Onun gibi bir şey traduction Portugais
1,417 traduction parallèle
Belki de küvetleri falan taştı ya da onun gibi bir şey bilmiyorum.
- Talvez a banheira tenha transbordado...
Bir çeşit boru ya da onun gibi bir şey.
Parece que é um cano...
Onun gibi bir şey.
Algo parecido.
Bir şey ifade etmek ya da onun gibi bir şeyler.
Fazer uma diferença, e todas essas coisas...
İşte onun gibi bir şey. - Kasırga mı kopacak? - Tamam, Rachel?
Tem um tornado vindo?
- Bu kaçırma veya onun gibi bir şey bir şey değil mi?
Isso é um seqüestro ou algo do tipo?
Sana sandviç ya da onun gibi bir şey alayım mı?
Queres uma sandes?
Neden sen... - Bir uyarı ya da onun gibi bir şey veremez misin?
me dar uma advertência ou algo assim?
Bir araya gelip bir kahve içsek, ya da onun gibi bir şey.
Devíamos combinar qualquer coisa, tipo, um café ou assim.
Onun gibi bir şey.
Uma coisa desse género.
Onun gibi bir şey.
É por aí.
Şimdi, onların görüşüne göre, bu çok aceleci davranmak ya da onun gibi bir şey.
Para eles, isto é andar muito depressa.
700 yada 800 bin dolar. Onun gibi bir şey.
Setecentos, oitocentos mil, alguma coisa do género.
Onun gibi bir şey.
Algo desse tipo.
Onun gibi bir şey.
Algo desse género.
Kafamı tıraş edip bir cüppe giymeyeceğim, ama... Onun gibi bir şey, sanırım.
Não vou rapar a cabeça e usar um hábito, mas... algo assim, eu suponho.
Şu enzimlerden ya da onun gibi bir şey.
Uma dessas enzimas ou o que quer que seja.
Çok havalandın ama onun gibi bir şey.
Presunção e água benta... Mas anda lá perto.
- Onun gibi bir şey.
- Qualquer coisa desse género.
Eğer bir satıcılar arasında iç çatışma olsaydı ya da onun gibi bir şey, satıcı bu insanları işin içinde tutabilmek için, destek olmaya çalışmaz mıydı?
Se isto fosse uma guerra de território ou coisa do género, o dealer não ia querer roubar o produto novo para tentar afastar estes gajos do mercado?
Oh, dur bakalım? Dur sana kartımı vereyim ya da onun gibi bir şey.
Deixe-me arranjar-lhe um autografo ou algo assim.
Evet, onun gibi bir şey.
Sim, algo parecido.
Onun gibi bir şey ama bu sefer onun tarafında değilim.
- Mais ou menos, mas, desta vez, não estou do lado dele.
"Harf tahtalarımı karıştırmışlar" ya da onun gibi bir şey.
"As calhas de letras estão do avesso", ou algo do género.
Onun gibi bir şey.
Algo parecido com isso.
Onun gibi bir şey. Onu gördün mü?
Uma coisa do género.
Evet onun gibi bir şey zannedersem.
- Sim, uma espécie de... talvez.
Onun gibi bir şey.
É, algo assim.
Ehh, Eğer hastaydıysa giriş raporlar, hastahane raporları yada onun gibi bir şey olur.
Se ela tiver estado doente, tem de haver registos de hospital e de seguros.
Evet, onun gibi bir şey.
Sim, algo como isso.
Onun gibi bir şey.
Talvez, algo tipo isso.
- Onun gibi bir şey değil.
- Não é nada disso.
Sanırım, işler pek iyi gitmiyor. Çünkü öyle olmasaydı burada olmazdınız. - Onun gibi bir şey.
Presumo que as coisas nao correrao bem, pois, se estao aqui, viram a gravaçao e o futuro continua a ter de ser remediado.
- Onun gibi bir şey.
Mais ou menos.
Onun gibi bir şey.
Alguma coisa assim.
Evet, onun gibi bir şey.
Sim, algo desse género.
Sen, onun gizli ajanı gibi bir şey misin?
És o seu agente dos serviços secretos?
Her istediğini elde edebilecek potansiyele sahipsin ve bu, onun gibi bir çocuğun asla ulaşamayacağı bir şey.
Mereces muito mais do que um miúdo daqueles algum dia terá.
Seni onun gibi fark eden birinin olması güzel bir şey.
É bom que ele te agrade, tenho notado.
Onun için bir şey yapamaz mıyız? Şirketlerinden birine yerleştirmek gibi?
Não podemos arranjar-lhe alguma coisa numa das suas empresas?
Havan topu ya da roket ya da onun gibi bir şey olsa gerek.
Parece ter sido um morteiro, ou qualquer coisa do género?
Bu yüzden sen de onun evine gidip onu vurdun, sonra ayrıldın ve daha sonra kostümlü bir şekilde geri döndün, ve hiç bir şey olmamış gibi davrandın.
Então você foi a casa dele, baleou-o, e depois fugiu, e depois voltou com os seus colegas e agiu como se nada tivesse acontecido.
Onun itibarını zedeleyecek bir şey gibi mi?
Algo que arruinaria a sua reputação, esse tipo de coisa?
Sadece onun gibi birinin iyi birine dönüşmesi... harika bir şey demiştim o kadar...
Só disse que era bom que alguém como... ele mudasse e se voltasse para o bem...
Beni affettiğini söyledi. Prima'yı affettiği gibi, çünkü onun için yapabileceği daha iyi bir şey yoktu.
Disse que me perdoava tal como tinha perdoado o Primo, porque não podia fazer melhor por ele.
Hiç bir şey onun gibi olmayacak.
Nunca nada irá ser.
Onun gibi kadınlar, yüzleşmede başarılıdırlar, ama savaşmayı reddedersen, o zaman gerçekten yapabilecekleri bir şey olmaz, bu da onları daha çok çıldırtır.
mas se recusares o confronto, então não há nada que elas possam fazer, o que faz com que elas percam mais a cabeça.
Onun esrarkeş yada fahişe gibi bir şey olduğunu kanıtlamadıkça.
A não ser que proves que era drogada ou prostituta...
Bir şey iyi gidiyormuş gibi davranmak, onun iyi gittiği anlamına gelmez David.
Fingir que algo está a resultar não significa que esteja mesmo.
Evet, onun gibi bir şey.
- Sim.
Onun gibi bir şey.
- Mais ou menos.
onun gibi 58
onun gibi birşey 22
gibi bir şey 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
onun gibi birşey 22
gibi bir şey 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey oldu 106
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey oldu 106
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69