Sıkıldın mı traduction Portugais
771 traduction parallèle
Sıkıldın mı?
Estás maçada?
- Ne oldu, sonunda sıkıldın mı?
- Qual é o problema, estás farta?
- Sıkıldın mı?
- Fartaste-te?
- Savannah'dan sıkıldın mı?
- Cansada de Savannah?
Yoksa dövüşmekten sıkıldın mı?
Cansaste-te de lutar?
Sıkıldın mı Fabrizio?
Aborrecido, Fabrizio?
Benimle olmaktan rahatsız mısın? Sıkıldın mı?
Enfastias-te junto de mim?
Ne o, sıkıldın mı?
Isso incomoda-te, talvez?
- Sıkıldın mı?
Isso incomoda-te?
Sıkıldın mı?
Estou a aborrecê-lo?
Sorun nedir, canın mı sıkıldı?
Estás a sentir-se só?
- Hayır, salonda oturan arkadaşınızla konuşmaya çalıştım ama ölmüş gibi görünüyor. - Canınız mı sıkıldı?
- Está enfadado?
Bunların yerine, paslanmış berbat bir gemide karar kıldım.
Em vez disso, escolhi um balde velho e enferrujado.
Canım sıkıldı ve seni buraya kadar beni aldatmadığını görmek için takip ettim.
Estava aborrecido e segui-te para ter a certeza que não andavas a enganar-me.
Sıkıldın mı?
Estavas aborrecida?
Ne zaman canımın sıkıldığından kuşkulansa, benim için numaralar yapardı.
Se ela desconfiava que eu me aborrecia, dava um espectáculo só para mim.
Onlardan sıkıldın sanmıştım.
Pensei que estivesse aborrecida.
Benim sıkıldığımı nasıl anladın?
Então como sabe o que se isso me incomoda ou não?
"Yaşamın kayıtları karalarda yazıldı..." "ta ki, 15 milyon yıl sonra, içindeki üst kısım Amazon'a ulaştı..." "insanlar hala bunu öğrenmeye çalışıyor."
Os registos da vida estão escritos na terra, onde, milhões de anos mais tarde, no alto Amazonas, o homem continua a tentar decifrá-los.
Biz ilerlerken, ünüm benden önce yayıldı. Mısırlıların bilmediği uzak diyarlara kadar.. artık ünlü bir doktordum.
Conforme nos mudávamos, a minha fama seguia-nos, para terras distantes, onde nunca tinham visto um egípcio antes, nem um médico preparado.
Yaşamaktan mı sıkıldın, delirdin mi?
Está cansado de viver ou é louco?
Bulutlarda uçuyordunuz, birden sıkıldınız mı?
Não pensava que a euforia fosse aborrecida.
Kısırlaştırıldınız mı?
Você foi, de facto, esterilizado?
Ha bire Allah'ın adını duymaktan sıkıldım.
Estou cansada de ouvir isso.
Ha bire Allah'ın adını duymaktan sıkıldım.
Estou cansada de ouvir Deus todo o tempo.
Jim ise abartılacak bir şey olmadığını söyledi sonra ikimiz de oradan ayrıldık ve bugüne kadar da Rocky Dağları'na hiç ısınamadım.
E o Jim disse que também não gostava Assim, nós descemos por ali a baixo e até hoje não tornámos a olhar para as Montanhas Rochosas.
Çalışmaktan bıktınız mı? Ruhsuz olmaktan sıkıldınız mı?
Estão fartos de serem botas-de-elástico?
İnanır mısınız bilmem ama, o far, daha bu sabah garajdan çıkarken kırıldı. - Evet. Çok kolay kırılıyorlar, değil mi?
Sabe, pode ou não acreditar, mas parti o farol da frente hoje de manhã ao sair do celeiro.
Kısaca, şunu demek istiyorum çocuklarımın resimlere girmesini ve atlı karıncayla yarışlara katılmasını, duymaktan sıkıldım. Bunu çok fazla önemsemiyorum.
Resumindo, nao gosto de ouvir meus filhos falando de pularem em um desenho na calçada, conversando com joqueis, caçando raposas... lsso nao me importo tanto.
Kendisine bilgi verin. Roma'nın kartalının, Kudüs'teki ayaktakımı tarafından yerle bir edildiğini ve büyük bir saygısızlık yapıldığını söyleyin.
Informa-o... de que a águia romana... foi derrubada e profanada por uma corja de Jerusalém.
Halkın refahı için yer aldığımız bu komediden de sıkıldım.
E cansado, também, de toda esta farsa, que nós representamos, para o público.
Canın mı sıkıldı? Hiç de değil!
- Isso incomoda-te?
- Canın mı sıkıldı, Spock?
- Irritado, Spock?
Dünyadan 320 ışık yılı uzakta, isimsiz bir gezegende. Orion takım yıldızının yörüngesindeyiz.
Estamos a 320 anos-luz da Terra num planeta sem nome com órbita à volta de uma estrela da constelação de Oríon.
M-5'in yeni yaklaşımını duymaktan sıkıldım.
Estou farto de ouvir falar da nova abordagem do M-5.
Trafalgar Savaşı İspanya'nın güney kıyısı açıklarında mı savaşıldı?
A Batalha de Trafalgar foi travada no Atlântico, no sul da Espanha?
Dans eden ayak sesinden sıkıldınız mı?
Está farto do som de pés dançantes?
Babanın durumuna mı sıkıldın, tatlım?
Estás deprimido por causa do teu pai?
Canımın sıkıldığını hiç sanmıyorum.
Acho que nunca senti tédio.
Özel bir nedeni var mı, yoksa canın mı sıkıldı?
Por alguma razão especial ou apenas está chateado?
Çok özür dilerim ama hiç kaçık bir kadın tarafından köşeye sıkıştırıldın mı?
As minhas mais abjectas desculpas, mas já foi assediado por uma louca?
Uzun lafın kısası, sorularınızdan sıkıldım.
Em resumo, estou a ficar farto das suas perguntas.
- Sıkıldın mı?
- Não estás aborrecido, pois não?
"Havacılık Konseyi tarafından, kocanız Muharip Binbaşı THD Drinkwater DFC'nin kayıp olduğu bildirilen tarihten beri hakkında daha başka bilgi olmamasından ve zaman aşımından dolayı büyük bir üzüntüyle, hayatını kaybettiğinin anlaşıldığını ve 18 Mayıs 1944 tarihi itibariyle resmî nedenlerle ölü sayıldığını bildirmem emredilmiştir."
"O Conselho Aeronáutico me encarregou de declarar, que tendo em vista o período de tempo decorrido e a ausência de notícias relativas ao seu marido, o Comandante de Esquadra Interino, Major Aviador, T. F. D. Drinkwater, desde a data em que foi dado como desaparecido, temos lamentavelmente de concluir que perdeu a vida e que é dado como presumivelmente falecido, para efeitos oficiais, a partir de 18 de Maio de 1944."
Ateşkesin ardından sosyetedeki ilk çıkışın, son model arabalardaki, ve katıldığın her balodaki resimlerin. Kolleksiyon yaptım.
Fui juntando.
1 yıldan daha uzun bir süre önce, bayanı tanımamıştım henüz, karım sadece Hindistan'da yaşamaktan değil, benden de sıkıldığını açıkladı.
Há seis meses, quando não conhecia a Srta. Debenham minha esposa expressou seu tédio, de viver na Índia e comigo.
Canın mı sıkıldı?
Deixaste-te abater pelas coisas?
Askeri bir operasyonmuş gibi bakalım. Burada, düşman tarafından sarıldık sayımızı aştılar, silahları var ve ordumuzun yarısı kadın ve çocuklar.
Estamos aqui, rodeados pelo inimigo... em menor número, com menos armas... em menor número, com menos armas... e metade das nossas tropas são mulheres e crianças.
Meydandaki oyun salonunda bizden birini fark ettiğimizde, kıçına zorla isteka sokardık. - Neler yaptıklarını anladın mı? - Çıldırmış.
No bilhar da Praça Tuscolo, quando descobriam alguém como eu, baixavam-lhe as calças e enfiavam-lhe um taco no cu!
Benden sıkıldığın zamanlarda ise "Birtanecik kızım" derdin.
"meu amorzinho".
Ben hayvanların doğum günlerinden sıkıldım artık.
Mas estou farta de aniversarios de tigres e leões.