Lar mı traduction Portugais
34,553 traduction parallèle
- Bunlar, vahşi tarikatçılar mı?
Estes são os tipos do culto brutal? Não, não.
Cadılar Bayramı'ndan sonra üç gün uyumamın sebebi o lolipoplar mıydı?
Foi por isso que dormi durante 3 dias depois do Halloween?
Aşılarını yaptırdım.
Dão-lhe as vacinas todas.
Bazıları gibi saf mutluluklar yaşamadım.
Nunca senti a felicidade pura, como algumas pessoas a sentem.
Saygılarımı sunmam gerekliydi. Af dilemeliydim.
Precisava de dar as minhas condolências e pedir perdão.
Tanrım. Başka biriyle karıştırdılar herhalde.
Devem pensar que és outra pessoa.
Drone'larımızın yabancı bir gökyüzünde havalanışını izledik.
Vimos os nossos "drones" subir para o céu extraterrestre.
Tedavi desteği için bakım evine taşınmasına yardım edeceğim.
Eu vou ajudá-la a mudar-se para um lar.
Tahani'ye iyi mi davranayım yoksa takılarını tuvalete mi boşaltayım?
Trato a Tahani gentilmente ou atiro as joias dela para a sanita?
Ama asıl soru şu, politikacılar ve şirketler aynı kulüpte olmalı mı?
Mas a verdadeira questão é se as empresas e os políticos deviam estar no mesmo clube.
Sıkıntılarımızdan uzaklaşmak için bir Masumlar Projesi davasını üstlendim.
Aceitei um caso do Projeto Inocência. Queria algo que afastasse a minha cabeça dos nossos problemas.
Artık kafamı sıkıntılarımızdan alacak bir işim olduğu için ve aynı zamanda da seninle birlikte yapabileceğim için iyi demek az kalır.
Agora que tenho algo que afasta a minha atenção da nossa situação e que me liga a ti ao mesmo tempo... Sim. Estamos ótimos.
Yeni kiracılarımızı gördüm.
Acabei de ver os novos arrendatários.
Eğer halkın başkasına gitmeni isterse bunu anlayışla karşılarım.
Percebo perfeitamente se quiserem escolher outra pessoa.
Avcımız olmalılar, değil mi?
Talvez sejam os caçadores, certo?
İlaç stoklarımızdan bazıları kayıp.
Alguns dos nossos medicamentos estão a desaparecer.
Anladığım kadarıyla, Lucy ve yardakçıları hücre hücre dolaşıp Eli Morrow'u arıyorlar. Ki bu nerede olduğunu bilmiyorlar demek.
Bem... pelo que consigo ver a Lucy e os colegas dela andam à procura do Eli Morrow cela a cela, o que significa que não sabem onde é que ele está.
Sarsıntıları bana bırak tamam mı?
Deixem isso comigo... está bem?
Bunlar kürk avcıları mı?
Isto são caçadores?
Başkanım, El-Sakar'ın geçmişte başkalarının saldırılarını üstlendiğini de unutmamak gerek bence.
Sr. Presidente, acho importante ter em mente que a al-Sakar no passado reivindicou atentados perpetrados por outros.
Gündüz Batı Kanadı'na gelip sözde okuyacağım cenaze konuşması için baban hakkında anılar anlatmanı isteme işine ortak oldum.
Deixei que te convocassem à Ala Oeste hoje para contares histórias sobre o teu pai para o discurso que eu iria fazer.
Bunun arkasında Çinli dağcılar hikâyesi var mı?
Há alguma história de montanha chinesa por trás disso?
Ama önce, bu broşürü okumanızı istemek zorundayım, aşıların riskleriyle alakalı.
Mas primeiro, é necessário que leiam este panfleto sobre os riscos da vacinação.
Bütün aşıları imha mı ettin?
Destruíste todas as vacinas?
Eminim ki, onu sorguladığımızda bize uluslararası aracıları ve tacirleri açıklayacak ancak ben mümkün olduğunca çok insanı kendi tarafıma çekmek istiyorum.
Tenho a certeza de que, quando o interrogarmos, eles nos vai dar os nomes dos intermediários internacionais e dos traficantes. Quero ter o maior número possível de pessoas do meu lado, porque um homem só nunca conseguirá ganhar uma guerra.
Sevgili Amerikalılar bu gece, hayatlarımıza bir saldırı düzenlendi.
Caros americanos, esta noite, a forma como vivemos foi alvo de ataque.
Soyunma odamızdaki duvar yazılarımızdan birinde atlardan bahsedilir.
Se repararem numa das colunas do nosso balneário, fala do cavalo.
Bazıları oynayabilir ve bu harika bir uğraş, ama çoğumuzun işe gitmesi lazım.
Há quem consiga, mas... É algo fantástico, mas a maioria de nós tem de ir trabalhar.
- Bazılarımız bunu daha önce yapmadı, tamam mı?
Eu nunca fiz isto antes.
Yer ekiplerine göre, MacGyver ve takımı çıkış randevusunu kaçırdı, ve çağrılarımıza cevap vermiyorlar.
De acordo com a base, o MacGyver e a sua equipa perderam o ponto de extracção e não respondem às comunicações.
Bak, tek istediğimiz D-77 militanlarının ve sonraki saldırılarının bilgileri. Saldırı mı?
Tudo o que precisamos de ti é de informações sobre os terroristas D-77 e do seu próximo ataque.
Mali kayıtlarında onların sonraki saldırılarını nereye yapacaklarına dair bir şey var mı?
Há algo nas suas contas que nos possa dizer onde será o seu próximo ataque?
Nassar'ı bulamadığımız her dakika Amerikalılar sizden daha da şüpheleniyor.
Senhor, quanto mais tempo passar sem encontrarmos o Nassar, mais razões dá aos americanos para desconfiar da sua aptidão.
Çocuklarımı aldılar.
Tiraram-me os meus filhos.
Zihinlerimizi bağlar ; rüyalarımızı, duygularımızı ve anılarımızı paylaşırız.
Ligamos as nossas mentes, partilhamos sonhos, emoções... Recordações.
Muhtemel saldırıları araştıran ajanlarımız var.
Não me parece. Temos agentes... em alerta nos locais mais prováveis de sofrer um ataque.
Kanımı aldılar.
- Retiraram-me sangue.
- Kanımı aldılar.
- Retiraram-me sangue.
Dünya Serisini kazandılar anne. Ben de bir tane takacağım.
Eles venceram a Série Mundial, mãe, vou usar um também.
Nasıl bir cehennemin kapılarını açtım?
O que raios libertei eu?
Ayakkabılarım hâlâ onda.
Ela ainda tem os meus sapatos.
Birkaç yıl sonra içine düştüğü ekonomik sıkıntılar yüzünden Kurtwell'den yardım istemeye karar vermiş.
Anos mais tarde, sufocada por grave dificuldades financeiras, ela decidiu pedir ajuda a Kurtwell.
Hayır, halılarım perişan durumda.
Não, é uma arruinação da carpete.
DNA'larını tarayalım.
Vamos testar o ADN, a ver se temos algum resultado.
Sanırım kadın kurbanın kalıntılarını teşhis etmişsiniz.
- Já sei que identificou os restos - da vítima feminina.
"İnsanlar için ömür boyu birlikte olacaklarını, " sessiz ve tarifsiz anıları birlikte göğüsleyeceklerini... "... hissetmekten daha yüce bir şey var mıdır? "
"O que pode haver de maior para as almas humanas que sentirem que estão juntas para sempre, unidas no silêncio de memorias inimagináveis?"
Orası ünlüler, politikacılar ve mafya ile dolu olacak Flynn herhangi birini öldürürse tam bir yıkım olur.
O Flynn podia matar qualquer um e seria uma catástrofe.
İzin ver de ayakkabılarımı bağlayayım.
Deixa-me acabar de atar os sapatos.
Kullandığımız görüntüleme donanımı, tesisteki güvenlik algılayıcılarını kapatmamızı gerektiriyor yoksa okuduğumuz değerleri bozarlar.
O equipamento que usamos requer que se desliguem os sensores de segurança, ou isso interfere nas leituras.
Teşekkürler. Tanrım başardılar!
Meu Deus!
Bunlar her kimse, federal yönetimdeki kıdemli üyeleri öldürdüler. Biz orada olduklarını bilmeden yarım kalan işlerine yoğunlaştılar.
- Estas pessoas, sejam quem forem, mataram quase todos os membros superiores do governo federal e trataram das pontas soltas antes que soubéssemos delas.