrança de agradecimento por todos os teus anos de serviço, Jack.
Penis, vajina ve sallanan küçük bir şey daha var, ne olduğunu bilmiyorum.
Pénis, vagina e outra coisa pendurada que não sei o que é.
Bu kadar küçük bir şey için fazla uğraşıyorsun.
Parece-me demasiado trabalho para algo tão banal.
Küçük bir şey ama hep düşünüyorum.
É uma coisa tão insignificante, mas estou sempre a pensar nisso.
Kötü günler için küçük bir şey, dostum.
É só uma coisinha para os dias difíceis.
Ben de senin hakkında küçük bir şey biliyorum.
Sei alguma coisa sobre ti.
Evet, küçük bir şey olsun istedik. Sadece bu odadakiler ve kız kardeşi.
Sim, queremos algo simples, só para as pessoas nesta sala e a irmã.
Çok güzel görünüyorsun, senin için küçük bir şey.
Uma pequena coisa para ti.
- Senin için küçük bir şey.
- Um presente para ti.
Patronuna, Graves Thomas'ın vasiyetinde ona küçük bir şey bıraktığını söyler misin?
Pode dizer ao seu patrão que Graves Thomas o incluiu no testamento?
Ne yazık ki, o kutuya küçük bir şey koymuştum.
Infelizmente, pus algo na caixa.
Bağlantıyı izleyebilecek kadar küçük bir şey.
Suficientemente pequena para seguir a ligação.
Devam etmek için küçük bir şey yeterli.
Preciso duma razão um bocadinho mais forte.
O küçük bir şey ve ben çoğunlukla..
É pouca coisa e não costumo deixar que as pessoas leiam o que escrevo.
Belki de daha küçük bir şey.
Bom, talvez... algo pequeno.
Küçük bir şey ama çok para eder.
É uma coisa simples mas que, para mim, vale muito dinheiro.
Küçük bir şey dışında...
Excepto num pequeno pormenor...
Teklif ettiğimiz hediyelere karşılık küçük bir şey istiyoruz.
Pedimos muito pouco em troca das nossas ofertas.
İlgimizi çekmeyecek kadar küçük bir şey.
Ladrões de crianças não são o nosso alvo.
- Küçük bir şey General.
Sugestão, General.
İnanılmaz bir şey. Bu kadar küçük bir şey bir efsaneyi yok edecek.
É maravilhoso, como uma coisa tão pequena pode derrubar uma lenda.
Agrius Endüstri'den küçük bir şey.
um presente da parte das Indústrias Agrius.
Bizim evde yardımcı olacak küçük bir şey bıraktım.
Deixei uma ajudinha lá em casa.
Annene küçük güzel bir şey yapmak istedim, ama sen ona vermemişsin.
Tentei fazer algo simpático pela tua mãe, mas não lha deste.
John'la benim şimdiye kadar istediğimiz tek şey evimizin etrafında koşturan küçük bir oğlan.
Tudo o que sempre quisemos foi ter um rapazinho a correr pela casa.
Fransa'dan o küçük kutu dışında bir şey getirmiş olmalısın.
Sim, Tom. Deves ter trazido mais do que essa pequena caixa de...
Saygısızlık etmek istemem özellikle bu kadar çok şey yaşayan küçük dostlarımıza bu tür bir hikaye mantığı fazla zorluyor.
Com o devido respeito, especialmente para com os nossos amiguinhos que já sofreram tanto, uma história destas ultrapassa em muito os limites do que é aceitável.
Senin dul ve misafirlerle yaptığın küçük toplantılara hiç benzemeyen bir şey.
Não é uma das tuas reuniões com viúvas.
Size küçük bir ava çıkmayı, oraya gidip korkulacak bir şey olmadığını kanıtlamayı teklif ediyorum.
Então estou a pedir que vamos fazer uma pequena caçada,... ir lá e provar de uma vez por todas que não há nada a temer.
Küçük gulyabani ya da başka bir şey olmadığınızdan emin olmalıyım.
Não podes ser um duende, nem nada parecido.
Her şey yerli yerindeyse, gök cisimleri genişlemeye devam eden galaksi kökenliyseler ve bu da bizleri bir atomdan bile küçük yapıyorsa o zaman tüm bu kütle ve madde nereden geldi?
Se tudo o que existe, de todos os corpos celestes em todas as galáxias do Universo, continua em expansão, para si e para mim, mais pequenos do que um simples átomo, de onde vem toda essa massa e matéria?
Niçin böyle bir şey yapmak isteyeyim, o sadece zavallı küçük bir fare, anne.
Por que eu iria saber, é só um rato.
Bu küçük bir kızla ilgili bir şey, başından geçenleri göz önünde bulundurursak...
Seria um tipo de coisa para adolescente... considerando pelo que ela passou? !
Şey diyecektim, bölüme küçük bir sunum yapmak ister miydin?
Estava a pensar se estarias disposto a fazer uma pequena apresentação para o departamento?
Bir şey değil, küçük bir çökük. Dursana!
Não foi nada, só foi uma amolgadela.
Gerisi ise küçük dudakların uzantısından başka bir şey değildir.
O interior da vulva e o útero não revelam nada de extraordinário.
"Çocuğumla oynasın diye getirdiğin o küçük ibneyle, bize bir şey bulaştırmıyorsun umarım."
Que mais é que vais passar àquele paneleirote que trouxeste aqui para brincar com a minha filha?
Küçük ve... kırmızı bir şey.
Um pequeno e... vermelho.
Ethan Bordas, her zaman büyük kardeş olmak isterdi, Seth. Her zaman senin yerinde olmak isterdi ama senin küçük kardeşin dışında bir şey olamamak onu delirtiyordu.
Ethan Bordas sempre quis ser o irmao mais velho Seth, sempre quis ser tu, e ressentia-se do facto que nunca poderia ser tu nada mais que o teu irmao mais novo.
Kimse bir şey duymasın diye, küçük bir ekiple çalışıyorlardır, değil mi?
Para manter sigilo, deve ser uma unidade pequena, certo?
İstediğimizi alırdık ve hiçbir şey bize engel olamazdı, ta ki kendi güneş sisteminin üçüncü sırasında yer alan Hulk kadar yeşil, küçük bir gezegene rastlayana kadar.
Tomamos aquilo que queremos. Nunca nada se meteu à nossa frente. Nada até que encontrámos um planetazinho verde como o Hulk e o terceiro a contar do seu Sol.
Benim katkım ise yıllardır bizim birliğimiz için küçük bir şükrandan başka bir şey değil.
A minha contribuição não é senão um pequeno gesto de gratidão pela nossa colaboração através dos séculos.
- Ve bir şey daha, ne kadar küçük göründüğüm umurumda bile değil.
- e outra coisa... Não me importa se pareço jovem.
Küçük bir şey daha var.
Há uma pequena coisa.
Bugün eve dönüşte otobüsteyken, 16 yaşlarında bir çocuk vardı ve küçük bir hoparlörü olan telefonuyla oynuyordu ve öyle çok gürültü çıkarıyordu ki ama kimse bir şey söylemiyordu.
No autocarro a caminho de casa, hoje, havia um miúdo, de 16 anos. E ele estava a brincar com um desses telefones com colunas e ele estava muito alto e ninguém dizia nada... e eu queria matá-lo.
Şimdi bu küçük vicdan kırıntısı yalandan başka bir şey değil.
Agora, esse... pequeno arranhão de consciência... é apenas uma mentira.
Küçük çocuklar bana gelirken acı çekiyor. Tanrı'nın hükümranlığında böyle bir şey yapılmasına izin yoktur.
" deixai que as crianças venham até mim, e não lhes proíbam a entrada pois é deles o reino dos céus.
Clark bu zırhının altındaki gerçek Lois'i tanıdığında senin kötü bir şey olduğunda hemen kaçan küçük bir çocuk olduğunu anlayacaktır.
Quando o Clark te conhecer, o teu verdadeiro eu debaixo dessa armadura, vai perceber que és apenas uma miúda assustada que foge mal as coisas correm mal.
küçük bir kız 38
küçük bir hediye 18
küçük bir 20
küçük bir çocukken 37
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
küçük bir hediye 18
küçük bir 20
küçük bir çocukken 37
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şey söyle 257
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şey söyle 257
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105