Londra mı traduction Portugais
1,279 traduction parallèle
- Londra mı?
- Londres?
Londra mı?
Londres?
-... Londra'ya gidemezsin. - Arkadaşım Henrieta...
Não podes ir a Londres sem um acompanhante decente.
Bu yıl emekli olana kadar Londra'da öğretmenlik yaptım.
Ensinei em Londres e reformei-me este ano.
Yanisi, benimle buluştu ben de malı Londra'da tanıdığım elemana satmak niyetiyle makul bir fiyata satın alabileceğimi söyledim.
E encontra-me por acaso e ofereço-me para lha tirar das mãos a um preço razoável, para a vender depois a um gajo de Londres meu conhecido.
Mösyö ve Madam Beroldy, evliliklerinin on yıl ardından Londra sosyetesinde farklı bir yer edinmişlerdi.
Após o seu casamento, há 10 anos, M. e Mme.
Bakalım Londra Emniyet Müdürlüğü, Tanios'un ilacı için ne diyecek.
Vejamos o que diz a Scotland Yard do remédio do Dr. Tanios.
Bir iki defa judo ders aldım. Bilirsin Londra biraz belalı şehirdir.
Sinto muito.
İki ay önce, Londra'da bir medyum olan Annie Bitton yardımıyla onunla bağlantı kurdum.
Há dois meses, com a ajuda da Sra. Annie Bitton, uma médium em Londres, estabeleci contacto com ele.
Zamanımı daha çok Londra'daki evimde geçiriyorum.
Passo mais tempo na minha casa de Londres.
Elbette canım. Ama bugün Paris değil mi? Salı Londra, Çarşamba Amsterdam!
No entanto, acho que hoje é Paris Na terça foi Londres, na quarta, Amsterdam e hoje, Paris.
Metres dedikoduları dolaşıyordu. Sanırım küçük nişanlısı Londra'da oturduğu için kendine yeni bir metres buldu.
Existia o rumor de uma amante, uma vez que a noiva está em Londres.
Londra'dan arkadaşım.
Era um amigo meu em Londres.
Okulu bıraktım ve Londra'ya gittim.
Desisti e fui para Londres.
- Peki, Londra'da mı tanıştınız?
- Tudo bem. Então, conheceste-o aqui, em Londres?
Hallie, bunca zamandır Londra'da mıydın?
Hallie, estiveste em Londres este tempo todo?
Londra'ya mı dönüyorsunuz?
Você voltará para Londres?
Yaklaşık bir ay önce Londra'daydım, Dünya Kupası vardı.
Estive em Londres à cerca de um mês, foi na altura da Taça do Mundo.
Londra fotoğraflarımıza bakıyorduk.
Temos as fotografias de Londres.
Haftaya Susan'ın Londra'da reklam çekimi olacak. Çok heyecanlıyım.
- A Susan vai a Londres para a semana.
Londra'ya geri dönmesi gerekiyor ama en başından beri buna hazırlıklıydım.
Ela tem de voltar, mas estava preparado para isto.
Londra'ya gidip, onun için savaşacağım.
Eu vou a Londres, e vou lutar por ela.
Londra'da mıyız?
Estamos em Londres?
- Londra mı?
- Em Londres!
Londra'dan buraya daha yeni taşındım.
Acabei de mudar de Londres para cá.
Londra'daki üvey annemi aramaya çalıştım ama çıkmış.
Tentei falar para a minha madrasta em Londres, mas tinha saído.
Buradan Londra'ya kadar her limanda da rötar mı yapalım?
E atrasar-me em todos os portos daqui até Londres?
çok gerçek değil. Ve güzel olan bir sürü arkadaşımın Londra'nın bu tarafında olması.
E o melhor, é que muitos amigos vieram parar a esta parte de Londres.
Yani Honey haftada sadece 20 pence kazanıyor... ve Londra'nın en kötü kaset dükkanında midesini kazıyor. Evet! Ve benim saçım yok.
E não tenho cabelo, tenho penas!
Sadece iki gündür... Londra'dayım, fakat gazeteleriniz sayesinde, olabilecek en kötü yerdeyim.
Só vou ficar em Londres... dois dias, mas com os vossos jornais, é o pior lugar que escolhi!
Londra'ya mı taşınıyor?
Para Londres?
Daha sonra Moskova Sanat Tiyatrosu'nda iki yıl çalıştım bir yıl da Londra National'da.
Estudei no Teatro Artístico de Moscovo durante dois anos... e trabalhei um ano no Nacional em Londres.
Ama oğlunun batı tarzında eğitilmesini istiyorsa bundan gurur duyarım. - Neden onu Londra'ya göndermiyor?
Julgo que se deseja que o filko receba uma educaçäo ocidental, entäo devo sentir-me bastante konrada.
"Sonunda aklımızı başımıza toplayıp, Londra'ya kaçtık."
Por fim, recuperámos os sentidos e fugimos para Londres.
Londra'da World Circuit Records'dan arkadaşım Nick Gold... beni arayıp kendisiyle Küba'ya gelmemi istedi. Bazı "campesino" müzisyenler ve Batı Afrikalı müzisyenlerle bir Küba müziği albümü yapmak için.
O meu amigo Nicole da World Circle Records ligou-me de Londres a perguntar se queria vir ter com ele a Cuba, fazer um disco de música campesina cubana e com músicos da África Ocidental.
Sanırım, Londra'ya yerleşti.
Creio que regressou a Londres, mas não garanto.
Mükemmel olacak, ben arkadaşlarımı çağırırım, Warhol's Factory gibi... Ressamlar, yazarlar, müzsiyenler sokak serserileri, hepsi birbiriyle etkileşim içinde, bizim yerimizde Kuzey Londra'nın yeni merkezi! En iyisi!
Vai ser óptimo, vou chamar meus amigos, vai ser que nem a "Fábrica" de Warhol... artistas, escritores, músicos, vagabundos em geral, todos a interagir e a relaxar no nosso apart, o novo ponto-de-encontro do norte de Londres.
Birkaç gün Londra'da olacağım.
Fui chamado a Londres por uns dias.
Sanırım adamın kafası bozuldu ve belki bir süre Londra'da kaldı.
Pessoalmente, acho que o gajo se passou. Foi-se por uns tempos.
Grace'e uyuşturucu satarken yardım etmek için, Doktor Bamford ile Londra'ya gittiğini.
Que foste a Londres com o Dr. Bamford ajudar a Grace a vender a droga. Merda!
- Londra konusunda yanılmamışım.
- Acertei em Londres.
Evet, Romadayken eski bir fakir Roman'dım, ama Londra'da çok da işe yaramaz.
Sim, em Roma, com os meus pobres romanos, mas, em Londres, não sou tão persuasivo!
Londra'ya hareket edecek uçağımız için son anonsumuzu yapıyoruz.
Última chamada para embarque no voo 2 com destino a Londres, "Heathrow".
88'de Londra'daydım.
Jack Campbellp - E.F. Hutton Corretor Júnior Associado - 1988 Eu estava em Londres em 1988.
Hemen bir daire aramaya başlayacağım. Londra'daki fiyatları ödeyebilirsem tabii.
Vou começar a procurar um apartamento assim que puder se puder pagar os preços de Londres.
Bay Poirot, bu Londra'daki en iyi arkadaşım, Penny Driver. Harika şapkalar yapar.
Sr. Poirot, esta é a minha melhor amiga em Londres, Penny Driver, que faz os mais fantásticos chapéus!
Londra'ya geldiğinde, işin nasıl gittiğini anlatırım sana.
" Digo-te como correu quando chegares a Londres.
Biliyor musun, Baş Müfettiş. Bu Londra gezisi canımı sıkmıştı.
Sabe, Inspector-Chefe, esta visita a Londres perturba-me.
Ben buraya geldim, Ralph Londra'da kaldı, iş arıyordu. Ama sonra borçlarını ödemenin tek yolunun Bay Ackroyd'dan yardım istemek olduğuna karar verdi.
Eu voltei e o Ralph ficou em Londres à procura de emprego, mas depois decidiu que só conseguia libertar-se das dívidas pedindo ajuda ao Sr. Ackroyd.
O gezilerden sonsuz bir ilhâm aldım. Amerika'ya gidip orada iyi iş becerdikten ve de seyirci bizi anlayacak kadar açık olduğundan sonra... Londra'ya geri döndük ve bir menajerimiz yoktu biz de Blackhill Ajans'a girdik.
Depois de voltar da América, e nos foi muito bem ali, e o público era muito moderno e ficou conosco, voltamos a Londres e não tínhamos manager, e fomos a Blackhill Management.
Londra'yı su basıyor ve nehir kenarında yaşıyorum... O zaman dünyanın nasıl döndüğünü biraz anladım çünkü New York gibi bir şehri kuşatıp gece hayatını fethedemezsiniz.
Aí é quando me diz conta de como funciona o mundo, porque não pode ir a uma cidade como Nova York e ficar com a vida noturna.